Tunceli’ye komşu olan, Elazığ ve Malatya depremi için gözyaşı dökerek bu yazımı kaleme alıyorum. Bu depremin büyük günahlardan biri olduğunu anladım sayın bakanım. Sevgi, hakikate bağlılık, dürüstlük, adalet, tolerans, sosyal barış, dostluk, yardımseverlik, ayrıcalık ve ayrımcılık yapılmamasını arz ediyorum.
Deprem sahasında konuşurken bir ses tonu ile ilimiz olan Diyarbakır’dan depremzedelere gelen yardımı geri çevirmenizi izledim. Şunu diyorum zihin ustası olmak lazım, zaferler büyük zaferlere yol açar. Yaşamak direnmektir diyorum. Depremzedelerin durumunu seyrederken yüreğim sallandı. Hıçkırıklarla gözyaşlarıma hâkim olamadım. Hayatını kaybeden vatandaşlarımız için her ilden ve bu insanların akrabaları olanlar duyar duymaz koşup Elazığ’a geldiler. Dikkatimizi hayatını kaybedenlerin üzerinden ayırmadık. Allahın feyzinden faydalanarak orada yaralı olan insanlara faydalı olmak, en az enkaz altında kalan insanları kurtarmaya çalıştılar. Allah merhametle ve feyz sahibidir. Karmaşık hisler içerisindeydiler, acılarını paylaşıyorlardı. Bu deprem 6.8 şiddetinde olan bir afetti. Hepimizi, Türkiye’yi içten üzmüştü. Bu felaketin sonucunda kırkın üzerinde vatandaşlarımızın can kaybına sebebiyet verdi. Türkiye gözyaşlarına hâkim olamadı. Ciğerleri yanıyor, öyleyse Türk milleti yardımseverdir. Siz hala Diyarbakırlıların yardımını geri çevirmek, bu söylentiye çok üzüldüm. Buradan gelen insanlarında yardımsever olduklarını hepimizin bilmesi gerekir. Ayrı gayrımız asla yoktur. Birlik, beraberlikten bahsederken öyleyse bu ayrımın neden söylediğinizi seyrederek büyük acı duydum. Burası da şehirlerimizden birisidir. Şunu özellikle söylemek istiyorum. Onlar da kardeşlerimizdir, iki şeyi birbirine karıştırmak doğru değildir. Terör ayrı bir konu, deprem, afet, felaket ayrı bir konudur. Elazığ depreminde ölen vatandaşlarımızın acılarına ortak olmak, asli bir görevdir. Bu iki konuyu birbirinden ayırmak lazım, bu bir deprem ve bir felakettir. Türkiye’de eli tutan canla başla yardıma koştuklarını görünce, yurtdışı ülkelerinde yapmış oldukları yardımlardan dolayı millet olarak takdir ediyoruz. Depremzedelerine gereken yardımı verip, üzüntülerine sayın cumhurbaşkanımıza geçmiş olsun dileklerini sunmaya devam ettiler. Yaralılarımız da hastanede tedavi altındalar.
Elbette ki Türkiye’nin her köşesinden koşup gelen insanlar, depremzedelerinin yanlarında olacaklarını, yaralarını sarmak, acılarını paylaşmaya çalıştılar. Gözlerim dolu dolu oldu. Hele bir komutan olan yüzbaşımız 2,5 yaşındaki bir kız çocuğu ile annesi dahil, enkaz altından çıkarıp kucağına alıp kurtardığına dair, milletimizin yürekleri parça, parça oldu. gözyaşları sel olup aktı sayın bakanım. Yüzbaşımız tünelden yürüyerek askerce bağırıp “Seni kurtaracağım” ve fedakârca her ikisini yağdan kıl çekercesine enkazın altından çekip kurtarması yüreklerimizi dağladı. Ekrana bakarak nefesimizi tuttuk.
İç İşleri Bakanımız Sayın Süleyman Soylu, televizyon kanallarında konuşmalarını yaparken, birlik ve beraber olmamızda, tek yürek olmalı Kardeş olmalıyız diyor. Vatanın birlik ve bütünlüğü bölünmez olduğunu sahip çıkalım diyorum. Sizlerde zaman, zaman bu konuşmalarınızı yapıyorsunuz. Ben bu yazıyı yazarken belki bakanımın aklına gelebilir. Belki beni de, bu da kendini teröre bulaştıran bir insan olarak düşünebilirsiniz. Asla dünyamda böyle bir durum olmadığınız size açık olarak arz ediyorum. Böyle bir düşünce dünyamda olmadığını kesin kez size arz ediyorum. Bir öğretmen olarak böyle yıkıcı bir düşüncemin olmadığını bir kez daha ifade ediyorum. Ben, bedensel ağır özürlü bir insan olarak sözüm her zaman bu söylediğim sözdür. Ne bir eylemin içinde bulundum, bu eylemlerden uzak duran bir kişiyim. İnanmanızı istiyorum. Bir Türk öğretmen olarak, 31 yıl Anadolu köylerinde görevimi mukaddes olarak yaptım. Okuttuğum öğrencilerden 72 kişi, 3 kişi de benden, 75 fidan şu durumda Türkiye’nin her köşesinde görev başında sayın bakanım, inanın ki okuttuğum bu öğrencilerden de gurur duyuyorum. Vatanımı, bayrağımı, milletimi seven vatansever bir kişiyim.
