Dersim coğrafyasının maden ocakları, barajlar, HES’ler, orman yangınları ve özel güvenlik bölgeleri içerisinde yer alan kalekol ve karakol çalışmaları nedeniyle ekolojik bir yıkımın yaşandığına dikkat çeken Milletvekili Önlü, “1990’lı yıllardan itibaren maden haritası çıkarılan Dersim’in ziyaretgahları, su kaynakları ve ekolojik yaşamı yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır” dedi.
Yıkım ve talan projelerinin yeni durağı Mazgirt ilçesinin olduğunu söyleyen Önlü, Dersim’in Mazgirt ilçesine bağlı Kızılkale(Dırban) ile Peri Beldesi’ne bağlı Karabulut(Sorek), Güneyharman (Koderiç) ve Obrukkaşı (Lemk) köylerinin arasında bulunan Xırêbe (İndere) bölgesi, kaya mezarları ve eski yerleşim alanı olmasından dolayı 2011 yılında Erzurum Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından tescillenerek 1. derece arkeolojik SİT alanı ilan edildiğini hatırlattı.
Köy sakinlerinin bu bölgede taş ocağı işletilmesi için Karayolları 8. Genel Müdürlüğü tarafından ruhsat verildiğine dair duyumlar aldığını belirten Alican Önlü, şunları söyledi:
“2011 yılında bölgenin SİT ilan edilmesi yönünde dilekçe veren Güneyharman(Köteriç) Köyü’nden Tuncer Karateke, basına yaptığı açıklamada “2006 yılında bizi Akpazar Beldesi’ne bağladılar. 2008 yılında Akpazar Belediyesi, buraya el koydu ve burada taş ocağı açtı. Biz Bölge Kurulu’na başvurduk. Heyet gelerek incelemelerini yaptıktan sonra bu bölgeyi 1. derece arkeolojik SİT alanı ilan etti. 2013 tarihinde yine gayri meşru yollarla taş ocağı faaliyetine geçilmek istendi ancak yine şikayetçi olduk. Sonucunda yine taş ocağı iptal edildi. Son aldığımız bilgiye göre yine taş ocağı için girişimler ve ruhsat verilme durumu var. Biz bu taş ocağının yapılmasını istemiyoruz. Burası bizim ortak yaşam alanımız aynı zamanda. Ziyaretlerimiz burada, tarım arazilerimiz var, hayvancılık yapıyoruz. Taş ocağı yaşamımızı bitirecek. Ayrıca SİT alanında hiçbir faaliyet yürütülemez.”
Taş ocaklarında meydana gelen patlamaların önemli ölçüde toz emisyonuna ve yeraltı su tabakasında ve akifer yapısında bozulmalara neden olduğunu belirten Önlü, “Ayrıca gürültü kirliliğinin oluşmasına ve hava kalitesini de doğrudan etkilemektedir. Taş ocaklarının çevrede yarattığı tahribatlardan biri de tıraşlama ve kazı işlemleri sonucu fauna ve florayı yok etmeleridir. Bu işlemler akiferde çatlaklar oluşmasına ve yeraltı su tabakalarının kirlenmesine neden olmaktadır. Yine taş ocakları bulundukları yerlerdeki bitkilerin fotosentez yapmasını ve büyümesini engellemektedir” ifadelerini kullandı.
Önlü, bu bağlamda Bakan Dönmez’e şu soruları yöneltti:
2011 yılında Erzurum Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından tescillenerek 1. derece arkeolojik SİT alanı olarak belirlenen bölgede taş ocağı işletilmesi için Karayolları 8. Genel Müdürlüğü tarafından ruhsat verildiği iddiaları doğru mudur? Bakanlık olarak bu konu hakkında bilginiz var mıdır? Doğru ise bu ruhsat hangi tarihte, hangi alanları kapsayacak şekilde, hangi şirkete verilmiştir?
Dersim Kürt Alevi inancının ziyaretlerinin olduğu, tarım arazileri ve hayvancılığın yapıldığı bu bölgeye köylülerin karşı çıkmasına rağmen taş ocağı ruhsatı verilmesinin gerekçesi nedir? Bölgede yaşayan ve geçimini tarım ve hayvancılıktan sağlayan köylülerin yaşayacağı olumsuz etkiler hesaplanmış mıdır? Bu konuda ne tür önlemler alınmaktadır?
Taş ocağının yaratacağı tahribata ilişkin bir çalışma yürütülmüş müdür? Ruhsat verilen bölge için ÇED raporu hazırlanmış mıdır?
Bu bölgede yapılacak bir taş ocağı işletmesi için herhangi bir ihale yapılmış mıdır? Yapılmış ise hangi koşullar aranmış ve kaç şirket bu ihaleye katılmıştır?
Dersim halkının kutsal alanlarına, inanç merkezlerine ve doğal yaşamına yönelik sistematik olarak yapılan bu saldırılar ne zaman son bulacak?