Elinde düğün davetiyesi ile geldi. Tepkili bir hali vardı. Ne oluyor gibilerden yüzüne baktım. ‘Düğün davetiyeleri çok geliyor. Ondan mı?’ dedim. ‘Hayır’ dedi.’ Ondan değil. Düğün salonlarında hala sürdürülen alışkanlıklardan uygulamalardan şikâyetçiyim.’ dedi.
Anlatmaya devam etti: “Dersimde düğün dayanışmanın, dostluğun, Dersimli olmanın güzel bir ifadesidir. Davetiye giden herkes hatta gitmeyenlerde bu dayanışmada yer almak için koşarlar. Parası olmayanlar borç alarak giderler. Yeni çiftlere yuvalarını kurmaları için destek olurlar. Bunların hepsi çok güzel. Güzel olmayan takı merasimi eskilerden yapılırdı. Sonradan terk edildi. Bu yıl yine başlanmış. Yarış düzenlenmiş gibi insanlar teşhir edilerek, Şu şunu taktı. Şu bunu taktı. diye bütün Tunceli duysun diye bağırıp anons edilmesi hiç yakışık değil. Utandırıcıdır. Düğün sahibi ailelerin altın takıları anons edilebilir. Ama davetlilerin para takıları neden anons edilsin? Girişte takıların kaydedildiği bir kayıt defteri düzenlenmiş iken tekrar tek tek isim okunarak anons edilmesi hoş değil. dedi.
Okurum haklıydı. Düğün merasimine katılan davetlilerin taktıkları takıların tek tek okunması, bütün Tunceli duysun diye anons edilmesi hiç yakışık değil. Okurumun dediği gibi davetlileri yarıştırmak parasına göre teşhir etmekten başka bir şey değildi.’ Rica etti. Yazmamı istedi.
+ + + + + +
TRAFİK YOĞUNLUĞU.
Mevsimle birlikte şehirde yoğunluk hareketlilik arttı. Ülkeden, ülke dışından Dersimliler akın akın gelmeye başladılar.
Akşam ve sabah yolum Seyit Rıza Parkına düşer. Günün her saatinde hareketli olan meydan ve çevresi akşam saatlerinde dolup taşar. Yoğunluk beraberinde trafik yoğunluğunu da getirir. Akşam yürüyüşünde benim gibi yürüyüşe çıkmış bir okurum: ‘Hocam bu tıkanıklığı dile getirin. Bak yolun sağını park etmiş arabalar işgal etmiş. Sağdan seyreden arabalarda yolun soluna alışveriş yapmak bahanesi ile park etmişler. Hatta sağda yer bulamadıkları için geçip solda park edip. Kafeteryalarda oturanlar bile var. Yol iyice tıkanıyor. Yayalar geçecek yer bulamıyorlar. Kaldırım da yok. Bu keşmekeşliği yazarsanız belki yetkililer okur. Sürekli bir trafik ekibini bu yoğun noktada görevlendirerek bu keyfiliklere son verirler.’ diyerek yazmamı istedi.
+ + + + + +
BOĞAZ KÖPRÜMÜZÜ MERAK ETMİŞ.
İstanbul’daki Boğaz Köprüsünü değil, Atatürk Mahallesinin girişinde kurulacak bizim boğaz köprümüzü merak etmiş. Atatürk Mahallesinin karşı yakasında oturan okurum, köprüyle beraber gelecek hizmetlerin kazanımların heyecanı içinde, ‘Hocam senin haberin olur. Bizim bu köprü yapılır mı? Yoksa yapmaktan vaz mı geçtiler. Biz bütün umudumuzu, geleceğimizi bu yapılacak köprüye bağladık.’ dedi. ‘Hayır hayır.’ dedim. ‘Köprümüz yapılacak dedim. ‘Bu köprü Sayın Valimizin eseridir. Onun yapımı için çok çaba sarf etti. Bakan bizzat gelip yerinde incelemeler yaptı. Edindiğim bilgiye göre ayak yeri değiştirilen köprünün ihalesi yakın bir tarihte yapılacakmış. Endişe etmeyin. Mutlaka yapılacaktır.’ dedim. Gölün öte yakasındaki vatandaş rahatlamıştı. Tekrar tekrar teşekkür ederek gitti.
+ + + + + +
ŞEHRİMİZİN NÜFUSU
Okurlarımdan biri şehrimizin gerçek nüfusu, şehrimizin girişlerine neden konulmamış.’ diye sormuştu. Bende köşemde yetkililere sormuştum. İl Nüfus Müdürü yeni adı ile Vatandaşlık Müdürü aradı. ‘Okurunuzun sorduğu son rakamı biz bu konuda görevli olan Karayollarından sorumlu görevlilere, son sayım sonrası vermiştik. Onlar da şehrin girişlerine tabelayla koymuşlar. Bilginiz olsun .’ dedi. Okurumun da bilgisi olsun diye yazdım.
+ + + + + +
YİNE KIŞLA
Şehrimizi en nadide yerine 5000 metre kare alana kurulu, yarısı yanmış ünlü tarihi eserimiz KIŞLANIN, duvarlarındaki yazıları okumak için toplanmışlardı. Yurt dışından gelmiş olmalıydılar. Çevresine saçılmış pet şişeleri, kirlilik yazılardan çok dikkatlerini çekmiş olacak ki, başlarını sallayıp uzaklaştılar.
Onların, beklide ilk kez görüp başını salladıklarını bizler her gün görüp başımızı sallamaktayız.
FİKRİ TAŞ