Gece sıfırın altında sıcaklık, dondurmuştu. Her taraf, cam gibiydi. Gece sokaklarda yürümek tehlikeliydi. Gizli buz, yeni yılın başında üzücü kazalara yol açabilirdi.
Ayazlı gecenin gündüzünde doğaya sıcaklık, aydınlık veren güneş ışınlarının, Munzur Suyunda meydana getirdiği renk cümbüşü ışıklı yılbaşı süslemeleri gibiydi. Alışık olduğumuz, artık yabancısı olmadığımız denizin kuşları martılar, Munzur’un kıyısında, henüz erimemiş karlar üstünde yüzleri güneşe doğru kara yatmış. Uçmaktan, çığlık atmaktan yorulmuş, dinlenir gibilerdi. Kalorifer bacalarından çıkan dumanlar şehrin üstünde yer, yer, mini bulut kümeleri meydana getirmişti.
Yılın son günüydü. Yaşamda önemli bir yeri olan, bütün dünyanın heyecanla beklediği yılbaşı kutlamaları için yapılan hazırlıklar, eski yıllara oranla Dersimde sönüktü. Yılbaşı sofralarını süsleyen organik, hindiler, köy tavukları sokaklarda, çarşıda, eskisi kadar yoktu. Hatta hiç yoktu. Manavların yılbaşında pazarlamak için getirdikleri ürünler, kaldırımlara taşmıştı.
Sabancı, TEKNOSA’nın yılbaşı öncesi tam vaktinde açılışı, taksitle satışları, yılbaşı alışverişini, renkli, hareketli kılmıştı. Teknolojinin son ürünleri renkli televizyonlar, bilgisayarlar, cep telefonları en çok ilgi çekenleriydi. Sabancıların markası olan MİGROSUN DA Tunceli’de açılacağı haberleri bir başka beklentilere yol açmıştı.
Yılın son ikinci gününde, DERSİM SPORUN maçı vardı. Stad, çevresi yine her Pazar olduğu gibi kalabalıktı. Stadın üstünde Pazar Günleri kurulan pazara gelenlerle, maça gelenler, arabaları ile çevreyi adeta işgal etmişlerdi. Pazarda en çok kalabalık yine balıkçıların etrafında toplanmıştı. Köylü, köylü ürünleri, yoktu. Belki bulunur diye organik hindi, horoz almaya gelenlerde aradıklarını bulamamışlardı.
Yeni yıl, yılbaşı İnsanlığı en çok dileklerde bulunduğu, insanların birbirlerini en çok aradığı en çok sorduğu önemli bir başlangıç günleridir. Eskilerde, yılbaşı kutlamaları için bir hafta öncesinden hazırlıklar yapılırdı. Kurulan stantlardan renk, renk tebrik kutlama kartları seçilirdi. Bürokratlar, daha önemli kişiler, matbaalarda özel tebrik kartları bastırırlardı. PTT’ler, adeta toplantı, şenlik yerleri olurdu.
Teknolojinin zirvede olduğu bu günün dünyasında artık tebrik kartlarına ihtiyaç kalmadı. Cep telefonları, internet, daha kolay, daha az masrafsız, anında ulaşımla yerini aldı.
Geçmiş, o yıllarda, yılbaşında en büyük eğlence, az sayıda olan televizyon kanallarında yaşanırdı. Televizyon kanalları tamamen TRT kanallarıydı. Yılbaşı gecesi hep sabırsızlıkla beklenirdi. Zenginler parası olanlar, büyük eğlence yerlerinde, gazinolarda, büyük otellerde, meyhanelerde kutlar iken, oralarda kutlayacak parası olmayanlar, evlerinde televizyon programlarını izleyerek kutlarlardı. Hemen her evde televizyon yoktu. Olmayanlar, olanlara misafirlerdi. Yemekler, meyveler, çerezler, içkiler, toplanılacak evde ortaklaşa alınırdı.
Milli Piyango biletlerinin çekilişi de yayınlanacak televizyon kanalları, eğlence programları büyük bir coşkuyla izlenirdi. O günün televizyon kanalları, programları bu günkünden daha zengin, daha eğlenceli, olurdu.
Havayı fişeklerin olmadığı atılmadığı o günlerde, sokakta naralar atılırdı.
Avrupalılar, hatta dünyanın büyük bir kısmı, haftalar öncesi yeni yılı karşılarken, haftalarca kutlar iken biz eskiden olduğu gibi bir gecede yeni yılı karşılar. Kutlarız.
Yeni yılın gelişini bütün dünya çoğunlukla kutlar iken HZ.İSANIN doğum günü olduğu için, Hıristiyan olmadıkları için, kutlamayanlarda vardır.
Yılbaşı öncesi sokakta, Öğretmen Evinde, iş yerimde, alışveriş yerlerinde karşılaştığım bir araya. Geldiğim tanıdıkların, dostların, birbirlerine yeni yıl için dilediklerine kulak misafiri oldum. Sağlığın, mutluluğun, başarının yanında, söz birliği etmişçesine BARIŞ için, barışın gerçekleşmesi, içinde dileklerde bulunmaktaydılar.
Geçen yılbaşlarında çokça dilediğim barışın gelmediğine üzülürken, çoğunluğun, barış dilekleri beni bir kez daha umutlandırmış. Sevindirmişti.
Üç yaşındaki Özgür Deniz’e,’yılbaşı için büyük babandan nasıl bir hediye istersin.’Dedim. Yüzüme baktı.’Yılbaşı nedir. Büyük Baba,’Dedi.’Daha çok büyüyeceğin için.’Dedim. Anlamamıştı. Yüzüme şaşkınlıkla bakmaya devam etti.’Geceleri oyuncağı olmayan çocuklara oyuncak dağıtan Noel Baba diye çok sevimli bir büyük baba var. Onun doğum günü için çocuklara hediyeler alınır.’Dedim. Bu kez merak etti. ‘İlla Noel Babayı görmek istiyorum.’ Diye tutturdu. Tanıştırmak için çarşıyı gezdim, reklam için Noel Baba kılığına giren yoktu. İnterneti açtım. Oradaki Noel Baba ile Tanıştırdım. Noel Babanın arabasını çeken geyiği merak etti. Onu anlattım. Gördüklerini gidip heyecanla arkadaşı Munzur’a, annesine anlatmış.
Barış özlemini duyan, herkes gibi, yığınlar gibi, bende, hepinize, dostlarıma, okurlarıma, bütün insanlığa, barış içinde yaşayan bir ülke, bir dünya, yeni bir yıl diliyorum.
HEMEN HERKES GİBİ
Fikri TAŞ
[email protected]
*Sitemizde yayınlanan köşe yazılarının sorumluluğu yazarlarına aittir.