BIRAKIP GİTTİLER, başlıklı köşe yazımda, fabrikasız ilimizin bacasız fabrikası sayılan, üniversitemize kayıt yaptıran, kalacak yer, yurt bulamadıkları için bırakıp giden üniversitelilerin dramını yazmıştım.
İlimizi, ekonomik, sosyal yönden zenginleştiren bu çocukların çaresizlikten bırakıp gitmeleri Tunceli Halkını üzen, çözülmesi gereken önemli bir sorunu olmuştu.
Yetkililerin, işadamlarının, evlerini kiraya verenlerin, bu sorunun çözümü için çaba sarf etmelerini, hatta ellerini taşın altına koymalarını istemiştim.
Olumlu, olumsuz, duyarlı, duyarsız, tepkiler almıştım. İlimizin bu ortak milli sorununa hemen herkes üzüntülerini belli ederken, sorunun çözümü için seyirci kalmışlardı.
Yıllardır, kurduğu EĞİTİM GÖNÜLLÜLERİ DERNEĞİ ile üniversite tahsili yapan yoksul öğrencilere, burs temin etmek için sürekli çaba sarf eden, eski Milletvekilimiz Hasan GÖYÜLDAR, öğrencilere burs temin etmek için kapı, kapı gezerken, kalacak yer sorunu nedeni ile öğrenimini terk edip gidenlerin sorununu çözmek içinde bir şeyler yapmanın, önemli bir sorumluluk olduğunu söyleyerek, birlikte bu sorunun çözümü için çaba sarf etmemizi önerdi.
Bu sorunu konuştuğumuz, paylaştığımız insanlardan, Çocuk Yuvası diye bilinen yerin, tamamen boş olduğunu, artık yuva olarak hizmet vermediğini, konaklama için gerekli olan yatak ranza, vs. hazır olduğu,
300 öğrenci kapasiteli AKTULUK Yatılı Bölge Okulunda sadece 40 öğrencinin öğrenim gördüğünü, koca okulun boş olduğunu, konaklama için açıkta kalan üniversite öğrencileri için ideal bir konaklama yeri olduğu,
Affet zadeler için yapılan konutların, boş kaldığını, Afet Müdürlüğü tarafından kiraya verilebileceği bilgisini aldık.
Edindiğimiz, bileğileri, GÖYÜLDARLA birlikte Üniversitemizin Rektörüne götürdük. Aynı sorun için üzgün olduğunu gördüğümüz, Rektör, verilen bilgiye ve öneriye çok sevindi. Derhal, Vali Beyi aradı. Adı geçen yerlerin geçici olarak konaklama için uygun olduğunu konaklama için açıkta kalan Üniversite örgecilerine tahsis edilmesini istedi. Verilen bilgiye, yapılan öneriye aynı duyarlılıkla karşılık veren Sayın Valimiz, gerekenin yapılması için yetkililere talimat verdi.
Sayın Valimizin talimatı üzerine Yoğun çaba sarf eden, Vali Yardımcıları, yetkililer, kısa sürede açıkta kalan öğrencilerin kalacakları yer sorununu büyük ölçüde çözdüler. AKTULUK YİBO, da 200 öğrenciye, Çocuk Yuvasında, Afet Müdürlüğünün yaptırdığı sosyal affet konutlarında konaklama yerleri temin edilerek tahsis edildi. Kalacakları yer bulamayan üniversite öğrencilerine kalacakları yer bulunarak ilimizin bu önemli sorunu büyük ölçüde çözülmüş oldu.
İlimizin bu önemli sorunun çözüldüğü sevindirici haberini aldığım, mutlu olduğum, günün gecesinde, yürüyüş yaparak, şehrin dışında, ışıkların olmadığı karanlık bir yerde yıldızları seyre çıktım. Seyit Rıza parkının dört ayaklı sakinlerine yabancı değildim. Çimenlere yatmışlardı. ‘Ne yapıyorsunuz?’ dedim. Dönüp baktılar. ‘Gelin birlikte yıldızları seyre gidelim.’ dedim. Düşünmüş olmalılar. Yerlerinden kalkmadılar. Yürüdüm. Biraz uzaklaştığında dönüp baktım. Hala beni izleyen biri kalktı. Koşarak geldi. Bazen arkamda, bazen yanımda, önümde bir arkadaş gibi yürüdük. O cevap vermese de konuşarak yürüdük. Kendisi ile konuştuğumu, kendisine hitap ettiğimi, anladığını, ara sıra başını kaldırıp bana baktığından anlıyordum.
Akşamın geç saatleriydi. Ayazlı gece soğuktu. Yollar sessizdi. Yoldaşım, yolun sağına soluna koşarak, koklayarak, bir şeyler arıyor. İz sürüyordu. Elektrik ışıklarının olmadığı, karanlık yerde, karanlık gökyüzündeki, yıldızlar, gökyüzünü boydan boya bölen saman yolu-büyük ayı, küçük ayı gökyüzünü adeta yıldız bahçesine benzetmişlerdi. Daha yakın, sarkmış gözüken yıldızlar bize göz kırpıyorlardı. Ben onları seyrederken, yoldaşım çevreyi kolaçan ediyordu.
Gecenin karanlığında yıldızlar bir başka yakındı. Bir başka parlaktı. Bir başka güzeldi. Onları seyredenken, Sonsuz boşluğu, içindeki yıldızların, dünyaların, ne kadar çok olduğunu, ne kadar uzakta olduklarını, ne kadar büyük olduklarını, yaratıcının, yaratıcılığını, büyüklüğünü, düşünmeye dalmışım. Daldığım derin düşüncelerden, bulunduğumuz yeri aydınlatan yanımızdan hızla geçen araba uyandırmıştı.
Yoldaşım üşümese de ben üşümüştüm. Yanı başımızda şarkılarını söyleyerek akan Munzur’un çevreye yaydığı serinlik geceyi soğutmuştu. Nehrin öbür yakasından gelen havlama seslerine bir an durup kulak veren yoldaşım, cevap vermeyerek yürüyüşüne devam etti. Hızlı adımlarla şehre doğru yürüyüşümüzü sürdürdük. Kapalı çay bahçeleri sessizliğe bürünmüş. Yapa yalnızlardı.
Yoldaşım, yolda rastladığı bir arkadaşına takılarak beni terk etti.
Seyit Rıza, adını verdiği parkta, gecenin karanlığında, yalnızdı. Elinde tespihi uzaklara bakıyordu.
ŞAROĞLU Otelinin, dışarıdan gözüken camlı, müzikli kafeteryasında müşteriler hala oturuyorlardı.
Uykuya dalmak üzere olan gece sessizliğe bürünmüştü.
Fikri TAŞ