Rıza CAN
Büyük demokrat, rahmetli Süleyman Demirel’i saygıyla anıyorum. Başbakan olduğu dönemlerden biriydi. Yunanistan Ege denizinde birtakım rahatsızlıklara neden oluyordu. Gazeteciler, Ege’deki o durumu sormuşlardı. Yanıtı aşağı yukarı şöyle olmuştu:
“Ne olmuş Ege denizine? Ege denizi yerinde duruyor”
Ben de benzeterek, Cumhuriyeti soruyorum:
Nedir Cumhuriyetin bu hali?
Şaşırdınız değil mi?
“Bu da nasıl bir soru? Cumhuriyet yerinde duruyor diyeceksiniz…”
Şunu demek istedim: Hani “nerede o eski Ramazanlar?” denir ya; ben de “nerede o eski Cumhuriyet diyorum…” Neden mi? Çünkü o Cumhuriyet uzun zaman müjde yağdırdı. Hemen bazılarını yazıp, Cumhuriyeti kuranların büyüklüğünün şaşırtıcılığından söz edeceğim.
Yeni bir hukuk düzenlendi…
Kadın, seçme ve seçilme hakkına kavuşturuldu…
Yeni harflerle yeni yazıma geçildi…
Peş peşe demiryolları tamamlandı…
Şeker ve çimento fabrikaları yapıldı…
Sümerbank’la halkın giyim kuşamı düşünüldü
Köylüyü beğeni ve aydınlığa kavuşturmak için; köy enstitüleri yapılandırıldı…
Evet, evet o Cumhuriyet, KURTULUŞU hep kutlamıştır. Ya şimdi…
Cumhuriyeti kuranların iki duruma büyük özen gösterdiklerini düşünüyorum.
Bir: Kendilerini büyük devlet gören devletlerin Türkiye Cumhuriyeti devletini de büyük görmelerini istiyorlardı…
İki: Cumhuriyete yakışan büyük tavır ve kararları sergiliyorlardı…
Günümüzde, neredeyse, hakkı olanı yapmış veya hakkı olanı söylemiş birçok aydın cezaevlerinde. Fakat hoş bir seda yok… Ama o Cumhuriyet; “beter” suçlar işlemiş olanları affederek, büyüklüğünü “muhteşem” çapta kanıtlamıştır… Şu iki örneği vereceğim:
1- Şeyh Sait olayı nedeniyle ceza almış olanlar bile affedebiliyorlar. Bunlardan birini ben de tanıdım. Karelili Mehmet Efendi 101 yıla mahkûm ediliyor. Mahkûmiyet üzerinden fazla zaman geçmeden serbest kalıyor. Şimdi o afla bağlantılı olarak tanınmış bir yazar ve düşünürümüzü de anacağım.
Şevket Süreyya Aydemir; Sovyetler Birliğinde gördüğü eğitimden sonra yurda dönüyor. Komünizm içerikli yazılar yazıyor. O nedenle İstiklal Mahkemesince 10 yıllık bir cezaya çarptırılıyor.
İşte o büyük aftan o da yararlanıyor. Sonra, şaşırtıcı bir durumla karşılaşıyoruz: İşsiz kalmıyor. Zamanın, Maarif Vekaleti kendisine görev veriyor…
2- KURTULUŞ SAVAŞI, herkesin desteklediği bir savaş değildir. İstanbul’da belli konumda olan bazı kişiler bile Anadolu ayaklanmasının karşısında olmuşlardır. Kurutuluşun yanı sıra onların bir listesi düzenlenmiştir. Yüz elli kişi işlem görecektir. Onların bazıları erken davranıp yurt dışına kaçıyor.
O Cumhuriyet idaresi, cömertliğini esirgemeyip onları da affediyor. Refik Halit Karay ve Rıza Tevfik de Yüz Elliliklerdendir.
Refik Halit, ATATÜRK’ün “hassasiyetinden” söz eder.
Yaşasın Duyarlılık!