Ailem 38 sürgünlerindendi. Benim “ koparıldığımız” yerle ilgili bir hatıram yoktu. Çünkü çok küçükmüşüm. O nedenle bir Dersim özlemim olmadı.
Çalışıyorduk, para kazanıyorduk ve paramız da vardı. Ne var ki, bu oldukça iyi durumumuza karşın, özellikle anam, hep hasret içindeydi. Sık sık babamdan: “geri gönderilmeyle ilgili bir haber olup olmadığını” sorardı.
Ve geri dönmüştük. “ Ne çiftimiz ne çubuğumuz vardı.” Öyleyse anam neden hep hasret içinde olmuştu?..
Anladım ki, anam memleketinin dağlarını özlemişti… Vadilerini özlemişti.. Derelerini özlemişti… Soğuk sularını özlemişti… Ayranını özlemişti… Halkını özlemişti…
Galiba her insan bir yerleri özler. Özlüyorsa oralıdır; özlemiyorsa, kökeni oralı da olsa, oralı değildir…
Dersim cefası çok olan bir yer. Dersimli kişiyi değerlendirirken, bu cefaya ortak olup olmadığını arar. O nedenle Dersim’liden önemli bir mevki için, “rızalık” istemek kolay değildir. Ancak sözünü ettiğim ortaklık, 7 Haziran’da yapılacak olan milletvekili seçimlerinde, CHP’since göz önünde bulundurulmadı. Çünkü, ne memleketin dağını- bayırını görmüş; ne de, herhangi bir çilesine ortak olmuş bir Avukat Hanımefendi’yi aday gösterdi.
Dersim, her işin adamının bol olduğu bir yer.
Hatır ama, böyle de olmaz ki…