Munzur Çevre Derneği yöneticileri de nöbete destek için Kaz Dağları’na gidecek.
Kanadalı Alamos Gold şirketinin Çanakkale’nin Kirazlı köyünde (Kaz Dağları) yürüttüğü altın madeni projesi, Türkiye’de büyük bir ağaç katliamının daha kapısını araladı. Uydu görüntülerine göre 200 bine yakın ağacın kesilmesine yol açan proje, halkın ve çevre örgütlerinin tepkisine neden oldu.
Çanakkale’nin tek içme ve kullanma suyu kaynağı olan Atikhisar Barajı havzasında siyanürlü altın arayan şirkete karşı yurttaşlar, çevre örgütleri ve Çanakkale Belediyesi’nin başlattığı “Su ve Vicdan Nöbeti”ne destekler sürüyor. Munzur Çevre Derneği ve Dersim Ovacıklılar Derneği 21 Eylül Cumartesi günü Su ve Vicdan Nöbeti’ne destek olmak için İstanbul Okmeydanı’ndan saat 10:00’da Munzur Çevre Derneği önünden araçlarla hareket edecek.
Dersim ve Kaz Dağları’nda maden ocakları nedeni ile yaşanan doğa katliamına ilişkin Munzur Çevre Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Hatun Esen, Pir Haber Ajansı’na konuştu.
"YER KÜREMİZ İNSAN ELİ İLE YOK EDİLMEYE ÇALIŞILIYOR"
Dersim Munzur Dağları ve Kaz Dağları’nda yapılması planlanan maden ocakları dolayısı ile yaşanan doğa katliamına tepki gösteren Hatun Esen, "Ne yazık ki yer küremiz insan eliyle yok edilmeye çalışılıyor. Dersim coğrafyası geçmişten beri zulüm altındaydı, içlerindeki kin ve öfke bitmemiş olacak ki dağlarımızı maden sahası ilan ettiler. Bu kin ve öfkenin sebebi nedir merak ediyoruz. Dersim halkı ne kadar barış içinde yaşamak istese de bizler barışın çok zor olduğunu iyi biliyoruz. Bu maden sahalarına bir kazma dahi vurulursa, sadece insanlar değil, hiçbir canlı orada yaşamını sürdüremez. Herkesin düşüncesi farklı olabilir fakat Dersim için birlikte hareket etmemiz gerekiyor. Birlikte hareket etmezsek yol alamayacağımızı biliyoruz. Kaz Dağları için oluşturulan kamuoyunun Dersim için de oluşturulmasını bekliyoruz. Dersim, Hasankeyf hiç fark etmiyor. Bu bölgelere gelindiğinde ne yazık ki bu kadar kamuoyu oluşturulamıyor. Bizler mücadeleyi oluşturamazsak, Dersim, Hasankeyf ve nice binlerce yıllık tarih yok olup gidecek" dedi.
"HASANKEYF’TE MEZARLAR SU ALTINDA KALIYOR"
Hasankeyf’te mezarların su altında kaldığını ve ne yazık ki bu topraklarda ne yaşayan halka ne de ölenlere saygının kalmadığını dile getiren Esen, “Hasankeyf’te mezarlar su altında kalmasın diye kemikler taşınıp başka yerlere defnedilmiştir. Bu durum insanlara aynı acıları defalarca yaşatmaktır” diye konuştu.
"TOPRAKLARINI SATANLAR VAR, ÇOK ACI BİR DURUM"
Doğup büyüdükleri ve yaşadıkları toprakların yok olduğuna dikkat çeken Esen, konuşmasına şöyle devam etti:
“Büyükşehirlerde yaşayan halkımız ‘benim o toprağa ihtiyacım yok, ben gitmiyorum torunlarım gitmiyor’ maksadıyla topraklarını satanlar da var. Bu çok acı bir durum. Bu yüzden oradaki güveni kazanıp halkımızla bütünleşmemiz gerekiyor aksi durumda bu mevcut durumdan kurtulma şansımız yok. Yazın köylerdeki haneler 80’li sayılardayken kışın bu sayı 20’lere iniyor. Bu yüzden kendi köylerimize geri dönüş yapmamız gerekiyor. Büyükşehirlerde hava kirliliğinden, betonlaşmadan ve geçimsizlikten kaynaklı yaşam şansı kalmadı. Halkın kuşku içerisinde, güvensizlikle yaşadığını biliyoruz bunun için tüm kurumlar bir araya gelip örgütlenirse halkın da bizlere güveninin sonsuz olacağını düşünüyoruz. Devletten gelecek yardıma dayalı bir yaşam değil, üreterek kendilerini var etmelerini istiyoruz.”
"KAZ DAĞLARI DİRENİŞİNİ ORTAKLAŞTIRACAĞIMIZA İNANIYORUZ"
Bu Cumartesi Kaz Dağları’nda devam eden ‘Su ve Vicdan Nöbeti’ne dayanışmak amacıyla katılacaklarını söyleyen Esen, “Munzur’un direnişiyle, Kaz Dağları’nın direnişini ortaklaştıracağımıza inanıyoruz, halkımızı da yanımızda görmek istiyoruz. Çoğunluk yönünü Kaz Dağları’na çevirmiş olsa da Murat Dağı, Hasankeyf, Artvin ve bunun gibi birçok yer zulüm altında. Bu zulümden kaynaklanan iklim değişiklikleri yaşanıyor” şeklinde konuştu.
Tüm çevre kuruluşlarına çağrıda bulunan Esen, kaydetti:
"Ne olursa olsun mücadelelerimizi ortaklaştıralım, bu mücadeleleri ortaklaştırmadığımız taktirde lokal direnişlerle bir yere varamayacağız. Mücadeleleri ortaklaştırarak galip geleceğimizi biliyoruz. Son olarak da doğa için hakları için ve kayyımdan dolayı iradelerin gasp edilmesine karşı direnen tüm halkımızı selamlıyorum. Umudumuzu kaybetmedik, direniyoruz ve onurlu yaşıyoruz."
PİRHA/İSTANBUL