Liyakat, belli bir dalda, belli bir işte, layık olma, yaraşırlık, uygunluk, yeterlilik, kifayet başarılı veya başarısızlık, ifade eden bir tanımdır.
Liyakatli ehliyetli kişiler, dalında, görevlerinde, uzmanlaşmış, diplomalı kişilerdir.
Kalkınmış uygar ülkelerin kalkınmasında liyakatli, ehliyetli insanların payı çok büyüktür. Çünkü o ülkelerde, çalışacakları dalda liyakatli uzman olmayan kişilere, iş verilmez. Görev verilmez. Hatır gönülle, yakın ilişkilerle, ehliyetli olmayanlara, hak etmeyenlere, görev verilmez
Verilirse o dalda, o işte bilgi sahibi olmayan ehliyetsiz, liyakatsiz kişi o işi başaramaz. Halkın deyimi ile yüzüne, gözüne buluştur. Çalıştığı iş yerini zarara sokar. Hak etmeden o göreve getirildiğinden o göreve getirenlere karşı kendini borçlu sayar. Yanlışta olsa onların istekleri doğrultusunda karar verir. Buda eşitsizliklere, haksızlıklara yol açar. Çalıştığı kuruma zarar verir. Kişisel çıkarını gözettiğinden, her şeye boyun eğer. Teslimiyetçi olur. Uygar ülkelerde kişi torpile, referansla, görevi kabul etmez. O,işin ehliyetlisi ise yasal hak ederek, kimse engel olmadan gelir. Torpillilerin, liyakatsizlerin şansı olmadığı o ülkelerde kimse bunu engelleyemez.
Bizim gibi ülkelerde, uygar ülkeler gibi, liyakate, uzmanlığa, eğitime, önem verilmez. Benim Olsun. Bana yakın olsun, Bana yarasın. Ölçüleri kıstas olarak alınır. Siyasi yakınlık, eş dost akraba, hatır yakınlığı belirleyici olur.
Böyle bir tercih, böyle bir seçim yapılınca da, yapılacak işte başarı sağlanamaz. Başarısızlığın yanında güvensizlikte, yaşanır. Bu da özelin yanında topluma da zarar verir. Ülkenin kalkınmasını,gelişmesini engeller. Haksızlıklara, adaletsizliklere, güvensizliklere yol açar.
Devlet katında bir yetkili ile ülkenin içinde bulunduğu ortamı, yaşananları konu alan sohbetimizde,’Ülkeye zarar veren bu oluşumların engellemesinin doğru adresi, çözümü, LİYAKATTİR. ’Dedi. Devam etti.’Liyakatli seçim tek doğru olan seçimdir. Böyle bir seçim eğemem kılınmış olsaydı. Ülkeye büyük zarar veren 15 Temmuzlar, yaşanmazdı. Liyakatsiz, ehliyetsiz, hak etmemişler, hak etmedikleri görevlere, makamlara getirilmemiş olsalardı. Bütün bu süreçler yaşanmayacaktı. Hak eden hak ettiği göreve getirilmelidir. Hak etmeyene hak etmediği görev, yetki verilmemelidir. Dinimizde bunu emretmiştir. İşi bilene verin demiştir.’
Bunu yetkili bir ağızdan dinlemek, beni ziyadesi ile memnun etmişti. Hele son zamanlarda, sınavsız, KPSS siz alımlar, gelecekten yana büyük endişeler yaratmışken bunu bir devlet yetkilisinden duymak sevindiriciydi. Hele mülakat adı altında, mülakatı düzenleyenlerin kendilerine yakın kişileri tercih edecekleri endişesinin yaşandığı bu günlerde, LİYAKATİN önemli olduğunu konuşmak, dikkate alınmasa da sevindiriciydi.
Gelecekten yana umudunu yitirmiş, bir bayan okurum ağlarcasına anlattı.’4 yıllık Üniversiteyi, bölümünde birincilikle bitirdim. Girdiğim KPSS sınavında, 85 puan aldım. Mülakata çağrıldım. Mülakattaki sorular, meslekle ilgili sorularda değildi. Adeta kimlik bilgileriydi. Sorusuydu. Benden çok aşağılarda KPSS puanı olanları seçtiler. Bu şekilde yapılacak mülakatlı seçimlerde, TUNCELİ kimlikli olarak seçilemeyeceğimi bildiğimden, artık diplomamla, mesleğimle ilgili bir umudum, beklentim kalmadı.’Dedi. Üzgün, umutsuz bir yüz ifadesi ile Olumsuzca, başını salladı.
Ne yazık ki ülkemizde, liyakatsiz alımlar, atamalar, hep olmuş. Olmaya devam etmektedir.