Biz bir kalabalığız…
Şimdi “mahzun” – tasalı, kaygılı- bir halimiz var. Omuzlarımız biraz düşük… Adeta sinerek yürüyoruz… Gelene geçene hiç bakmıyoruz… Evlerimize yorgun olarak dönüyoruz… Ve evlerimiz sakinleşti. Eşler olarak, birbirimize sığınmış gibiyiz… Çocuklarımız şimdi daha özgür. Artık onların her hallerine karışmıyoruz…
Bir çeşit “sıla” hasreti çekiyoruz. Sevdiklerimiz ve özlediklerimiz nedeniyle…
Mahzun halden kurtulduktan sonra, bu söylediklerimizin hemen hemen tümünü sürdüreceğiz. Örneğin: Eşler arası halimizi şimdiki gibi sürdüreceğiz. Çocuklarımız gene özgür olacaklar… Sevdiklerimizi ve dostlarımızı daha çok arayacağız… Her türlü “çalımdan” uzak duracağız…
Hayır!.. İçe kapanmışlığı seçtiğimiz sanılmasın.
Birtakım duyarlılıklarımız olacak.
Şöyle: Hidroelektrik santrallerinin yer seçimlerine duyarsız olmayacağız. Sular, doğanın şarkıları ve türküleridir… Köy Enstitülerinin, Dünya eğitim kültürünün yıldızları oldukları gururunu taşıyacağız… Sümerbank, daha çok, halkı giydiriyordu. Onu ve Devletin öteki varlıklarını hep özleyeceğiz… Her kademedeki SAĞLIK GÖREVLİSİNE sevgi ve saygı duyacağız… Doktorlarımız, Kurtuluş Savaşı’nın; Operatör CEMİL BEY’i ile Dr. MURAT’ı kadar fedakarlık gösterdiler ve gösteriyorlar. Onlara saldırılmasına, küçük bir olay gibi bakmayacağız…
Gerçi, Cumhuriyetimizle, Demokrasimiz “yara-bere” içindeler ama, biz gene de, suratımızı asmayacağız. İSMET PAŞA’yı çok seveceğiz ve çok anlatacağız.
Bakın, Dini konular için nasıl müşavir istemiş:
Münevver fikirli, vaktin icaplarını anlar, taassuba sapmaz bir alim…
Kalabalığımızın artması dileğiyle…
RIZA CAN