Her sorunun onunla biteceği sanılıyor. Oysa talepler yazılı bir yatırım üzerine olmadığı sürece hiçbir özelliği, kaydı olmaz” diye konuştu.
Seçimlerin, kritik bir önem arz ettiğini belirten Elaldı, toplum içerisindeki hoşnutsuzluk ve korkuyu birleştirdiğimiz zaman, seçimde korkunç bir girdap oluşturulmuş. Bu girdabın içerisinde elbette ki Aleviler de yer almıştır” diye belirtti.
“ALEVİLER, TALEPLERİNİ SİYASİ PARTİLERE BİLDİRMEK ZORUNDALAR”
Pir Seyfettin Elaldı, Alevi toplumu ile siyasiler arasında bir mutabakat metni imzalanması gerektiğinin ise altını çizdi. Elaldı, mevcut hükümetin, Alevilere dönük kimi girişimlerinin samimi olmadığını vurgulayarak şu değerlendirmeyi yaptı:
“Alevilikle ilgili herkes bir şey söylüyor ama her ne hikmetse Alevi kurum ve kuruluşlarının bu konuda net bir tavrı yok. Şu bir gerçektir ki Aleviler, her şeyden önce kendi taleplerini net bir şekilde bütün siyasi partilere bildirmek zorundalar. Bu bir liste halinde mi olur ya da başka bir şekilde mi olur bilemem ama bir şekilde sunmaları gerekir. Bu talepleri sadece inançsal boyutta ele aldığınız zaman bir takım şeyler havada kalır. Bütünsel olarak Alevilerin, gencinden tutun yaşlısına kadar, yaşamsal alanlarına dek talepleri hazırlayıp vermeleri gerekir. Yani sadece inançsal boyutta ‘Biz Alevileri tanıyoruz’ denilmesi yetmez. Nasıl ki Sünni kesime her türlü imkanları tanıyorlarsa Alevilere de aynı imkanların tanınması gerekiyor ama maalesef şu anda sadece ağıza bir parmak bal çalarcasına su, elektrik parası ya da dedenin maaşını ödemek gibi klişeleşmiş işlerle gerek hükümet gerekse belediyeler sınırlar koymakta.
Gerçekçi olalım, Alevi gençlerinin çoğunluğu, kimliklerinden dolayı işe alınmamakta. İşe alınsalar dahi üst makamlara getirilmemekteler. Çünkü bir ötekileştirme, güvensizlik durumu var. Ancak bu her dönemde yapıldı. Aleviler de bu dönemde hem inançsal hem de siyasal taleplerini gündeme getirip hem muhalefet hem de iktidar partilerine eşit şekilde sunmaları gerekir.”
“HER GELEN HÜKÜMET, ‘ALEVİLERE HAKLARINI TANIYACAĞIZ’ DİYOR AMA…”
Pir Seyfettin Elaldı, tarih boyunca tüm hükümetlerin, kimi amaçlar sebebiyle Alevi toplumuna yaklaştığını ifade ederek şöyle devam etti:
“Ağzı sütten yanan ayranı üfleyerek içer denilir. Tarihte biz birçok iktidarı gördük. Örneğin Balım Sultan getirildi, arkasından bütün Alevi dergahları hükümete bağlatıldı. Daha sonraları Nakşibendi tarikatları Alevi dergahlarının başına getirildi. Bunlar Alevi gibi görünüyorlardı ancak tekke ve dergahların mallarına dahi el koymuşlardır. Cumhuriyetin ilk döneminin içerisinde örneğin Hacıbektaş’taki Cemalettin Ulusoy ile görüşmelere dek kimse onların elini tutmamıştı. ‘Alevilerin her türlü haklarını tanıyacağız’ denilmesine rağmen maalesef ertesi gün bu sözler unutuldu. Her gelen yeni hükümet, Alevi sorunu ile ilgili ‘yapacağız, edeceğiz, Alevilere haklarını tanıyacağız’ diyorlar ama seçimi kazandıklarının ertesi günü sözler unutuluyor. O nedenle unutulmaması için medyanın, toplumun karşısında bu konuyu açıkça, çekinmeden, adayların bunları dile getirmeleri gerekir.”
“TALEPLER YAZILI OLMALI!”
Kılıçdaroğlu’nun Alevi başlıklı açıklamasına da değinen Pir Seyfettin Elaldı, “Sayın Kılıçdaroğlu’nun açıklamasını gecikmiş olarak görüyorum. Çünkü cumhurbaşkanı yıllar önce sürekli ‘soyunu, boyunu söyle’ diye bir cümle kullandı. Kılıçdaroğlu o zaman çıkıp ‘soyum da boyum da budur’ deseydi. Kalkıp yıllar sonra bu cümleyi kullanırsa karşı taraftaki de elbette ki ‘Kılıçdaroğlu Alevicilik yapıyor’ der. Doğal olarak Aleviler şu anda Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı olmasına kilitlenmiş durumda. Her sorunun onunla biteceği sanılıyor. Oysa talepler yazılı bir yatırım üzerine olmadığı sürece hiçbir özelliği kaydı olmaz” diye konuştu.
“GERİSİNİN NE OLACAĞINI SİZ DÜŞÜNÜN”
Pi Seyfettin Elaldı, son olarak Alevi yurttaşların, seçimlerde nasıl tavır almaları gerektiği konusunda ise şunları kaydetti:
“Aleviler, tavırlarını çok önceden bütün partilere sunmaları gerekirdi. Ardından adayları gözleyip, kimin yanında yer almaları gerektiğini bilmeleri gerekirdi ama maalesef çok acıdır ki bazı Alevi kuruluşları kayıtsız şartsız bir partiye yanaşmaktan öte bir şey yapmadılar. Düşünebiliyor musunuz, Dersim’deki bazı dedelerin, Ankara’ya gelip Devlet Bahçeli’nin elini öpmeleri bile çok acıklı bir olaydır. Artık gerisinin ne olacağını siz düşünün.”
HABER MERKEZİ