Kuşkusuz, şimdi olduğu gibi, geçmişte de her memlekette “cömert” insanlar vardı. Acaba aynı şekilde, cömert köy de var mıydı? Onu hiç araştırmadım. Ama bizim, kitaplarda, konuşmalarda adı geçen bir cömert köyümüz olmuş:
ANDAVAL…
Andaval; Niğde ile Kayseri arasındaki Bozkırda kurulu imiş.
Zaman; yolların yürümeyle bitmediği zamanmış…
O nedenle; Niğdeli’lerle Kayseri’liler ancak birkaç konaklamadan sonra birbirlerine gelip giderlermiş.
Bu iki şehrin o yolcularının, konakladıkları yerlerden biri de Andaval’mış.
Andavallılar çok misafirperver olduklarını, galiba önce Kayserililer fark etmişler…
Öyle bir zaman geliyor ki, bu kalma, konukluğu aşıyor. “Yiyip içip yan gelip yatma” halini alıyor…
Ve Andavallılar, yoksullaşıp köyü terk ediyorlar… O köy artık kuş uçmaz, kervan geçmez bir viranedir…
Ben, Niğdelilerle Kayserililerin “sürgün” ettikleri Andaval’lılara gülemiyorum. Beni daha çok, O kasabanın ıssızlığı duygulandırıyor ve düşündürüyor. Çünkü bugünkü toplumsal halimizle bir benzerlik kuruyorum.
Evet, artık; caddelerimiz sessiz… Hatta ıssız… Sokaklarda çocuklar bile oynamıyorlar… Parklar ve meydanlar bomboş… Çoğu insan “uykulu” gibi… Çok insan, hem de çok insan; “gölgesinden” korkuyor sanki…
Bu halin bir nedenini biliyorum:
KORONAVİRÜS’ün sindirilmişliği…
Ama öncesi var. Yani Koronadan önce de şimdikine benzer bir sessizlik vardı. Örneğin; eskiden, özellikle, muhalefet partileri, meydanları, öyle uzun zaman boş bırakmazlardı. Ama Korona’dan önce de onlar bir sessizliğin içindeydiler.
Bilemem… Demek vardı bir nedeni…
Artık, yeni bir yılın eşiğindeyiz. O nedenle; DERSİM’deki herkesin yeni yılını içtenlikle kutlar, sağlık ve esenlikler dilerim.
RIZA CAN