Bizim Dersimli olarak halimizi düşündüğümüzü sanmıyorum. Oysa bir göçüğün altında kalmış gibiyiz. Tabi böyle bir akıbete uğramamızın nedenleri var. Biraz düşünürsek, hiç olmazsa, o nedenlerin bazılarını buluruz.
Böyle dediğime göre, ben düşündüklerimi söylemeye çalışayım:
1968 hemen hemen bütün dünyada gençliğin ayakta olduğu bir tarihtir. O nedenle, gençlerimiz, neredeyse çocuklarımız, ailelerinden koptular. O kopuşa hem aileler, hem pâye sahipleri duyarsız kaldılar.
O yüzden hala bazı acıları yaşıyoruz ...
Dersim insanının yüzyıllar boyu yaşadığı bir sistem, daha doğrusu bir kültür vardı. O kültür, Mürşit, Pir, Rehber, Musahib ve Kirvelikten oluşuyordu. Mürşit-Pir-Rehber üçlüsü bir manevi haz verdikleri gibi hak ve hukukun da bir güvencesiydiler. Musahiblik, Hz. Muhammed ile Hz. Ali kardeşliğidir. Sırası gelmişken, Hz. Ali'nin bir akademik kurul tarafından, bu çağda İslam dünyasının "övüncü" olarak seçildiğini söylersem özellikle gençlerimiz şaşıracaklardır ...
Evet, biz Dersimliler Dersim Aleviliğinin zenginliğini de kaybettik ...
İlimizin adı, "kalkınmada geri kalmış yer"dir; yani gelir düzeyimiz çok düşük ... yani fakiriz ...
Ama durum, "siyaset" alanında hiç yer almıyor. Milletvekili payesine sahip olmak isteyenlere bu geri kalmışlık konusunda ne düşündüklerini sormuyoruz.
Ben bir Dersimli olarak, ancak devlet eliyle kalkınabileceğimizi düşünüyorum. Bunun için bizim siyasette, küresel modaya rağmen, devletçi olmamız gerekiyor ...
RIZA CAN
[email protected]