Önlü, “İbrahim Gökçek özgürce türkü söylemek ve yeniden konserlere çıkabilmek için girdiği ölüm orucunun 323. gününde eylemini sonlandırmış ancak sonrasında kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirmişti. Grup yorum üyelerinin başlatmış olduğu ölüm orucu daha ilk gününden itibaren siyasal iktidar ve ortakları tarafından kriminalize edilmeye çalışılmış ve birçok saldırının hedefi olmuştur. Önce ölüm orucunda yaşamını yitiren Grup Yorum üyesi Helin Bölek’in cenazesi ne ahlaka ne de hukuka sığmayan bir muameleye tabi tutulmuştu. Bölek’in cenaze arabasına zorla el koyan polis, cenaze törenine gelen kitleye gaz ile saldırmış, cenazenin yıkanmasına dahi izin vermemiş ve defin işlemi bu zor koşullarda gerçekleşmişti. Dün de Gazi Cemevine alçakça bir saldırı gerçekleştirilerek İbrahim Gökçek’in cenazesi adeta ailesinden ve cenaze erkânından kaçırılmıştır” ifadelerini kullandı.
Cemevlerinin milyonlarca Alevi yurttaşın ibadethanesi olduğunu belirten Önlü, şöyle devam etti:
“Cemevlerinin, camilerden, kiliselerden, sinagoglardan hiçbir farkı bulunmamaktadır. Cemevlerinde Alevi yurttaşlarımız inançları gereği hakka yürüyen canlara son görevlerini yaparlar. Cemevine getirilen herkes mihman sayılır. Dolayısıyla mihmana yönelik her saldırı Alevi inancına ve değerlerine yönelik yapılmaktadır. Gaz bombalarıyla, coplarla, koçbaşlarıyla kapıları kırılarak girilen yer Alevi inancının ibadethanesidir. Gezi döneminde ‘Camide içki içtiler’ yalanıyla ortalığı ayağa kaldıranlar bugün Alevilerin ibadethanesinin kapılarını kırmaktan, içerisini gaza boğmaktan, cenazeye katılmak isteyenleri sürükleyerek gözaltına almaktan ve cemevlerine ‘cümbüş evi’ demekten çekinmemektedirler. Siyaseten tüm değerleri yok sayan siyasal iktidar, kavgayı, saldırıyı, ayrıştırmayı, kutuplaştırmayı bir siyaset haline getirmekte ve her alanda bir düşman hukuku uygulamaktadır. Bu uygulamanın İŞİD zihniyetinden, barbarlıktan hiçbir farkı bulunmamaktadır. Dersim Soykırımını lanetlediğimiz ve andığımız bu haftada Gazi Cemevine yönelik saldırı aynı soykırım zihniyetinin bugünde devam ettiğini göstermektedir.”
Önlü, şu soruları yöneltti:
“Gazi Cemevine yönelik İŞİD zihniyetini aratmayan bu saldırıyı kim planlamıştır?
Gazi Cemevinde İbrahim Gökçek’in cenaze erkânı için bir araya gelen insanlara gazlarla, coplarla saldıran ve koçbaşı kullanarak cemevinin kapısını kırarak içeri giren kolluk kuvvetleri ve bu kararı veren başta İstanbul Valisi, İstanbul Emniyet Müdürü ve İçişleri Bakanı hakkında bir soruşturma açılacak mıdır?
İbrahim Gökçek için Gazi Cemevinde cenaze erkânı kurulması hangi nedenlerle engellenmiştir? Bunun hukuksal bir dayanağı var mıdır?
Alevi inancı ve değerlerine yönelik bu saldırı için ilgili makamlarca Alevi toplumundan bir özür dilenecek midir?
İçişleri Bakanı Soylu, “Etkisiz hale getirilen teröristlerin fotoğraflarını pek paylaşmayız ama ibret olsun diye bunların resimlerini paylaşacağız” ifadelerinden sonra Agit İpek’in, Helin Bölek’in ve son olarak İbrahim Gökçek’in cenazelerine ve Kürdistan’daki mezarlıklara yönelik saldırılar planlı bir uygulamanın ürünü müdür?
Diyanet İşleri Başkanlığının Alevi inancı ve değerlerine yönelik açıklamaları, sonrasında Gazi Cemevine yönelik bu saldırının gerçekleşmesi tesadüf müdür? Cemevlerine yönelik saldırılar bir devlet politikası mıdır?
Kürtlerin ve Alevilerin cenazelerine, anıtlarına, heykellerine, mezarlıklarına ve hatıralarına yönelik bu tür saldırılarla ne amaçlanmaktadır?”