Eskiden nasıldı bilmiyorum ama ben kendimi bildim bileli dış dünya ile iletişimimi hep teknolojik araçlar vasıtası ile kurdum. Gün geçtikçe de teknolojinin iletişim yöntemlerim üzerindeki etkisi katlanarak büyümeye devam ediyor. Sizlerde de durum benden farklı olmasa gerek. Öyle ki hepimiz sadece karşımızdaki ile yetinmeyip bütün dünyaya vermek istediğimiz mesajları da artık dijital dünyada veriyoruz. Deyim yerinde ise teknolojinin son nimeti sosyal medyayı kendimizi ifade etmek, kim olduğumuzu anlatmak için kullanıyoruz. Ne yeriz, ne içeriz, ne severiz, iyi miyiz, hasta mıyız ve yeri geliyor yasta mıyız bu platformlar üzerinden bildiriyoruz.
İlk kullanılmaya başlandığı zamanlarda tanıdığımız insanları eklediğimiz sosyal medya şimdilerde eklediğimiz insanları tanımaya çalıştığımız bir yer oldu. Durum böyle olunca da gerek tanıdıklar gerekse tanınmak istenenler kaynaklı dertlerimiz arttı.
Magazinin dahi Instagram hesaplarından takip edildiği bu günlerde en popüler haberlerden biri kimin kimi ifşa ettiği oldu. İfşa deyince benim aklıma ilk gelenler Arda Turan, Kerem Tunçeri, Cristiano Ronaldo, Karius isimleri. Herhalde listede olay sayısına göre değerlendirme yaparsak Arda Turan ve Kerem Tunçeri başı çekiyor.
Pandeminin etkisi ile daha çok evlerde vakit geçirdiğimiz bu dönemde sadece ünlüler değil bizlerde sosyalleşme faaliyetlerine Instagram, Facebook ve diğer platformlar üzerinden devam ettik. Ancak sosyal medya platformları birbirimiz ile iletişim kurmamızı kolaylaştırmakla birlikte özel hayatımızın, haberleşme içeriklerimizin gizliliğini korumayı zorlaştırdı. Ünlülerin karıştığı ifşa olayları kadar ses getirmese de içimizden yazışmaları kendi isteklerinin dışında paylaşılanlar oldu.
Kim kimi nasıl ifşa etti derken işin daha da kötüsü programlar vasıtasıyla gerçekte olmayan yazışmalar dahi üretilebilir hale geldi. Karşımıza çıkan Instagram yazışmalarından hangisi gerçek hangisi uydurma karar veremez hale geldik. Elbette ister mesajı gerçekten siz yazmış olun isterse siz yazmış gibi gösterilmiş olsun her durumda zarar gördüğümüz ortada. İlk durumda özel yazışmalarımız ifşa edilmekte. İkinci halde ise tamamen uydurma yazışmalar içerisine ismimiz dahil edilmekte. Gerçekte olmayan yazışmaları uyduran kişilerin amaçları ilgi çekmek olsa gerek deyip işin cezai boyutuna bakmak isterim.
Tanıdığımız veya tanımadığımız, takipleştiğimiz veya takipleşmediğimiz kişiler ile olan yazışmaların yayınlanması yaygın duyduğumuz şekli ile ifşa edilmesi elbette hukuka aykırılık teşkil etmekte ve Türk Ceza Kanunu’ nda cezai bir karşılığı bulunmaktadır.
Türk Ceza Kanunu madde 132 “Özel Hayata ve Hayatın Gizli Alanına Karşı Suçlar” başlığı altında düzenleme getirmiş ve bu düzenlemede kişilerin kendi aralarında yaptıkları yazışmaların ifşasının haberleşmenin gizliliğinin ihlali suçunu oluşturduğu belirtilmiştir. (TCK madde 132/3) Kanunda ifade edildiği şekli ile “kişinin kendisiyle yapılan haberleşmeyi herhangi bir şekilde veya basın ve yayın yoluyla hukuka aykırı şekilde ifşa ederek gizliliği ihlal etmesi” hareketi suçun işlenmesi için yeterlidir.
Bu suçu işleyen kişiler için ise 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası öngörülmüştür. Özetle herhangi biri ile olan yazışmalarımızın ekran görüntülerini alarak kendi sosyal medya hesaplarımızda paylaşmamız bu suçu işlediğimiz anlamına gelmektedir. Elbette karşımızdaki kişinin bu paylaşıma rızası varsa bu durumda suçun oluştuğu söylenemeyecektir. Bazen yazışma içeriklerinden kaynaklı farklı suçlarında gündeme gelmesi de söz konusu olacaktır.
Elbette bazılarımız şahsımıza yönelik saldırı, tehdit veya taciz içerikli mesajlar ile karşı karşıya kalabiliyor. Böyle durumlarda kendisine yönelik saldırıyı yapan kişiye ders vermek üzere bu yazışma içeriklerini yayınlayabiliyor yahut üçüncü kişilere gönderebiliyor. Bu şekilde bir siber zorbalıkla karşı karşıya kalmamız halinde yapmamız gereken ilgili mesajların ekran görüntülerini alarak yargı merciine ulaştırmaktır.
Diğer bir senaryo ise hiç yapmadığımız yazışmaların var gibi gösterilmesi hali. Belirli uygulamalar aracılığı ile sahte yazışmalar oluşturulabilmekte.
Bu programlar aracılığı ile oluşturulan içeriklerde profil fotoğrafı kullanılabilmekte ve hatta mavi tik dahi eklenebilmekte. Gerçeğinden ayırt edilemeyecek kadar profesyonel bir içerik çıkmakta. İfşa başlıklı haberlere bakıldığında taraflardan birinin bu yazışmaların kendisine ait olmadığı, bu bahsettiğimiz programlar aracılığı ile oluşturulduğu iddiası sık sık ortaya atılmakta. Böyle bir durumda eğer gerçekten yazışmalar program aracılığı ile oluşturulmuş ise karşılıklı bir yazışmadan bahsedilemeyecek ve Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenen 132/3 kapsamındaki “ifşa” suçundan bahsedilemeyecektir. Ancak elbette yazışmaların içeriği itibarı ile itibarımızı zedeleyecek ve bize yönelik bir suç olarak nitelendirilebilecek bir fiil söz konusu ise yine yargı merciine başvurulabilecektir.
Teknolojinin her geçen gün artan önemine ve hayatımızda sağladığı kolaylığa hiçbirimizin itirazı olmaz sanırım. Sosyal platformlara her gün bir yenisi ekleniyor ve ne hikmetse en temel ihtiyacımızdan bugüne kadar mahrum kalmışız gibi bir hissiyatla bizi kendisine bağlıyor. Madem bu kadar eksikliğini hissediyoruz kullanalım elbette. Ancak teknolojinin bize verdikleri karşısında bizim de nelerden fedakârlık ettiğimizi unutmayalım. Eşimize, dostumuza açtığımız sırlarımızı paylaştığımız sosyal medya platformlarının en azından eşimiz dostumuz kadar ağzı sıkı olduğundan değilse de sırrımızı ifşa ettiğinde bir yaptırımla karşılaşacağından emin olalım.