Futbolun asi çocuğu, golün kralı, efsane Maradona ölmüş.
80'lerde, 90'larda büyüyen bir çocuk olarak Maradona fırtınasına şahit olmuş jenerasyondanım. Önce attığı goller ile sevdik, sonra fakirlere yardım ediyor diye, Che Guevera'yı, Küba'yı seviyor diye, Arjantin’in Cumartesi Anneleri olan Plaza de Mayo Anneleri'ne destek verdiği için sevdik.
Plaza de Mayo Anneleri Derneği başkanı Estela la Carlotto'nun doğum gününü şu sözlerle kutlamıştı: “Bu kucaklaşmayı kalbimde taşıyacağım. Arjantin mücadelesinin örneğisin".
Maradona hakkında çıkan birçok iddia vardı, hem attığı gollerle hem de özel hayatıyla kendinden sürekli bahsettirdi. 1986 Dünya Kupası'nda İngiltere'ye elle attığı gol sonrası “O el, Tanrı'nın eliydi” demişti. Yıllar sonra “Bazen, elimle attığım gol daha çok hoşuma gidiyor. O sıralarda söyleyemediğimi şimdi söyleyebilirim artık, o dönemde golü ‘tanrı'nın eli’ diye açıklamıştım. Ne Tanrı'sı yahu! Basbayağı Diego'nun eliydi! ve sanki İngilizler’in arka ceplerinden cüzdanlarını yürütüyordu (Aynı İngilizlerin yüz yıllar boyunca Dünya’nın arka cebinden yürüttüklerinin yanında lafı mı olur)...” diye bir açıklaması olmuştu.
Bir röportajında "Evet, Papa'ya karşı çıktığım doğru. Neden mi? Vatikan'a gittiğimde oradaki çatıların saf altından olduğunu gördüm. Sonra da Papa'nın vaazını dinledim. Diyordu ki: 'Kilise, yeryüzündeki tüm fakir çocuklar için üzüntü duyuyor! Külahıma anlat!" demişti.
O bir asiydi ve sistem dışıydı, sistem kırandı, ezber bozandı.
Uruguaylı Yazar Eduardo Galeano, Maradona için 'Maradona, Maradona olduğu için sırtında çok ağır bir çarmıh taşıyor olsa gerek. Bu dünyada Tanrı olmak çok zor bir şey, daha da zoru, Tanrıların emekliye ayrılmasına izin verilmediğini, bedeli ne olursa olsun Tanrı olarak kalmaları gerektiğini fark etmek. Ve Maradona’nın durumu emsalsiz, dünyanın en ünlü sporcusu, yıllardır futbol oynamıyor olsa da, dünya kupasının popülerliğinden kaynaklanan bir hava atma ihtiyacı. Demek istediğim şey, onun Tanrılar arasında en insancıl olanı olduğu. Bunun sebebi içimizden herhangi birine benzemesi. Ukala, çapkın, zayıf. Hepimiz böyleyiz! Hepimiz aynı topraktan yapıldık. Bu yüzden insanlar Maradona’da kendilerini görüyor. Gökyüzünün yukarısından bize saflığı gösteren ve bizi cezalandıran bir Tanrı değil o. Yani, Maradona erdemli bir Tanrıya en az benzeyen şey, o putperestlerin Tanrısı. Bu onun prestijini açıklıyor. Onu erdemleriyle ama ayrıca hatalarıyla da kabul ediyoruz” demiş.
Maradona'nın üstündeki formanın renklerini görünce yine Dersim geldi aklıma çünkü Dersimspor'un formasının renkleri ile aynı. Mavi ve beyaz. Ovacık Gözeler'den çıkarken beyaz olan sonra maviye dönüşen Munzur'un renkleri gibi. Biliyorum şimdi bazılarınız 'futbolu da aldı Dersim'e bağladı' diyeceksiniz. Ne yapalım, birileri maçları kaçırmaz, skorları sayar biz de Dersim'e atılan golleri ve çelme atanları sayıyoruz. Bu kaçıncı çarmıha gerilişimiz onu düşünüyoruz. Maradona gibi Dersimliler de Dersimli olduklarından sırtlarında çok ağır bir çarmıh taşıyorlar, yükleri, gamları ağır. Bu dünyada Dersimli olmak çok zor bir şey, daha da zoru, Dersimlilerin bu memleketin vatandaşı olmalarına izin verilmemesine rağmen bedeli ne olursa olsun bu ülkenin vatandaşı olma ve bir yandan da kendi kalma çabası.
