Her geçen gün tüm olumsuzluklara rağmen küresel boyutta ileriye giden ama daha çok uzun yolumuzun olan bir konu toplumsal cinsiyet eşitsizliği. Hatta bu yıl Dünya Ekonomik Forumu tarafından 15.cisi yapılan Küresel Cinsiyet Farkı Raporuna göre bu yol tüm dünya için ortalama 135.6 yıl kadar daha sürecek bir yol.
Uzmanlara göre, raporun 14.cüsü Aralık 2019’da yayınlandığında fark 99,5 yılken özellikle Covid-19 ve pandemi sonrası ekonomik katılım açısından daha çok kadınlara durumun zorluk çıkarması dolayısıyla bu fark daha da açılmış durumda.
2021 raporunun genel bulgularını inceleyecek olursak ve aradaki farkı 100 birim olarak düşünürsek şu ana kadar alınan tüm aksiyonlarla birlikte, fark % 68 oranında küresel olarak kapanmış durumda. Tabi ki bunun kıta ve coğrafyalar arasında çok farklı seyrettiğini söyleyebiliriz.
Bu rapor genelinde 156 ülke içinde Türkiye % 63,8 parite ile 133. sırada yer alıyor. Paritenin en yüksek olduğu ülkeler arasında ise İzlanda, Finlandiya, Norveç, Yeni Zelanda gibi ülkeler % 89-84 aralığında farkı kapatmış şekilde gözüküyor. Dolayısıyla bu ülkelerin var olan refah, huzur ve mutluluk seviyelerinin bu şekilde artarak devam edebileceğini söyleyebiliriz.
Rapor, cinsiyet farkını 4 kırılımda inceliyor. Politik güçlenme, ekonomik iştirak, eğitim ve sağlık…
Bu 4 alanda hem bölgesel coğrafyalara göre ortalamaları, hem de ülkesel durumları vurguluyor. Biraz bu kırılımlardaki küresel duruma ve Türkiye’nin durumuna bakalım…
Cinsiyet Farkının en büyük olduğu alan politik güçlenme alanı. Küresel olarak bu fark sadece ortalama olarak %22 oranında kapanmış durumda. Dünya Ekonomik Forumunun bu alandaki farkın kapatılması için 145.5 yıl olduğu bulgusu durumun çok çaba gerektirdiğini zaten yine gözler önüne seriyor.
Çarpıcı bir veri verelim sizlere… Dünya çapında 156 ülkedeki 35.000 meclis sandalyesinde sadece %26.1 oranında kadın var. Yine 3400 bakanlık rolünün %22.6sı kadın… Tabi bu ortalamanın içinde olup, oldukça yukarıda seyreden ülkeler var. Onları bu ortalamadan çıkartırsak işin açıkçası durum daha da vahim olacak. Tahmin edebileceğiniz gibi Finlandiya, Belçika, İzlanda, İsviçre, Yeni Zelanda vs. gibi %50’nin üzerinde aradaki farkı kapatan ülkeleri kast ediyorum… Ama yine de bu ülkeler de dahil politik fark oldukça büyük ve doğal olarak uzun bir yol ihtiyacı olarak dünyanın gündemi…
Dünyada kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanıyan ilk ülke Yeni Zelanda (1893) ile bu unvanı Avrupa'da elinde bulunduran Finlandiya (1906) kadın liderler tarafından yönetiliyor. Bu hakkın pek çok Avrupa ülkesine göre çok daha önce verildiği (1934) Türkiye’nin ise bu listede 156 ülke arasında 114.cü sırada oluşu pek tabi ki oldukça üzücü. İkinci Dünya Savaşı sonrası bu hakkı yürürlüğe koyabilmiş ülkeler şu an o listede başı çekenler arasında. Burada bir kez daha kendi topraklarımızda her alanda, hem kadınlarımızın içten dışa güçlenmesi, engellerini aşması hem de güçlendirilmesi konusu önem kazanıyor.
Dünya genelinde 21 ülkede hükümet ya da devlet başkanlığı koltuğunda kadınlar oturuyor.
Bunlardan 11'i Avrupa ülkelerinde. Asya kıtasında 4 ülke kadınlar tarafından yönetilirken, Afrika, Okyanusya ve Karayipler'de ikişer devlet, kadın lidere sahip.
