• BIST 9455.91
  • Altın 3809.676
  • Dolar 37.9083
  • Euro 42.326
  • İstanbul 12 °C
  • Ankara 8 °C
  • Tunceli 7 °C

Gram, gram ölmek!

YILMAZCAN ŞARE

Böylesi anlarda içtiğiniz suyun, yediğiniz ekmeğin tadı olmaz. Altında olduğunuz dam durmadan tepenize yıkılır. Durmadan tozlu resimler geçer göz hafızanızdan. Evin her tarafını oda oda, balkon balkon dolaşan çığlıklar var. Pijamasını giyip son masalını dinlemiş çocuklar uyanamazlar bir türlü yataklarından. Çürük binalar kırık beşikler gibidirler. Karton binalar tabut gibidirler; çivileri çakılmış tabutlar gibi. Bir baba enkazın altından uzamış çocuğunun cansız elini tutar saatlerce. Ve her baktıkça elimize utanırız. Toz, toprak, kar kıyamettir ortalık. Düş kırılmış, hayat erimiş, umut donmuştur kar ve buz altında. Orada biri değil orada o göçüklerin altında bini var; bini. Ses veren cevap alamayan. Vebali neye nasıl sayılır bilinmeyen. Ağır ağır ölen. Şimdilerde uyumak fazla, yemek fazla, ısınmak fazla. Her şey fazla geliyor insana. Üzgünüm çok üzgünüm. Bir evin altında duygu duygu, dirhem dirhem çürümek bu olsa gerek.

Tutup şu köze dönmüş yüreğimi buz gibi parçalayıp kara gömmek istiyorum. Acının hangi tonu bu? Bu nasıl yaradır bu katmer, katmer. Boğuluyor kalbim. Saatlerdir bir acı kazanında çaresizce harlı harlı pişiyor kalbim. Biz neden bu dert çağına denk geldik. Kulun Kula revası mı bu? Satılan pahalı ölümler ile donatılmış karton binalar çağı bu. Kağıt gibi yırtılırken etrafını kan revana boğan ölüm kartonları ve kağıtları. Vicdanını cüzdanına tahvil etmiş rantiye ve şantiyeciler sırf para kazanma uğruna binlerce, on binlerce yurttaşımızın, canımızı ölüme gönderiyorlar. Kullandıkları malzeme nasıldır? Kolonu, kirişi sağlam mı, depreme ne kadar dayanıklı? Acaba bunu denetleyen mekanizmalar var mı? Varsa neden sonuç bu?

Bir baba enkazın altından sadece eli görünen 15 yaşındaki çocuğunun elini tutup saatlerce onun cansız bedeninin enkaz altından çıkarılmasını bekliyor. Evladının enkaz altındaki bedenin kurtarılmasını bekleyen bir anneye bir babaya soğuk neylesin? Sıcak neylesin ki? Ölenin öldüğü değil o resim asıl yaşayanın öldüğü resimdir. İnsanlar saatlerdir enkazların etrafında buz tuta tuta dönüp dönüp ağıt yakmakta. Enkazların altında kalanların orada kalmaları yetmiyor ölmelerine. Bir de soğuktan, açlıktan ve çaresizlikten ağır ağır, gram gram ölmekteler.

Bizler de o karelere denk gelirken beter oluyoruz. Utanıyoruz çaresizliğimizden, elimizin, kolumuzun bağlı olmasından ve bir işe yaramamaktan. Enkazdan sağ kurtarılan her insan bir umut oluyor sanki. Haydi, lütfen biri daha kurtarılsın, biri daha diye diye bölünüp darmadağın oluyoruz. Nedir bu ülkeye kader diye biçilen bu deprem kıyametleri? Neden bunun önlemleri alınmaz ki? Bu kadar mı zor önlem alıp kayıpları en aza indirebilmek. Dünyadaki hiç bir şey insan hayatından daha değerli olamaz. Türkiye bedava ölümler cenneti olmaktan çıkarılmalı artık. Dünyada deprem konusunda üst sıralarda olan Japonlar, bu işi çözmüş, peki, biz neden bunu çözmek yerine hala on binlerce insanımızın tedbirsizlik yüzünden ölümünü kader olarak açıklıyoruz? Bu iş böyle geçiştirilebilir mi? Yeni yapılıp daha bir kaç yıllık geçmişi olan binalar karton gibi devrilip yerle yeksan oluyorken biz şimdi o binaların enkazının altında can veren yurttaşlarımızın elinden alınan yaşam hakkının hesabını kime ya da kimlere soracağız? Ya da soracak mıyız? Her yapanın “yanıma kar kalır” fikrine kapıldığı bu yerde daha kaç kişinin yanına kar kalacak ki bu ağır vebal?

Artık ne beynimiz ne vicdanımız ne de ruhumuz kaldıramıyor bu gördüklerimizi. Hasta olduk, beter olduk, bunalıma girdik ve insanlığımızdan utanır olduk. Artık yeter! Bitsin bu ucuz ölümler. Önlemi alınsın, yaptırımları ağır olsun. Yapılan her bina en ağır deprem şartlarına dayanabilecek nitelikte olsun. Kimseler artık böyle ucuza ölmesin.

Bu yazı toplam 926 defa okunmuştur.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 1971-2023 Dersim Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0 (428) 212 10 16 | Faks : 0 (428) 212 10 16 | Haber Scripti: CM Bilişim