Birkaç gün önce Dersim Tarih Kültür Vakfı'nın kuruluş başvurusu TUNCELİ 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ tarafından reddedildi. Kararda iki gerekçe vardı:
1. "Dersim" isminin resmi olarak kabul “ edilmeyişi
2. “Vakfın amacının "Dersim bölgesinin ekonomik ve toplumsal tarihi alanında uzmanlaşan bir arşiv, kitaplık, araştırma, eğitim ve yayın kurumu olarak etkinlik göstereceği, Dersim 1937-38 Sözlü Tarih Projesi çerçevesinde yapılan mülakatların, korunması, arşivlenmesi, bilimsel değerlendirmesi ve nihayet kamuoyuna açılması çalışmalarına katkı sunacağı, Alevi ritüelleri, dualar ve beyitlerin kayıt altına alınacağı, Dersim ve Alevi tarihi ile ilgili araştırma çalışmalarının desteklenmesi..." gibi amaçların düzenlendiği, bu kapsamda TMK 101/4 maddesi uyarınca Cumhuriyetin anayasa ile belirlenen niteliklerine ve anayasanın temel ilkelerine, hukuka ahlaka milli birliğe ve menfaatlere aykırı...“ oluşu.
Dersim ismine, Dersim'in bütün kimliğine karşı bir asırdır yapılanı devlet bu karar ile tekrarladı, o yüzden ben bu karara şaşırmadım. Belki yarın Dersimspor ismini, diğer bir gün Dersim Dernekleri Federasyonu'nu, başka bir gün ise kamuoyunda Dersim isminin telaffuz edilmesini yasaklayacaklar. Devletin Reis-i Cumhur’u Dersim ismini Meclis konuşmalarında kullanırken ve Dersimlilerin yaşadıklarını anlatırken TUNCELİ 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ bunu yasaklıyor. Gerçekten büyük bir paradoks ve hukuksuzluk söz konusu.
“Maradona öldü, konumuzla Dersim’in ne alakası var?” diyeceksiniz siz şimdi, Maradona'nın Che Guevera'lı, Fidel Castro'lu fotoğraflarını paylaşarak anacaksınız. Anın bu efsane adamı, paylaşın. Kübanın devrimi, komünistiyle pek bir ilgilisiniz ve anarken kiminizin sosyalist, devrimci damarı kabaracak. O sosyalist, devrimci, özgürlükçü, demokrat damarınıza şunu hatırlatmak istiyorum; Dersim'de on binlerce insan katledildi, sürgün edildi, asimile edildi, aradan 83 yıl geçmesine rağmen mezar yerleri yok, mezar yerleri belli olanlara ise devlet bir mezarı bile fazla görüyor.
Dersimlilerin Dersim ismi iade edilsin, Dersimlilerin mezar yerleri bulunsun, kayıp çocuklarımızın akıbeti söylensin, arşivler açılsın, hafıza merkezleri kurulsun, devlet özür dilesin talepleri yerine getirilmedi ve yasaklarla, baskılarla 38 aslında devam ediyor. Maradona'yı unutmadığınız, hatırladığınız, andığınız gibi kefensiz yatan, mezarları kayıp insanları da anın. O insanları anmak bizden önce sizin göreviniz, çünkü biz ölülerin altından kurtulanların, biz mağdurların çocukları ve torunlarıyız ve biz de mağduruz, çünkü bu yara kanatılmaya devam ediliyor.
Diyorum ki hadi gelin Dersim'in yarasını beraber iyileştirelim. Yaraları iyileştirmek için bir sürü yol var ama yaraya en iyi gelen sevgi ve saygıdır. Dersim'in yarası da ancak böyle iyileşir. Eğer bir yerde asi Dersimli bir çocuk görürseniz bilin ki Devlet o çocuğu sevgisiz ve saygısız bırakmıştır, üzerine düşen görevleri yapmamıştır, bunun için o asi çocukları dövmeyin, vatandaş olarak devlete görevlerini hatırlatın. Tarihle yüzleşmek, özür dilemek, toplumsal barışa hizmet etmek devletin ve vatandaşların görevidir.
Marodona, Che Guevera, Fidel Castro’nun Dersim’in yarasından haberleri olsaydı bu yarayı unutmaz hatırlatırlardı.
Ruhların buluştuğu gökyüzü diye bir yer var ise şimdi Maradona belki orada, top oynamaya vakti kalmadan katledilen Dersimli çocuklarla top oynuyordur, kim bilir ve tanrıya bu kadar çocuğun öldürülmesine izin verdiği için hesap soruyordur.
Adiós Diego Armando Maradona…