90'larda İzmir'de yaşayanlar iyi bilir. Özellikle de Alsancak Sevgi Yolu'ndaki incik, boncuk ve kitap sergilerini sık sık gezenler. Palmiyelerle süslü yol üzerinde portre resimlerle donatılmış bir köşe vardı bir zamanlar.
İkiz ressamlar Hasan ve Hüseyin Varol'un yeriydi burası.
İki kardeş yıllarca bu köşede kara kalem resimler çizdi. Bazen gelip geçen insanların, bazen de bu topraklarda iz bırakanların... Aşık Veysel, Nazım Hikmet, Deniz Gezmiş, Hasret Gültekin, Can Yücel...
Ağaç dallarına astıkları resimlerle sokağı bir sergiye çevirmişlerdi. Bir keresinde oradan geçerken sohbetlerine katılmış, dünyalarına girmiştim. Aşık Veysel'in nasıl keşfedildiğini anlatmışlardı. "Düşün! Gençler tanımıyor Mahir'i" diye de sitem etmişlerdi.
YURTTAN KAÇIP İSTANBUL'A GİTTİLER
Hasan ve Hüseyin Varol kardeşlerin hikayeleri büyük acıların yaşandığı Dersim'e kadar uzanıyor... Kürt ve Alevi bir ailenin çocukları olarak dünyaya gelen ikiz kardeşlerin hayatları boyunca uğraşları olacak resim yeteneği çok küçükken çamura resim çizerken keşfedildi.
Köy enstitüsündeki öğretmenleri bu yeteneğin gelişmesi için çok çaba harcadı. Kardeşler için hayat güzel yanlarıyla birlikte acı yüzünü de erken yaşlarda gösterdi.
9 yaşında babaları ölünce dedeleri yetiştirme yurduna yerleştirdi Hasan ve Hüseyin'i. Baskıya ve şiddete karşı olmayı da bu çağlarda öğrendiler.
13 yaşındayken yurttan kaçarak İstanbul'a gittiler. Güzel sanatlar akademisine kaydolan ikizler, ressamlıktan para kazanmaya bu yaşlarda başladı. Yeşilçam'da sanat yönetmenliği yaparak küçük rollerde oynadılar.Sonra 68 hareketinin Türkiye'de ve dünyada fırtına gibi estiği yıllar başladı. İki kardeş bir işçi eylemine katıldıkları için girdikleri cezaevinde 10 ay kaldı.
Sonrası ikizlerin bizim de hatırladığımız dönemleri...
SEVGİ YOLU'NUN SİMGESİ İKİZLER
Hasan ve Hüseyin Varol, 1991'de ani bir kararla İstanbul'u terk edip İzmir'e yerleşti.
Sevgi Yolu'nda yan yana koydukları şövalelerde kara kalem resimler yapmaya başladılar. Sokağın simgesi, herkesin dostu oldular.
Onlarca kişiye ücretsiz resim kursu verdiler. Çevre kirliliğine karşı radyo programları yaptılar.
Kenti ziyaret eden turistlere sanatlarını ve Anadolu kültürünü tanıttılar.
Birer yıl süren evlilikleri dışında birbirlerinden hiç kopmadılar. Ta ki ikisi de akciğer yetmezliğine yakalanana kadar... Zor günlerin ve yaşadıkları rutubetli evin bir hatırasıydı bu hastalık. Yenişehir Göğüs Hastalıkları Hastanesi'nde birlikte tedaviye alındılar.
Hasan Varol hastalığa yenik düştü. Hüseyin ise zor da olsa atlattı. Ama artık Hasan yoktu.
İKİZLER GİTTİ, SEVGİ YOLU'NDA BİR KÖŞE KALDI
Vasiyeti üzerine kardeşinin cansız bedenini Ege Üniversitesi'ne kadavra olarak bağışladı. "Kardeşimin mezarı yok ama, onun sayesinde tedavisi olmayan hastalıklara çare bulunacak" diyerek avuntu buldu.
Kalan hayatına, çocukken birlikte çamura resim çizdiği, yan yana kalem tuttuğu, mücadeleye girdiği, hapis yattığı, birlikte saçını sakalını ağarttığı ve sigarasını paylaştığı kardeşinin anısını yaşatarak devam etti.
Konak Belediyesi'nin girişimleriyle Yeşilyurt'ta bir huzurevine yerleşti. Sağlığı elverdikçe Sevgi Yolu'na gitti, çocuklara resim kursları vermeye devam etti. İkiz kardeşini soranlara ise cevabı şuydu:
"Hasan'ı çok özleyince aynaya bakıyorum. Kaşlarımı kaldırıp, onunla konuşuyorum..."
Kardeşsiz hayatında resme, sanata ve dostlarına tutunan Hüseyin Varol da Ocak ayında sonsuzluğa göçtü.
Kimi zaman kendileri, kimi zaman da yaşadıkları ülke güç zamanlardan geçse de, Hasan ve Hüseyin Varol'dan geriye sanat ve mücadele dolu bir yaşam kaldı. Bir de Sevgi Yolu'nda bir köşe... Sevenleri ve dostları için hala ağaç dallarında güzel insan resimlerinin olduğu...