Kurul, “Üniversiteler uzun zamandır söz hegemonyasını yitirdi. Etkin bir mücadele yürütemezsek eğer, kendi bedenimiz içerisine kıvrılmış, söz söyleyemeyen, üretemeyen üniversiteler haline geliriz ki bunu hiç birimiz istemeyiz” dedi.
Dersim Araştırmaları Merkezi’nin, Dersim’de ve Munzur Üniversitesi’ndeki tarikatlaşmaya dikkat çekmesi üzerine akademi camiasından da tepkiler geliyor.
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen) Genel Başkanı Prof. Dr. Nejla Kurul, Dersim özelinde tüm eğitim kurumlarının dinselleştirilmek istendiğini anlattı.
Aynı zamanda Kanun Hükmünde Kararname ile (KHK) ihraç edilen akademisyenlerden biri olan Nejla Kurul, Dersim Araştırmaları Merkezi’nin (DAM) önemli bir kaygıya işaret ettiğini söyledi.
Günümüz üniversitelerinin yeterince demokratik olmadığını vurgulayan Kurul şunları kaydetti:
“DAM, İktidar destekli bazı dinsel yapılanmaların üniversite içerisinde çok ciddi bir etkiye sahip olduğuna ilişkin kaygıları dile getiriyor. Tabii ki araştırmada böyle bir sözün söylenmiş olması üniversite yönetimlerini çok bağlayan bir durum. Munzur Üniversitesi yönetimi, bu konuya dair bir açıklama yapmak zorunda. Çünkü bizim anladığımız üniversite; demokratik, laik, her konunun özgürce tartışılabildiği ve tüm din ve dillere saygılı bir üniversitedir.
O bölgede yaşayan yurttaşlarımızın böyle bir basınçla karşı karşıya kalmaması gerekli. Zaten son zamanlarda sömürü, tahakküm, eşitsizlikler had safhaya çıkmışken belli bir toplumsal kesimi rahatsız eden bu tarz uygulamalardan vazgeçilmesi için devlet, gereğini yapmak zorunda.”
"ÜNİVERSİTELERDEKİ TARİKATLAŞMA, KORKU, AKADEMİK ÇALIŞMALARI ZAYIFLATIR"
Üniversitelerdeki tarikatlaşmanın akademik niteliği de zayıflatacağını söyleyen Nejla Kurul, şöyle devam etti:
“Bu tür yapılaşmalar tek bir görüşün açığa çıkmasına imkan verebilir ama diğer görüşler üzerinde iktidar kanalıyla bir baskı oluşturmaya başladıklarında, öğretim üyeleri araştırmalarını özgürce yapamadıklarında mevcut görüşe muhalif öğrenciler, kendi sözlerini ifade edemediklerinde o üniversitedeki bilim faaliyeti derinden zarar görür. Üniversitelerde akademik çalışmaları etkileyen duygulardan bir tanesi de korkudur. İnsan, korkusuz olup özgürlüğe sahip olduğunda toplumun gerçek sorunları üzerinde durabilir.
Üniversiteler gerçekten uzun zamandır söz hegemonyasını yitirdi. Artık üniversitelerde söz söylenemiyor ama bir yerden de başlamak zorundayız. Özgürce, hayatımızı nasıl yaşayacağımıza, ne olmak isteyeceğimize, toplumun diğer ya da ‘öteki’ dediğimiz kesimlerinin duygu ve düşüncelerine özen gösteren, dinleyen, söz söyleyen, yazan, çizen özgür bir üniversite hayalini getirmemiz gerekiyor. O nedenle üniversitedeki öğrenci ve öğretim üyelerine çağrım; cesaretimizi toplamazsak, toplumun bilgisini özgürce kamuoyuna paylaşamazsak, siyasal iktidar rahatsız etse bile ortodoks dogmalara karşı etkin bir mücadele yürütmezsek bir süre sonra kendi bedenimiz içerisine kıvrılmış, söz söyleyemeyen, üretemeyen, kamuoyunu bilgilendiremeyen üniversiteler haline geliriz ki bunu hiç birimiz istemeyiz."