İnsan Hakları Derneği Dersim Şubesi tarafından 17- 31 mayıs uluslararası gözaltında kayıplara karşı mücadele haftası nedeniyle açıklama yapıldı. Açıklama şu şekilde; Kaçırılarak ya da gözaltında kaybedilme pratiği dünyada savaşların, silahlı çatışmaların yaşandığı birçok yerde çeşitli tarihlerde uygulanmıştır. Yaşadığımız coğrafyada da özellikle 90’lı yıllarda ciddi artış gösteren bu insanlık suçunu yüksek sesle topluma duyurmaya çalışan biz insan hakları savunucuları 26 yıldır gerek 17- 31 Mayıs tarihleri arasında “Gözaltında Kayıplara Karşı Mücadele Haftası” vesilesiyle gerek her cumartesi Galatasaray’dan, Diyarbakır’dan haykıran Cumartesi annelerinin adalet talepleri için yanlarında olduk. Hakikat ortaya çıkana kadar da yanlarında olmaya devam edeceğiz. Çünkü gözaltında kaybetmeler ilgili devlet kurumları tarafından onlarca tanıklara rağmen yok sayıldı, cezasız bırakıldı. Türk Ceza Yasası’nda yapılan bir takım değişikliklerle “insanlığa karşı suç” tanımı her ne kadar getirilmiş olsa da gözaltında kaybetmeyi kapsamıyor. Çok az sayıda da olsa dava olarak görülen gözaltında kaybetme dosyaları sıradan bir cinayet gibi ele alınarak yürütülüyor.
2016 OHAL ilanı sonrasında gözaltında kayıp, kaçırılma, alıkonulma iddialarında ciddi bir artış olduğu yapılan araştırmalar ile ortaya çıkmıştır. Biz buradan bir kez daha hükümete sesleniyoruz;
• Tüm bu iddialara cevap vermeye ve kayıp kişileri ailelerine teslim etmeye,
• Özel olarak muhalif kişi ve kurumları susturmaya yönelik işlenen bu suçun toplumda korku yaratma amacıyla da işlendiğini ve bu durumu haklı kılacak hiçbir istisnai koşulun bulunamayacağının altını bir kez daha çiziyoruz. Birleşmiş Milletlerin zorla kaybedilmeye karşı herkesin korunmasına dair sözleşmesinin 1.maddesinde şöyle denmektedir; “fiili savaş durumu, savaş tehdidi, ülke içinde siyasal istikrarsızlık veya başka herhangi bir kamusal acil durum dahil olmak üzere, hangi istisnai koşullar söz konusu olursa olsun, bunlar zorla kaybedilme olayları için gerekçe olarak ileri sürülemez”. Madde 2; her devlet kendi egemenliği altında bulunan topraklarda zorla kayıp edilmeleri önleyecek ve ortadan kaldıracak etkin, yasal, idari, adli ve diğer tedbirleri alacaktır. Madde 17; zorla kayıp etme eylemi… gerçek açıklığa kavuşmadıkça devam eden bir suç olarak kabul edilecektir. Bu ilkeler doğrultusunda hükümeti “kayıplar” konusunda özel yasal düzenlemeler yapmaya,
• C.Savcılarını Uluslararası belgelere göre insanlık suçu olan tüm kayıp vakaları konusunda soruşturma açmaya ve Anayasa’nın 90. Maddesi göz önünde tutularak, uluslararası sözleşmeler uyarınca bu suçlar için zamanaşımı hükümlerini dikkate almamaya,
• Gözaltında kaybetmelerin önlenmesi, kişilerin korunmasına dair Uluslararası Sözleşme’yi derhal imzalamaya çağırıyoruz. Ülkede çok sayıda iktidar değişikliği oldu ama cezasızlık hep sürdürüldü. Hatta tanıklara rağmen kaybetme-kaçırma suçunu işleyen failler cezasızlık zırhı ile korundu. Biz diyoruz ki; ki cezasızlık yalnızca kayıp dosyaları açısından değil, barış, demokratikleşme, insan hakları açısından da önemli bir yerde durmaktadır. İnsan hakları savunucuları olarak bir ülkede adaleti sağlamının en önemli adımlarından biri olarak gördüğümüz “kayıpların akıbetinin açıklanması, sorumlularının yargılanması” konusunda başlattığımız mücadeleye ısrarla devam edeceğimizi söylüyor ve artan gözaltında kayıp vakaları karşısında insanım diyen herkesi bu mücadele de bizlerle yan yana durmaya çağırıyoruz. Hakikat ve adalet mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz.