(İHA) - Her 8 kadından birinin ömrü boyunca meme kanserine yakalanma riski bulunduğunu ifade eden Op. Dr. Kırdök, “Bu risk 40 yaş sonrası her 10 yılda bir daha da artmaktadır” diye konuştu. Kadın olmanın başlı başına meme kanseri için en önemli risk faktörü olduğunu belirten Kırdök, diğer risk faktörlerini şöyle sıraladı: “İlk adetin erken yaşta görülmesi, ilk gebeliğin 30 yaşından sonra olması, çocuk doğurmamak, uzun süre doğum kontrol hapı kullanmak, menopoz sonrası uzun süreli hormon ilacı tedavisi görmek, menopoz sonrası aşırı yağlı beslenme ve aşırı kilo alımı, sigara ve aşırı alkol tüketimi”
Erken tanı tedavide etkili
“Meme kanserinin en sık belirtisi memede ağrısız, zamanla büyüyen bir kitle hissedilmesidir” diye konuşan Kırdök, “Kanserin ilerlemiş dönemlerinde memede veya meme başında çekintiler, meme derisinde kalınlaşmalar, şişlikler, deride bozulma ya da açık yaralar, meme ucunun içe dönmesi görülebilir. Kanlı meme başı akıntısı da sanıldığının aksine genellikle kanserin ileri dönemlerinde görülür” dedi.
Meme kanserinin yavaş ilerleyen bir tür olduğunu aktaran Kırdök, “Memedeki kanserli kitlenin 1 santime ulaşması, yaklaşık 5-7 seneyi alır, yayılımı öncelikle lenf yolları ile ilgili memenin koltuk altına ve daha sonra da kan yolu ile karaciğer, kemik, beyin gibi uzak organlara olur” şeklinde konuştu.
Meme kanserinde erken tanı için elle muayenenin önemine dikkat çeken Kırdök, “20-40 yaş arası her ay adetin başlangıcından sonraki 7-10. günlerinde kadınların kendi kendine yapacağı elle meme muayenesi, yılda bir yapılan hekim kontrolü ve belli gruptaki hastalarda yapılan yıllık mamografi taramaları erken tanı yöntemleridir” dedi.
Erken tanının meme kanseri tedavisinin başarısında altın rol oynadığına dikkat çeken Kırdök; “Erken tanı ile meme kanserini ilerlemeden ve başka organlara yayılmadan tedavi etmek olanaklı, bu nedenle kadınlar hiçbir sorun yaşamasalar dahi yılda 1 kere doktora görünmelidir. Erken tanı sayesinde, hastalığın yaptığı hasar en aza indirilebilir, yaşam süresi ve kalitesi önemli ölçüde arttırılabilir” diye konuştu.
Cerrahi yöntemler neler
Meme kanserinde; öncelikli tedavinin; kanserli dokunun cerrahi yoldan çıkarılması olduğunu belirten Op. Dr. Özgür Kırdök, kanserin evresine ve operasyonun şekline göre cerrahi tedaviye radyoterapi ve kemoterapi eklenebilir.” dedi.
Bazı hastalarda kemoterapi gibi uygulamalara bile gerek kalmadan cerrahi yöntemlerle tedavi yapılabildiğine dikkat çeken Kırdök, Kadranekromi adı da verilen meme cerrahi yönteminin; erken evredeki meme kanserlerinde meme koruyucu bir uygulama olarak kullanıldığını, kanser olan ancak büyük olmayan kitlelerde ise; Roll tekniğinin kullanılabildiğini aktardı. Büyük çaplı tümörlerde ise Mastektomi cerrahi yönteminin uygulandığını belirten Kırdök, “Mastektomi, tüm göğüsün cerrahi işlemle alınması demektir.” dedi.
Lenfödem oluşabilir
Meme kanserinin tekrarlama riski olan bir tür olduğuna vurgu yapan Op. Dr. Kırdök, bunu önlemek için düzenli aralıklarla kontrolün şart olduğunu belirtti. Bazen meme kanserlerinin tedavisi sonrasında kolda şişlik meydana gelerek; lenfödem olarak adlandırılan bir rahatsızlığın ortaya çıkabileceğini ifade eden Kırdök, “Bu nedenle kolun durumu düzenli olarak kontrol edilmelidir. Şişme ameliyattan hemen sonra da olabilir yıllar sonra da ortaya çıkabilir. Bu konuda da uzman bir doktora mutlaka danışılmalıdır” diye konuştu.