Cevdet Erek, bizi Arter'de karşılıyor. Sergiyi sergi sahibi sanatçıyla dolaşacağımız için kendimizi ayrıcalıklı hissediyoruz. Sergi salonuna yalnız gitmemizi eğer 10 dakika kalırsak yanımıza geleceğini söylüyor. Sanatçının ziyaretçiyle eseri arasında kurduğu zaman kavramını sorguluyorum.
Bir yandan 90'lardan bu yana deneysel progresif rock grubu Nekropsi'nin davulcusu olan, ayrıca 'Sivas', 'Abluka' gibi ödüllü filmlerin müziklerine imza atan, bir yandan da İTÜ'de Müzik Teknolojileri ve Ses Tasarımı bölümlerinde öğretim üyesi olan Erek ile 'Bergama Stereo' üzerinden sergi yolculuğuna başlıyoruz. Zeus Sunağı'nın olduğu yerde Bergama'ya bakıp eserinin bu yerde sergilenip sergilenemeyeceğini konuşuyoruz. Zeus Sunağı'nı temellerinin olduğu yerden gözlerimiz kapatıp önümüzde uzanan Bakırçay ovasını düşünüyor, hayal ediyoruz...
2019'da Bochum'da, devamında Berlin'de sergilenen eser yapısal olarak Arter'dekinden farklıdır. Sanatçı eserin yeni mekânına, uyum sağlaması amacıyla eseri değiştirip dönüştürmüş, stereotip kavramına bir gönderme daha yapmıştır. Cevdet Erek, eserin yaratım sürecini tasvir ederken, sunağın orijinalini görmediğini vurgulamaktadır.
Hareket noktası olarak aldığı Büyük Bergama Sunağı'nı ve serüvenini yeniden yorumlayan sergiye eşlik eden ve sergiyle aynı başlığı taşıyan kitap ise Arter Yayınları aracılığıyla okurlarla buluştu.
Cevdet Erek; Bergama Stereotip başlıklı kitapta, Selen Ansen ve Colin Lang imzalı metinlerin yanı sıra sergiden ve Büyük Bergama Sunağı'ndan fotoğraflar da yer almaktadır.
Bergama Stereotip, aslında Bergama Stereo'nun bir bölümüdür. Bergama Stereotip, işitsel simetriye vurgu yapan “stereo” kelimesinin yerine, tekrar ve kalıplaşma düşüncesine işaret eden “stereotip” kavramına odaklanıyor. Cevdet Erek'in yapıtı, beyaz mermer kullanılarak inşa edilmiş antik sunağın yapısını soyutlayarak hoparlörler ve hoparlör kasaları da içeren bir ahşap konstrüksiyona dönüştürmektedir; Gigantlar ile tanrılar arasındaki savaştan sahnelerin betimlendiği Büyük Friz'i, sergi mekânına farklı sesler yayan bir hoparlör frizi olarak yeniden yorumlamaktadır. Bir sesi değiştirerek, gecikmeyle geri gönderen ve sesin kaynağından uzak bir yerde duyulmasına dayanan “yankı” fenomeninde olduğu gibi, sesin Bergama Stereotip'teki yolculuğu da zaman ve mekân olarak uzak olanın duyulabilmesine olanak tanıyor. Bergama Stereotip'te gezinen izleyicinin hareketleri sonucunda farklı kombinasyonlarla işitilen sesler, her tekrar eyleminin bir başkalaşmayı da içerdiğini, değişim ve yenilik imkânının tam da bu başkalaşmada yattığını hatırlatıyor. Bergama Stereotip, şimdinin geçmişe bakıp onu baştan ele aldığı, dinlenebilir, bakılabilir, üzerinde yürünebilir ve hatta ritimleriyle dans edilebilir bir yapıya dönüşüyor.
Farklı ritimlerin farklı zaman dilimlerine işaret ettiği kronolojik bir okuma yapmak mümkündür. Birkaç katmanı saptamak gerekirse:
a. Eserin ilham kaynağı, Büyük Bergama Sunağı'nın konusu olan Olimpos tanrıları ile yeraltı devleri Gigantların savaşına dair sesler. Birbirine çarpan kılıç, kalkan gıcırtıları, hayvan homurdanmaları.
b. Sunağın Bergama'da inşa edilmekte olduğu zaman aralığına ait sesler, kullanılan aletlerin tıkırtıları, işçilerin birbirlerine seslenişleri.
c. Tapınağın fonksiyonuna uygun şekilde kullanıldığı zaman dilimine ait sesler. Kurban edilen hayvanların bağırtıları, ritüellerde okunan monoton bir ilahi.
d. Tapınağın, bir diş çekilir, bir uzuv vücuttan kopartılır gibi çevresinden soyutlanarak hafızasıyla beraber taşındığı zamana ait sesler. Tapınağın, götürülmek üzere kesilip parçalanmasını hatırlatan takırtılar, mermer blokların yüklendiği lokomotifin raylar üzerinde çıkardığı tekdüze ses.
e. Bergama Stereotip'in Arter'de bulunduğu zamana, şimdiye ait sesler. Yapının terasına çıkınca duyulabilen, eserin sadece bu mekânda çıkardığı ve başka bir mekânda değiştirilerek çoğaltılamayacak seslerin bütünü.
Bergamalı Attalos Hanedanının Galatlara, başka bir deyişle medeniyetin vahşiliğe karşı kazandığı zaferin nişanıdır. Sunağın kendisi için hususi inşa edilen Bergama Müzesi'nde sergilenmeye başlanması; Nazi hükümetinin, sunağı Aryan medeniyetinin bir simgesi olarak propaganda amaçlı kullanması farklı dönemler olarak değerlendirilmelidir.Nazi hükümeti,Olimpiyat Oyunlarının Berlin'e verilmesinin hemen ardından, oyunların gerçekleşmesine daha üç yıl süre var iken, Büyük Bergama Sunağı'nda görkemli bir gösterinin düzenleneceğini duyurmuştur bile. Ayrıca sunağın planı, mimarlık eğitimi almış dönemin Silahlanma Bakanı Albert Speer tarafından hükümetin gövde gösterilerinin arenası olacak Zeppelinfeld stadyumu için baz alınmış, sunak bu vesileyle bir politik ideoloji doğrultusunda çoğaltılmıştır. İkinci Dünya Savaşı'nın bitiminde Amerikalılar tarafından bir bomba ile havaya uçurulan ikonik Gamalı Haç görüntüsü de Zeppelinfeld'de çekilmiştir. Sunağa atfedilen politik anlamın kökenine inmek elbette güç değildir; Aryan ırkı kendini Olimpos tanrılarıyla özdeşleştirerek bir soy devamlılığı iddiasında bulunurken bir yandan da medeniyetin, medeni bulmadığını ezme eylemini kutsamaktadır.
UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer Bergama'nın, alan tarihi ve kültürel varlıkların, bugünkü halinin korunması kadar, geçmişinin de olabildiğince ihya edilmesi, bu alanlardan izinli izinsiz alınmış, götürülmüş eserlerin ait olduğu yere iadesi konusu, dünya kültür mirasının korunması açısından yeni ve çözümlenmesi gereken bir sorunsaldır. Eserleri yağmalanmış olan ülkelerin bu konuda dünya mevzuatını olumlu değişikliklere zorlamaları gerekmektedir. Saygınlık sanatla kazanılır, kopuk zamanlar arasında bağlar ancak sanat köprüleştirilerek kurulur ve dünya sanatla değişecektir.