• BIST 9154.79
  • Altın 2940.718
  • Dolar 34.4659
  • Euro 36.3751
  • İstanbul 20 °C
  • Ankara 12 °C
  • Tunceli 10 °C

İşsizlikle Mücadelede ‘Yeni’ Bir Retorik: Toplum Yararına Çalışma

Servet GÜN
Eğreti bir emek rejimi olması dolayısıyla oldukça yaygın eleştirilere konu olan taşeronlaşmayı dahi mumla aratacak ve adına Toplum Yararına Çalışma denilen “yepyeni” bir emek rejimi yükseliyor. İlk bakışta bir Türk icadı gibi gözüken Toplum Yararına Çalışma, doğrusu ilk bakışta İngiliz Yoksul Yasaları’ndan feyz alınarak hazırlanmış bir program olduğu izlenimi vermektedir. 
İngiltere’deki yoksullar, “aldıkları yardımları hak etsinler” rasyonalitesine bağlı olarak Yoksul Yasaları gereği toplum yararına çalıştırılıyorlardı. Sokakları süpürüyor, caddelerdeki hayvan pisliklerini temizliyor, tıkanan kanalizasyonları açıyorlardı. Kısacası, bir bakıma, yoksulların aldıkları yardımlar toplum yararına yaptıkları işlere bağlanmıştı. 
Türkiye İş Kurumu İşgücü Uyum Hizmetleri Yönetmeliği’nin (31.12.2008 tarihli) dayanak oluşturduğu Toplum Yararına Çalışma Programı ile de İngiltere’dekine benzer bir biçimde çevre temizliği, okul ve hastane temizliği, park ve bahçe düzenlemesi gibi işler yaptırılıyor. 17. yüzyıl İngiltere’sindeki uygulamaların adına yoksullara yardım deniliyordu; bugün Türkiye’deki uygulamaların adına ise işsizlere yardım deniliyor. 
İngiltere’de yoksullara yapılan yardımlar parish denilen yerel birimlerde uygulanıyor ve zenginlerden alınan vergilerle finanse ediliyordu. Vergilerin toplanıp dağıtılmasında kiliseler yetkili kılınmıştı. Toplum Yararına Çalışma Programı ise -uygulamalardan anlaşıldığına göre- ağırlıklı olarak Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu’su için düşünülmüş bir programdır. Toplum yararına çalıştırılan emekçilere ödenen ücretler ise vergilerden değil, yine emekçilerden İşsizlik Sigortası Fonu için kesilen paralardan karşılanmaktadır. Unutmadan, kiliselerin yardımları dağıtması işlevini ise bu süreçte İş-Kur yerine getirmektedir. 
İnsanlığın birikimleri insanlığın ortak mirasıdır. Kimse yüzyıllar önce dünyanın başka bir yerinde yoksulluk sorununun çözümü amacıyla uygulanmış bir yöntemi bugünün yöneticileri uyguluyor diye yadırgamıyor. Yadırganabilecek bir durum var ki, o da, işçi-emekçi haklarındaki geriye gidiştir. Zira dünyanın en güçlü 20 ekonomisi içerisinde yer almakla övünen Türkiye’nin işsizlikle ve yoksullukla mücadelesinde takvim ne yazık ki 1600’leri gösteriyor.  
Yaygın bir retorikle gündeme getirilen Toplum Yararına Çalışma Programı, birkaç yıldır yeni bir emek rejimi olma eğilimiyle giderek işgücü piyasaları içerisinde yapısallaşıyor. İlk defa gündeme getirildiği zaman, “İş-Kur’a kayıtlı 50 bin işsize iş” imkânı olarak müjdelenmiş olan programın önünde hiçbir engel yok aslında. İstenirse bu sayı 100 bine, 200 bine çıkarılabilir. Zira toplum veya kamu yararı gibi her derde deva bir retorikle bir taşla birkaç kuş vuruluyor. Hem işsizlik görece azaltılıyor, hem de onlarca farklı ağır iş ucuz emek kullanılarak kotarılıyor. Keza, Toplum Yararına Çalışma Programı, öyle görülüyor ki, ağır işsizlik ve yoksulluk nedeniyle ve toplum/kamu yararı retoriği marifetiyle çok fazla dirençle karşılaşmadan yerleşik bir emek rejimi olma yönünde hızla yaygınlaşıyor.
Dersim gibi küçük bir ilde dahi bu programa bağlı olarak 2012 yılı içerisinde iki farklı dönemde alım yapılmış;  toplam 2010 kişi farklı kamu kurum ve kuruluşlarında çalıştırılmak üzere “istihdam” edilmiştir. Ağustos ayında yapılan son alımdaki 810 kişinin 500’ü Milli Eğitim Müdürlüğü bünyesinde işten çıkarılan taşeron işçilerin yerine istihdam edilmiştir. Dersim’de 2010 emekçinin dağıtıldığı kurumlar incelendiğinde, taşerona bağlı işçilerin istihdam edildiği Devlet Hastanesi bu kurumlar içerisinde gözükmüyor. Ancak Toplum Yararına Çalışma Programı hizmet konuları gözden geçirildiğinde; “eğitim, sağlık ve sosyal alanlara katkı sağlanması (örneğin; okullar, hastaneler, huzurevleri gibi yerlerde yapılacak hizmetler vb)” denilerek, bugün olmasa da kapsamın yarın oralara kadar uzanabileceği ve hukuki açıdan bu eğilimin önünde hiç bir engelin olmadığı ima edilmektedir. Toplum Yararına Çalışma Programı hizmet konuları detaylı incelendiğinde yayılma alanının ne kadar geniş ve aslında müphem olduğu görülmektedir. Zaten Dersim dışında başka örneklerde onlarca hastanede artık taşeron işçisi yerine İş-Kur işçisinin çalıştırıldığı da bilinmektedir. 
Sonuç olarak, rasyonalitesi 400 yıl öncesine dayanan ve “işsizin yeni umudu” olarak bir sosyal politika önlemi formunda kamuoyuna sunulan bu yeni emek rejimi, emekçi sınıflar açısından “ölümü gösterip sıtmaya razı etme” operasyonundan başka bir anlam ifade etmiyor. Ölümdür; çünkü bu yeni emek rejimiyle iş güvencesi, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, senelik izin gibi işçi sınıfının neredeyse tüm kazanımları ve hakları 400 yıl öncesine dönülerek gasp ediliyor.  
Servet GÜN
Tunceli Üniversitesi 
Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü
Bu yazı toplam 73549 defa okunmuştur.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 1971-2023 Dersim Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0 (428) 212 10 16 | Faks : 0 (428) 212 10 16 | Haber Scripti: CM Bilişim