• BIST 9549.89
  • Altın 3005.805
  • Dolar 34.5348
  • Euro 36.0249
  • İstanbul 5 °C
  • Ankara 1 °C
  • Tunceli 10 °C

O, TUNCELİLİ DEĞİL

Fikri TAŞ

       Ailesi ile Fransa’ya Paris’e yerleşmiş, Fransız vatandaşlığını da almış, çifte pasaport taşıyan, Paris’te işyerleri olan Tuncelili, bir öğrencim. Telefonla beni aradı.  ‘Öğretmenim.’ dedi. İlkokuldan öğrencim olduğundan hocam değil, öğretmenim diye hitap ederek, ‘yaz aylarında tatillerimizi ülkemizde genellikle deniz kenarlarında sahillerde geçiririz. Basında gördük ki bizim Tunceli’nin sahilleri de deniz sahilleri kadar güzelmiş. Dünyanın giderek kirlendiği çağımızda, insanlığın en çok ihtiyaç duyduğu, hava, su, doğa, Tunceli’mizde bolca varmış. Basında abartılan haberlere, ön yargılara rağmen, çok güvenli yaşanılır bir şehrimizinde olduğunu biliyoruz. Ailece karar verdik. Bundan böyle tatilimizi deniz kenarında değil Tunceli’de Munzur’un, Pülümür Suyunun kıyısında yapmak istiyoruz. Ayrıcada çocuklarıma yazları gelip kalmaları için birer ev yapmak istiyorum. Nasılsa emekli olduğumuzda gelip kalacağımız evlerimiz olsun istiyorum. Onun için ev yapabileceğimiz bir arsa bulun.’ dedi.
     Çocuklarına kendine yetecek sayıda ev yapabileceği bir arsa bulduk. Uçağa atlayıp geldi. Uzun zaman görmediği Tunceli yi hayranlıkla gezdi. Kutu Dereye kadar sıralanmış plajlarımızı gezdi. Kutu Derede gece geç saatlere kadar doğayla baş başa mehtaplı geceleri yaşadı. GOLE ÇETUDA mum yaktı, dileklerde bulundu. Seyit Rıza ile hatıra resmi çektirdi. Çay bahçelerini bir, bir gezerek hepsinde oturdu çay içti. Adeta hepsiyle tanışıp, dostluk kurup, adres aldı. Bir daha gelişi için. Benzetme de yaptı. ‘Tunceli’mizde Paris gibi çağdaş, özgür bir yaşamın yaşandığı bir kent gibi.’ dedi.
     Benzetmesine bende katılmıştım ve bu benzetmeyi yurt dışından gelen çokça gurbetçimizden duymuştum. Görevleri gereği gelmek zorunda kalan, hatta ön yargılarla korkarak gelenlerin itiraflarından da duymuştum. ‘Korkarak geldik. Bambaşka bir şehirle karşılaştık.’ diyenlerde çok olmuştu.
     Parisli öğrencim gittiği bankada bir yakını ile karşılaşmış. Hoş beş sohbetten sonra, yakını sormuş. ‘Hayır mı?’ demiş. ‘Hayırdır.’ demiş. Neden geldiğini anlatmış. Tuncelili olan yakını, ‘sen deli misin?’ demiş. ‘Sen ev yapacak, ev alacak yer bulamadın mı geldin burada alıyorsun? Burası güvenli değil, tehlikeli bir yer. Parana yazık’ demiş. Öğrencim. Tuncelili olan bu yakının söylediklerine şaştığı kadar çok üzülmüş. ‘Kendisi beni teşvik edeceğine, beni engellemeye çalışması çok üzücü. Bir Tuncelili olarak ona yakıştıramadım.’ diyerek üzüntüsünü dile getirdi.
    Parisli öğrencim, Tuncelili olan, Tuncelilere yakışmayan inkârcı yakınını dinlemeden, gözlemlerine ve bana güvenerek arsayı almaya karar verdi. Tuncelili olduğu halde Tunceli’ye kötülük yapmak isteyen yakınından onun gibi bende utandım. Öğrencimin, ‘O bir Tuncelili değil.’ değerlendirmesine bende katıldım,
    ‘O, ve onun gibileri, Tuncelili değildirler’ dedik.
           *****
    Biri Altı, ikisi Dokuz yaşlarında üç çocuk, annelerinin özenle bezenle evde sakladığı 1250 TL değerindeki altın bileziği alıp bir iple bağlamışlar. Tekerlek yapıp, sokaklarda sürükleyerek, kuyumcuların kapalı olduğu Pazar günü, açık olan bir esnafa götürmüşler. ‘Amca bunu alır mısın? demişler. ‘Amca almış bakmış. Hakiki altın bilezik. Üstelik çok pahalı bir bilezik. Düşünmüş bu bileziği bunların elinden alamazsam, çaldıkları veya evlerinden aldıkları bu bileziği, sokakta tanımadıkları birine kaptırırlarsa geri almaları, bulmaları mümkün olmaz. Esas sahiplerinin gelip bulmaları, almaları için, emniyete almam gerekir.’ diyerek, çocuklara 10 TL verip bileziği ellerinden almış.
   Akşam tek birikimlerinin yerinde olmadığının farkına varan yoksul aile, bileziği alan iki çocuğu ile onlara katılan komşunun çocuğunu da alarak esnafın kapısını dayanmışlar. Esnaf kapalı olduğundan, esnafın nerede oturduğunu bilmediklerinden elleri boş evlerine dönmüşler.
    Sabaha kadar uyumayan evin hanımı, sabah erkenden esnafın kapısına dayanmış. Henüz açık olmayan esnafın kapısında beklemiş durmuş. Esnaf gelip kapıyı açtığında kendini esnaftan önce dükkâna atan kadın, çığlık atarcasına’ bileziğim.  ‘diyebilmiş.10 Lirasını verip bileziğine kavuşan kadın, sanki kendisine piyango çıkmış gibi sevinçle, uçarcasına gitmiş.
   O kadını bileziğine kavuşturup sevinçten uçuran da.
   Bir Tunceliliydi.
   
   

Bu yazı toplam 1546 defa okunmuştur.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 1971-2023 Dersim Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0 (428) 212 10 16 | Faks : 0 (428) 212 10 16 | Haber Scripti: CM Bilişim