En son Finlandiya'da dünyanın en genç başbakanı olarak seçilen 34 yaşındaki Sanna Marin’in listeye eklendiği Avrupa'da kadınlar tarafından yönetilen ülkelere şöyle bir baktığımızda ne mutlu ki; Almanya’ da Merkel, Sırbistan’da Ana Brnabic, Belçika’da Sophie Wilmes, Danimarka’da Mette Frederiksen, İzlanda’da Katrin Jacobsdottir, Norveç’de Erna Solberg, Slovakya’da Zuzana Kaputova gibi gerek sosyo kültürel, gerek ekonomik gerekse politik güçlenme ve güçlendirme ile karşımıza çıkıyor.
Cinsiyet Raporunun ikinci yüksek farklı kırılımı olan ekonomik katılım ve eşit fırsatlar tarafına baktığımızda dünya ortalamasında endex %5'lik bir fark kapatabilme başarısı gösteriyor. Yine dünya ekonomi forumuna göre bu farkın tam anlamıyla kapanabilmesi için 267,6 yıl var. İş gücünde, istihdam da kadının katılımının arttığını görürken, eşit ücret, maaş ve haklar boyutunda oldukça yavaş bir ilerleme görüyoruz. Bu da durumu ister istemez sayı yükselirken farkın büyüyor olmasına sebebiyet veriyor. Bu sene yapılan bu raporun aslında tam olarak da pandeminin etkisini henüz göstermediğini söyleyen uzmanlar, önümüzdeki yıllarda burada daha da farklı bir tabloyla karşılaşabileceğimizin uyarılarını veriyor.
Türkiye ise yine bu sıralamada oldukça gerilerde: 140. sırada…
Bu veri; ülkemizde genç kızlarımızdan başlayarak bu bilincin artışı, iş olanakları ve eş fırsatlarla, haklarla çalışma ortamlarının önceliklendirilmesi adına oldukça önemli bir kalkınma gündemi olması gerektiğinin bir kez daha altı çiziliyor.
Eğitim olanakları alt kırılımına baktığımızda, rapor sonuçları çok daha ümit verici…Çünkü aradaki fark dünya ortalamasında %95 oranında kapatılmış durumda. Türkiye’nin 101.sırada olduğu listede aradaki farkı %100 oranında kapatmış 37 ülke var. Türkiye bu listedeki pariteyi sıfırlamış ülkelerin varlığından dolayı %97,5 ile yine de bu sıralamada. Ülkemizde hâlâ pek çok şehirde erken yaşta evlendirilen, ya da okula gönderilmeyen genç kızlarımızın varlığı göz önüne alındığında bu endeks inanın insanı yapılan şehir ve seçilen bölgeler itibarı ile şüpheye düşürmüyor değil. Listenin sonlarında ise yine tahmin edilebilecek Irak, Iran, Yemen, Afganistan gibi ülkeler var.
Endeks ortalaması son olarak sağlık ve hayatta kalma kırılımında %96'lara erişmişken, Türkiye bu sıralamada bu defa 105. Sırada. Eğitim ve Sağlık kırılımlarındaki bu hem umut vadeden hem de geldiği nokta itibarı ile hızla diğer kategorilere de fayda sağlayacak durumu, bu alanların arasındaki farkın yapılan hesaplamalara göre 14,2 yıl içinde kapanabileceği işaretlerini gösteriyor.
İşte tam da bu alan bu yüzden bu konuya yönelik olan yatırım, eylem, projelerin her anlamda önemli olduğunun altını çiziyor. Yani daha fazla toplumun bilinçlenmesine yönelik olan eğitimler, sağlık alanındaki ileriye götürecek olan gelişimler önümüzdeki 15 yıl oldukça yoğun odaklanılması beklenen alanlar. Tam da bu yüzden sizlere daha önce yazmış olduğum Femtech (Kadınsal sağlık alanındaki teknolojik ürün ve hizmetler) sektörü önem kazanıyor.
Benzer şekilde Sürdürülebilir Kalkınma amaçlarının yine 3.ve 5. maddesi içinde yer alan yaşam kalitesi ve cinsiyet eşitliğine yönelik eylem planlarının hayata geçirilmesi de ortak gayeye hizmet ediyor.