Gazete yerimde oturmuş, pencereden dışarısını seyrediyordum. Beklenen yağışların, üçüncü günüydü. Yağmur, beklenenden daha çok doğaya, iklime su kaynaklarına, yararlı olacak şekilde, halkın deyimi ile toprağa, emişe, emişe, sel olmadan, taşmadan yağıyordu. Doğu ve Güney Doğu illerinde, deprem illerinde, yağışlar, bizim buradaki gibi emişe, emişe, değil de, sağanak halinde yağmış olacak ki, sel olup, sel felaketlerine yol açmıştı. Deprem felaketinin açtığı yaralar kapanmadan, depremzedelerin kaldıkları çadırları bu kez de seller basmıştı. Can kayıpları yaşanmıştı. Günlerdi, açıkta kalan depremzedeler, bir kez daha açıkta, çaresiz kalmışlardı.
Deprem, yaşamda, siyasette, hayatın her alanında öne çıkan toplumun paylaştığı, öncelikli bir sorun olmuştu.
Duyarlı bir hanımefendi gazete yerime geldi. Belediye Başkanının daveti üzerine şehrimize gelen yer altı çarşısı üzerinde depremle ilgili bilimsel açıklamalarda bulunan, Jeoloji yer bilimi Profesörü, Ahmet ERCANI dinlemiş.’ Hocam, profesörün dediğine göre, olası bir depremde, şehrimize gelen ana karayolunun üstündeki köprüler, tüneller, yıkılacakmış. Yıkılması halinde ulaşım kapanacak, dışarıdan şehrimize, herhangi bir yardım gelemeyecektir. Yaşanacak bir deprem felaketinde bu büyük bir tehlikedir. Yetkili makamlar, bunun için gerekli tedbirleri şimdiden, geciktirmeden, almalıdırlar. Barajın MAZGİRT yakasında, kıyıyı takiben çizilmiş, hazır bekleyen, bir karayolu projesi varmış. Bu projenin hayata geçirilmesi, karayolunun yapılması, hizmete açılması, olası bir deprem felaketinde, şehrimizin kurtuluşu olacaktır. Bunu yetkililere iletirseniz, belki bir yetkili sizi duyar, ilgili kuruluşları, harekete geçirir. Dedi. Yazmamı istedi.
İlaç yazdırmak için Devlet hastanemize gittim. Pek fazla bir yoğunluk yoktu. Hastane görevlileri, maskelilerini takmış görevlerini yaparken, hastalar, çoğunlukla maskesizlerdi. Sıramın gelmesi için uzun süre bekledim. Sıram geldiğinde, Muharrem İNCENİN soyadını taşıyan, aileden, aynı zamanda Tuncelilerin gelini olan doktor. Aysun İNCENİN kapısını çaldım. Her zamanki nezaketiyle karşıladı. Hastalarının, muayenesini uzun tutan, ayrıntılı bir muayene eden hastasını misafir gibi karşılayan, bizim çoğunlukla, özelin dışındaki, doktorlarımızın yapmadığı nezaketi hastalarına gösteren, bizde benzeri az olan bir doktorumuz. Benzerini Almanya’da, Frankfurt’ta gittiğimiz sağlık yerinde görmüştük. Bizi ayakta adeta misafir gibi karşılamıştı.
Hastane çıkışında, dönüşte, GOLE ÇETO parkını gezdim. Yapıldığı günleri anımsadım. Çıplak bir alandı. Şimdilerde oturup gezilecek, sıcak havalarda, gölgelerde oturulacak yeşil ağaçlı, yürüyüş alanları olan, piknik yapılacak çok güzel bir park. Emeği geçen TAŞKESEN Valiye teşekkür ettim. İki suyun birleştiği ziyaret yerinde, ziyaret günü olmadığından ziyaretçi yoktu. Mumlar yanmıyordu Yağışlarla kabaran iki nehrin akışını seyrettim. Yağışlarla hızla dolan baraj gölü GOLE ÇETOYA dayanmıştı. GOLE ÇETO, Dersimlilerin inancına göre HIZIR BABANIN mekânıdır. HIZIR BABAYA, darda kalanlara, yetişmesi için dua ettim.
Heyecanla beklenen, Cumhuriyet tarihinin, önemli seçimlerinden biri olan, genel seçim tarihi belirlendi. Süreç başladı. Cumhurbaşkanının yanında milletvekili seçimleri de yapılacak. Ülke çok ağır tarihi bir süreçten geçmektedir. Deprem felaketinin ağır tahribatının yanında, ekonomik koşulların giderek ağırlaşması, çok büyük bir toplum kesimini çok ağır bir şekilde etkilemektedir. Alım gücü giderek düşmektedir. İşsizlik giderek artmaktadır. Gençler, çareyi yurt dışında aramaktadırlar.
Sanayisi, tarımı olmayan ilimizde, işsizlik büyük boyutlarda, Sayın Valimizin çabaları sonucu yapılan tekstil tesisi, Önceki tekstil atölyesini işleten Selçuk BOZKURT, tarafından yakın zamanda hizmete açılacakmış. İlimizin istihdam sağlayan tek kuruluşu sayılan tekstil işletmesi, ilimizde, yüzlerce, aileye, yoksula, ekmek kapısı olmaktadır. Bütün zorluklara karşı, memleketine, hizmet etmenin çabası içinde olan, Selçuk Bey, Tuncel’inin en saygın iş adamıdır.
İyi ki vardırlar.