Şu cümleye çok üzülüyorum, başka ilimizden gelen dostların yardımlarının geri çevrilmesine oldukça alındım. Anlamanızı istiyorum ki sakın taraf tutma veya başka bir düşünce anlamına gelmez. Tunceli’ye geldiğiniz zaman bizi sevindirdiniz. Halk olarak hem sizi sevdik, hem de saygımızı sunduk. Siz gelirken, kültür merkezindeki konuşmanız bizi etkiledi. Güzel bir konuşmaydı. Bende diyorum ki, depremde kurtulan insanlara sarılıp acımızı paylaşmak istiyoruz. Siz Tunceli’ye gelirken, Munzur Vadisi yemyeşile döndü. Size karşı sevgi ve saygımızı bütün olarak sunduk. Bu depremde birçok binalar hasar gördü. Vatandaşlara mezar oldu. Bu insanların korku ve heyecan içinde olduğunu gördük. Öyleyse çareleri aramak hem görevdir, hem de vicdani bir görev olarak beyan ettiniz. Hayatını kaybeden insanlar için hepimizin ciğeri yandı. Destek veren tüm vatandaşlara ayrıca teşekkürlerimizi sunuyoruz. Hiçbir ayrı gayrı tarafın olmadığını birlik ve beraberlik içerisinde bu insanlar için gözyaşı döktük. Eşyaları yok olmuş, ağlamalar, sızlamalar olduğunu korku içinde olduklarını gördük. Devletimiz her zaman depremzedelerin yanında olup ve vatandaşların yanında yer aldığını Sayın Cumhurbaşkanı beyan etti. Söylediği şuydu “gereken önlemleri almaya devam ediyoruz”. Cumhurbaşkanı sadakat ve üzüntü ile Elazığ ve Malatya’da yaralıları kucaklayıp geçmiş olsun dileklerinde bulundu. İşte halkımızın cumhurbaşkanımıza karşı olan sevgisi buydu.
Ayrıca kurtarma ekiplerimiz teknik çalışmalarıyla yıkılan kalıntıların altından birer, birer birçok vatandaşlarımıza büyük uğraş vererek bu insanları kurtardılar. Kendilerine sonsuz teşekkürlerimizi, sevgi ve saygımızı sunarız. Bu olaylara şahit olduk, kolektif çalışmalar sonucunca enkaz altında kalan insanları kurtarmaya büyük gayretlerle özen gösterdiler.
Sayın bakanım, Valimiz hakkında bir paragraf size yazmak istiyorum. Sayın valimiz, Tuncay SONEL bizim gözbebeğimizdir. Tunceli’ye verdiği hizmet takdire şayandır. Bir proje bitmeden ikinci projeyi devreye koyuyor. Koltuğunda asla oturmuyor. Hep hizmet, hizmet, hizmet diyerek her türlü imkânı sağlamaktadır. Sayın valimiz ilimizi bir turizm şehri haline dönüştürdü. Halkımızı valimizin yanındadır. Sevgi ve saygılarını sunmaktadır. İstirham ederek söylüyorum. Sayın valimiz Tunceli ilinde bize hizmet etmesinden büyük gurur duyuyoruz. Bütün kurum ve kuruluşları ziyaret ederek tüm problemlerine ve isteklerine yardımcı olmaktadır.. Okullarımızda öğrencilerimizi kucaklayarak büyük sevgi göstermektedir. Yaşlı insanlarımıza da gereken ne imkân varsa sunmaktadır. Yine arz ederek söylemek istiyorum. Valimizin yerini başta Cumhurbaşkanıma arz ederek söylüyorum. Valimizin yerinin değiştirilmesini istemiyoruz. ben zaman, zaman valimi ziyaret ediyorum. Sadece özlediği için bu ziyaretleri yapıyorum. Valimize dokunmayın. İleride belki daha iyi hizmetlerde olabilir.
Depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allahtan rahmet dilerim. Yaralılara da şifa diliyorum.
Sayın bakanım, Size yazdığım bu şiiri dikkatle okumanızı arz ediyorum.
En iyisi ol
Dağ tepesinde bir çam olmazsan,
Vadide bir çalı ol.
Fakat en iyi çalı sen olmalısın,
Çalı olmazsan bir ot parçası ol
Fakat gülün içindeki en güzel saz sen olmalısın
Hepimiz kaptan olmayız
Ama tayfa da olabiliriz
Dümene sıkı sarıl,
Umman denizinde gemiyi batırma
Dünyada hepimiz için yapacak,
Bir şey vardır.
Yapacağımız iş
Size en yakışan iştir.
Siz Munzur Vadisi’nde
Yeşeren bir fidan
Cadde olmazsan patika ol
Güneş olmazsan yıldız ol
Kazanmak yahut kaybetmek
Ölçü değil
Sen ne isen onun en iyisi ol
HUZUR EVİ YAŞLI BAKIM ve REHABİLİTASYON MERKEZİ
EĞİTİMCİ YAZAR
ADİL YETER