Maviş Güneşer, savaş ve çatışmalarda yaşamını yitirenlere yakılan Dersim ağıtlarını “Ax De Vaji/Ah Hadi Söyleyeyim” albümünde bir araya getirdi. “Dersim Politik Ağıtları” alt başlığını taşıyan albüm 118 sayfalık kitapçıkla birlikte yayınlandı. 8 ağıtın olduğu albümün müzik düzenlemesini Metin-Kemal Kahraman kardeşler yaptı.
Maviş Güneşer ve Kemal Kahraman’la “Ax De Vaji/Ah Hadi Söyleyeyim” albümünü konuştuk. Güneşer “Dersimli kadın, aşkını da acısını da aslında çekinmeden ağıt ve şarkılarla dile getirmiştir, toplumsal belleğin oluşmasında önemli bir rol oynamıştır. Kendimi o geleneğin bir parçası ve bugündeki devamcısı gibi hissediyorum” diyor.
Ax de Vaji ikinci solo albümünüz. Ana dilinizde seslendirdiğiniz ağıtlar Dersimli kadınların hayatında ne ifade ediyor?
1998 yılında kendi şarkılarımdan oluşan Keje isimli bir albüm yayınladım. Sonraki süreçlerde Kırmanckî/Zazaca literatür ve müziğe daha çok merak saldım. Çünkü dilimin yetersizliği ve melodi dünyamdaki eksikliği ancak kendi kültürümüze ve dilimize ait eski ağıtlar ve şarkılarla geliştirebileceğimi ve ancak onlardan öğrenebileceğimi biliyordum. Bugün büyük şairlerimizin söz ve melodi hafızasıyla kıyasladığımda kendimi yetersiz görsem de bu külliyat bana referans oluyor, beni yönlendiriyor, hata yapmamı, dili tahrip etmemi engelleyen önemli bir kritere dönüşüyor. Bana göre kendi kültür dünyasından habersiz, köklerine yabancı, devamı olduğu geleneği bilmeden, hissetmeden yazılan şiir çeviridir, söylenen melodi sahici olmaktan uzaktır.
"KENDİ GERÇEKLİĞİMİN BİR PARÇASI OLARAK YAŞIYORUM"
Dersimli kadın şairler pek bilinmiyor…
İsimleri çok bilinmese de zamanında Wakıle, Xeca Mılu gibi kadın şairlerimiz de vardı. Bunun dışında Kore Savaşı’na gidip dönemeyen Pax köyünden Xıdır’ın annesinin yaktığı Meso/Xıdıré Mı veya 1925 Şeyh Said olayları döneminde sünni Zazalara yapılan bir saldırı sonucunda oğlunu ve kocasını kaybeden Dersimli kadının yaktığı Zengeriye Ağıdı’nda olduğu gibi söyleyeni kadın olan sayısını bilmediğimiz birçok eser vardır. Kadınlar kendi yüreklerine düşen ateşi ya da şahit oldukları bir olayı melodik şiirlerle dile getirmiş, dönemin ozanları ve şairleri de bu sahibi belli olmayan ağıtları ve şarkıları söyleyerek belki kendi şairliklerinden de katarak daha estetize edip yaygınlaştırmışlardır. Yani kadınlar bu eserlerin yaratılmasında olduğu kadar, hatta belki ondan da çok bu ağıtların yaygınlaşmasında yeniden var edilmesinde her zaman aktiftiler. Dersimli kadın aşkını da acısını da aslında çekinmeden ağıt ve şarkılarla dile getirmiştir, toplumsal belleğin oluşmasında önemli bir rol oynamıştır. Ben kendimi o geleneğin bir parçası ve bugündeki devamcısı gibi hissediyorum. Hiç görmediğim Xıdır’ın annesinin Kore’ye gönderip bir daha kavuşamadığı oğluna duyduğu acıyı, bambaşka insanlardan öğrendiğim bu ağıt üzerinden bugün bir hakikat olarak hissediyor ve kendi gerçekliğimin bir parçası olarak yaşıyorum.
"YİMAMİ, KIRMANCİ'YE DENİLEN SOSYAL SİSTEMİN SON SÖZCÜSÜDÜR"
Albümü Dersim ‘38 ağıtlarının büyük şairi Weliyé Uşené Yimami’ye adadınız. Weliye Uşune Yimami kimdir, sizin için ne ifade ediyor?
Weliyé Uşené Yimami 1889/ 16.05.1958 yılları arasında Dersim’de yaşamış en önemli söz ustalarından biridir. Bu albümde şairin üç eserine yer verildi. Usene Seyd ağıdı, Fındık Ağa Ağıdı, ve Laç Deresi Ağıdı. Yaygın olarak bilinen bu ağıtları dışında Alan aşiret ağalarının hikayesini anlatan “Hewa Ağleruné Çuxuri”, “Şüaré Sahan Ağayi”, “Şüara Bavayi” örnek verebiliriz. Bugünün insanına ulaşabilen, dilin tüm inceliklerine ve zenginliklerine hakim olan Weliyé Uşené Yimami şiirleri Dersim otantik söyleme geleneğinin zenginliğini bizlere aktaran, gösteren ender miraslardandır. Weliyé Uşené Yimami’nin söylediği ağıtları söylediğimde sanki o andaymışım, olay benim gözlerimin önünde cereyan ediyormuş gibi hissediyor ve yaşıyorum. Şair yaşanan olayı sadece söylememiş aslında resmetmiştir. Acıyı, direnişi, kahramanlığı, bahtsızlığı, mazlumun penceresinden dile getirmiş ve zamanın şahitlerine dönüştürmüştür. Weliyé Uşené Yimami, Kırmanci’ye denilen sosyal sisteminin son sözcüsüdür, o perspektiften bakar. Şiirlerini okuduğumuzda Dersim’de Kırmanci’ye sosyal sistemiyle yaşayan toplum bireylerinin nasıl düşündüğü, nasıl hissettiği, olayları algılayış biçimi gibi konularda da bizlere Kırmancî’ye bakışını ve insanını da resmeder. Eserleri önünde saygıyla eğildiğimiz Weliyé Uşené Yimami bugün, bu dili iyi bilmeyen bizler için Kırmanckî /Zazaca’nın aslında düşünemeyeceğimiz kadar zengin bir dil olduğunun da ispatına dönüşüyor.
"AĞITLAR DERSİM POLİTİK TARİHİNİN OKUNMASINDA EN ÖNEMLİ KAYNAK"
Albümün müzik düzenlemesi size ait… Dersim'deki politik ağıtları neden bir albüm haline getirdiniz?
Kemal Kahraman: 25 yılı aşkın süredir Dersim sözlü kültür bölgesiyle ilgili derleme çalışmaları yapıyoruz. Bunlar 3-4 bin saatlik kayıtları bulmuştur. Bu kayıtları dinleme, anlama sürecinin kendisi zaman içinde bir çalışma planı oluşturuyor; çalışma başlıkları olarak şekilleniyor. Bu başlıklardan biri de Dersim ağıtlarıydı. Son yıllarda Dersim politik tarihi tartışmaları yoğunlaşınca bu çalışma başlığı biraz daha ihtiyaç olarak öne çıktı. Yaklaşık 7-8 yıldır Dersim politik ağıtlarını bir başlık olarak çalışıyoruz. Neden böyle bir albüme ihtiyaç duyduk? Çünkü biz de Dersim kültürünü yıllardır anlamaya ve öğrenmeye uğraşıyoruz. Dersim kültürü sözlü gelenek ile aktarıldığı halde bugün hem bütün kültür tarihi hem de siyasi tarih yazıcılığı tamamen resmî belgeleri kaynak alarak bir tarih yazıcılığı yapmaktadır. Kimse sözlü hafızanın kendine ait kaynaklarını referans alarak sürece bakmıyor. Halbuki ağıtlar sadece bir acıyı dışa vuran çığlıklar değildir. Sözlü gelenekte ağıtlar, daha çok önemli bir olayı toplum hafızasına emanet etmenin, yani tarihe kayıt düşmenin imkanı olarak işlevseldir. Yani bunlar aslında sözlü hafızanın belgeleridir. Kısacası biz ağıtların Dersim politik tarihinin okunmasında en önemli kaynak olduğunu düşünüyoruz. Ve bu kaynaklar üzerinden okuduğumuzda bambaşka bir tarih algısıyla karşılaştığımızı söylemek istiyoruz.
Albüm 1. Dünya Savaşından günümüze kadar gelen bir süreci ele alıyor. Bu bağlamda albümün tarihsel yönüyle ilgili neler söylemek istersiniz?
Aslında takip etmek istediğimiz kronoloji şöyleydi. Çanakkale Savaşı, doğuda Osmanlı-Rus Savaşı, Ermeni soykırımı gibi cephe ve boyutlarıyla I. Dünya Savaşı’ndan başlayarak, 1920 Koçgiri Katliamı, 1926 Aliboğaz harekatı, 1937-38 soykırım süreci, 1950 Kore Savaşı, 1974 Kıbrıs harekatı, 1960-80 sol mücadele yılları ve 1980’den günümüze Kürt mücadele sürecini bütün bu olaylar ve süreçler hakkında yakılmış ağıtlar üzerinden takip etme amacıyla yola çıktık ve bunun dokümanter bölümünü tamamladık. Hatta tıpkı Çeveré Hazaru ve Şahmaran albümlerinde olduğu gibi Ax de Vaji albüm sürecinde de albüm kitapçığı dışında hazırladığımız ancak yayınlamadığımız bir kitabımız oldu. Ancak bu albüm sınırları içinde bu kadarını icra edebildik. Belki ilerde bu çalışmayı da yayınlarız.
AĞITLARI ALBÜME TAŞIRKEN MÜZİKAL ANLAMDA NELERE DİKKAT ETTİNİZ?
Eserlerin müzikal boyutu bizim açımızdan iki yönlü bir özeni gerektiriyordu. Bir yandan Çanakkale Savaşı Ağıdı, Xelil Beg Ağıdı, Fındık Ağa Ağıdı gibi örneklerde olduğu gibi sözleri yanında melodileri de geleneksel olan eserlerde bu geleneksel damarı, dokuyu taklit etmeye çalışmadan korumak diğer yandan da yaylılar, gitar, kontr-bas, nefesliler, çok sesli vokaller vesaire modern bir orkestrasyonla icra etmek. Yani bu eserlerin, sadece dün olmuş bitmiş bazı münferit olaylara şahitlik etmediğini bugünkü kuşaklar olarak bizlerde de yaşadığını, devam ettiğini, şahitlik ettikleri hakikatle bugün bizim gerçekliğimize de dokundukları için geleneğin gerektirdiği gibi sadece tambur ya da kemanla değil bu zamanın içinden, kendi şarkılarımızı nasıl bir orkestrasyonla yorumluyorsak öyle çalışmak istedik.
Şerif KARATAŞ