‘’Sana Yapılmasını istemediğin Şeyi Başkasına Yapma’’ kadim bir öğretidir, pek kanıksamışızdır. Peki, kendinizi aşağıladığınız gibi en yakın arkadaşınızı da aşağılayabilir misiniz? Burada bir sorun var gibi, hadi konuşalım.
Öz şefkat, ruhen ve bedenen zorlanan yakın bir arkadaşımıza duyarlılığımızı ve desteğimizi nasıl gösteriyorsak, aynı şekilde kendimize de aynı şekilde davranabilmektir. Acı çeken kendimizin yanında tüm içtenliğimizle ve yargısızca durabilmektir.
Öz şefkat kendimizi sakinleştirebilmeyi de kapsar. Öfkelendiğimizde kızmak, kaçmak, olayı büyütmek yerine, duyguyu fark ederek orada kalmak ilk aşamadır. Zorlanmak insanidir. Öz şefkat de insan bükücü tüm olaylar karşısında kendimizi kucaklamamızı öğütler. Yaşanan olaylar her ne ölçüde zorlayıcı olursa olsun ortak insanlık halidir, yani hiçbir acı yoktur ki bu dünyada başka birileri tarafından deneyimlenmiş olmasın.
Ya orada kalamıyorsak?
Kapıyı çarpıp gitmek rahatlatır mı? Eşinizle aranız bozulduğunda kısa süreliğine yüzünü görmek istemeyebilirsiniz. Peki çözüm oradan gitmek mi? Bunca yıllık Çift Terapistliği deneyimim bana öğretti ki orada kalmak nefes aldırmıyor değil, konuşmanın suçlayıcılığı nefes aldırmıyor. O nedenle aklımızı kullanıp aynı yerde ama sessizce duygularımızın düzene girmesini bekleyebiliriz. Bu durum hem zorlanan kendimize ve ilişkimize öz şefkat göstermektir. Kendini sevmeden, kendi ihtiyaçlarını fark etmeden fark edilmeyi, kuşatılmayı beklemek pek olası olmadığından öz şefkat, kendimizle doğrudan tanışmamızla başlıyor.
Duygularınızı etiketleyin
Bu, hasret. Bu, keder. Bu, yas. Bu, endişe. Bu çaresizlik. Bu, üzüntü. Bu, suçluluk. Bu, yetersizlik.
Hepimiz günde kim bilir kaç kere bu duygulara girip çıkıyoruz. Çoğunu çok canım ne çaresizliği ne korkusu ne öfkesi deyip reflektif bir kasılmayla reddediyoruz. Peki ne oluyor, tabi sekip geri geliyor. Oysa bütün duyguları hissedebilmek hem de iyi hissedebilmek bizi insan kılıyor.
Şimdi size bir öz şefkat egzersizi; bu duyguları bir arkadaşınıza söyler gibi nazik ve anlayışlı bir ses tonuyla korkmadan kendinize tekrar söyler misiniz?
Bu, keder. Bu, yas. Bu, hasret. Bu çaresizlik. Bu, üzüntü. Bu, suçluluk. Bu, yetersizlik.
Yumuşat, yatıştır, izin ver
Şu an vücudunuzu tarayıp baksanız gerilimi bulmanız zor olmaz herhalde. Yavaşça gerilimin tuttuğu yeri hissedin. Belki omzunuz, belki kalbiniz, sırtınız yahut kurumuş dudaklarınız size sesleniyor; bana yardım et, sana ihtiyacım var.
Gerilimin ardında belki gün boyu katlanmak zorunda kaldığınız patronunuzdan gelen zorbaca davranışlar var, değiştirmeye çalışmayın, olduğu gibi kalsın. Şimdi elinizi yatıştırılması gereken yere koyun ve yalnızca elinizden bedeninize akan nazik enerjiye odaklanın. İzin verirseniz bu sıcak ve sevecen yatıştırıcı enerji tüm bedeninize yeter.
Şu an ne duymak size iyi gelir, onu kendinize söyleyebilirsiniz. Mesela, ‘’ böyle hissettiğin için çok üzgünüm’’ ya da ‘’ dilerim kendime karşı artık daha nazik olurum’’, ‘’ hata yapmak ortak insanlık hali, sanırım öğrendiklerin sana yardım edecek’’ Yumuşat, yatıştır, izin ver
Kendi duygularımızdan kırılmak yerine onlara alan açmayı, onlarla yaşamayı seçebiliriz. Olduğumuz gibi olmamıza izin verecek cesaret içimizde saklı. Kendimize şunu söyleyebildiğimiz gün daha mutlu olur muyuz bilmiyorum ama en iyi haliyle mutluluğu tanımlayabiliriz; Ne Olursan Ol Yine Gel