Güneş yeni doğmuştu, ışınları yazdan daha parlaktı. Güneşe doğru akan Munzur Suyuna vuran ışınları, Munzur’u, renk cümbüşüne çevirmişti. Martılar, kıyıda yoktu. Karakargaların bağırtıları uzaktan geliyordu.
Hava soğumuştu. Sonbaharın belirtileri kendini göstermeye başlamıştı.
Sabahın erken saatleri olmasına rağmen, Seyit Rızanın meraklıları, sevenleri, etrafını çevirmişlerdi. Sabahın serinliğini seven parkın sakinleri köpekler, toplanmış adeta maç yaparcasına koşturup oynuyorlardı. Elinde hortumu ile her sabah parkı sulayan ÇOLO, çimenlerde boğuşan köpekleri kovmaya çalışıyordu.
Yolları, yaşamı daraltan trafik akımı, başlamıştı. Yayalar, daralan kaldırımlara sığmıyordu. Araçlara ayrılan yollarda yürüyen yayalar, çalınan kornalarla uyarlıyordu.
Hızla artan araç sayısı, yeterli olmayan yollar, oto parklar, şehri yaşanmaz hale getirmişti.
Erken saatlerde ta Adana’dan gelen günlük gazeteler, dağıtım için beni bekliyorlardı.
Bütün Türkiye’de nefesini tutmuş demokrasi paketini bekliyordu.
*****
DOĞA KATİLLERİ
Doğa katilleri, doğayı katletmeye devam ediyorlarmış. Ismarladıkları bıldırcın gibi öten makineleri ile tuzak kurdukları bıldırcınları kural, yasa tanımadan belirlenen sayının üzerinde katlediyorlarmış. Katlettikleri sayı ile övünüp yarışıyorlarmış.
Ta Rusya’dan gelip yaz mevsimini ülkemizde geçirmek isteyen doğa turizmcilerinin katledilmesine, doğayı korumaktan sorumlu kurumun yetkilileri seyirci kalmamalıdırlar.
Onların katledilmesi, soylarının tükenmesi, doğanında, bütün yaşamında, dengesini bozar.
Biline
*****
VALİ BEY,
Halkın arasına katılmayı, onlarla tanışmayı, onları dinlemeyi, sorunları ile yüzleşmeyi, çok sevmiş olmalı ki, her gün bir mahallede, bir köyde, halkın arasına katılarak şaşırtmaya devam ediyor.
Vali Beyle muhatap olan bir okurum, ‘Valileri hep bayramlarda, törenlerde, uzaktan görürdük. Dalgalanan siyah bayraklı kocaman arabaların içinde göremez, selam dururduk. Bu Vali onlara benzemiyor. Bizden biri gibi, Halkın valisi gibi,
Haklıydı. Buna bende, tanık olmuştum. Alışık olduğumuz valilere benzemiyordu.
Farklıydı.
*****
REKTÖRÜN YEMEĞİ
Bacasız fabrikamızın Rektörü, biz basın mensubu gazetecileri yemekte ağırladı. Her zamanki nezaketi, gülümsemesi, üzerindeydi. Üniversitenin sorunlarından çok Dersimin sorunlarını konuştuk. Dersimin sorunlarının çözümünde yardımcı olmanın çabası içindeydi. Dersim, için düzenlenecek bütün projelere destek olmak istiyordu. Bunu da biz gazeteciler aracılığı ile duyurmak istiyordu.
Tıp fakültesinin Dersimde açılması için YÖK’ÜN kapısını çalmaya gidiyordu.
Aktuluk’ta yeni bir şehrin kısa bir sürede kurulmasını, gerçekleşmesini, sağlayan Sayın Rektör, benzerlerinin bütün Dersime, ilçelerine, yayılmasını istiyor, onun için çalışacağını söylüyordu.
Katıldığı toplantılarda, doğduğu ili değil, çok sevdiği, hizmet etmek istediği Dersimli, Alevi olduğunu söyleyerek övünüyordu.
Üniversite yetkililerinden, üniversite alımlarının başka illerden değil, biraz farklı fiyatla da olsa kurulu olduğu, ihtiyacı olan Dersim esnafından yapılmasını istiyordu.
Dersimin, harika doğasını yok etmeye yönelik baraj yapımlarına karşı olduğunu her mekânda her yerde dile getiriyordu.
Kim, nasıl düşünürse düşünsün. Sayın Rektörümüz. Dersimi, Dersim Halkını sevmektedir. Onlara hizmet götürmenin yoğun çabası içindedir.
Bu böyle bilinmelidir.
*****
YAKINDA
Belediyemiz tarafından yapılan, şehrimize güzellik katacak, nefes aldıracak yeni bir parkımız yakında hizmete açılacaktır. Geniş bir alana kurulu park, belediyenin gerçekleştirdiği önemli bir projedir. Çağdaş şehirciliğin güzel bir örneğidir.
Arabayla yanından geçerken merak ettiğim parkı, açılışta DENİZLE, ARYAYLA, ROŞVERLE, RONYAYLA, birlikte gezerek yakında görmüş olacağız.
Fikri TAŞ