• BIST 9549.89
  • Altın 3005.985
  • Dolar 34.5383
  • Euro 35.9979
  • İstanbul 5 °C
  • Ankara 0 °C
  • Tunceli 6 °C

Samatya'ya bir şeyler oluyor!

Samatya'ya bir şeyler oluyor!
TURAD Başkanı, eski Turizm Bakanı Bahattin Yücel, HABERTURK.COM'dan Betül Memiş'e konuştu...

Samatya’yı eski canlılığına dönüştürmeye çalışan projenin mimarı TURAD Başkanı, eski Turizm Bakanı Bahattin Yücel’le projeyi ve sonrasında Samatya’ya kalacak olan güzellikleri konuştuk… Siz de üşenmeyip, Samatya’ya doğru yola koyulun ve Samatya’nın en orijinal haline yakından tanık olun! BETÜL MEMİŞ / memisbetul@gmailcom Bir Başkentli’ye göre abartıyorum, Anadolu topraklarını şereflendirenlere göre “Buraların ruhu yok” ve ‘miladım Kanada’dır diyen bir başka bünyeye göre ise ‘kör müyüm neyim”,  hatta öyle ki “Güzel ama o kadar da çekilesi bir yer değil sanki, biraz da şımarık mı ne?!…” Tüm bu cümleleri döktürense İSTANBUL… “Bir İstanbul çocuğu” olan beni, bu cümleler bozar mı; tabii ki hayır… Yeditepeli şehrimi benim gibi gör-e-mediklerini düşünüyorum sadece (Panik yok hissiyata bağlayıp, çemkirmeyeceğim…) Tamam, zamanında, taşı toprağı altın diye savrulanlar oldu Hoş öyleydi de ne oldu, ihtimal İstanbul’un da bu konu hakkında çok söylenesi vardır ama mağrur olduğundan, tebessüme düşüyordur anlatısı Elalem kazanmış, kazanmamış, kukla olmuş olmamış, istifa etmiş etmemiş, çılgın proje yahut hatt-ı müdafa istikametinde konuşlana dursun, güzel şeyler de olmuyor değil bizim buralarda (Bizim buralar dediysem, çok uzaklar değil, yeryüzü bünyesidir bizde ki bünye, o yüzden sorun yok, devam…) Nefeslenmek niyetine, beni heyecana gark edip de umut güzel şeymiş üstad dedirten şahaneliği dikizlemeye ne dersiniz?! Yaklaşın o vakit de meridyen veya paralel düzleminde rotamızı biraz olsun; çirozu, uskumru dolması ve vişne likörüyle meşhur, Yeditepeli şehrin görkemli tarihinden derin izler barındıran deniz surlarının dibindeki Samatya’ya doğru çevirelim! Birkaç zamandır Samatya’ya bi şeyler oluyor, fark ediyor musunuz ya da duyuyor musunuz? Gülümseten ve güzel şeyler bunlar… Bir akşam, neler oluyor bağlamında güzergâha eklediğim Samatya tadımlığından işte bana kalıp, size dökülenler… ÇOK ESKİLERDEN BİR DOSTU GÖRMÜŞÜM DE İstanbul’un en havalı saatlerinden birinde, Samatya Meydanı’nda alıyorum soluğu Yüzümde, çok eskilerden bir dostu görmüşüm de sevinmişim hissiyatında bir tebessüm… Bu cepheye düşünce yolum, hep bu hissiyat ve bu koku karşılıyor beni… (Beyazıt, Sultanahmet, Cankurtaran, Yenikapı, Sirkeci ya da Sarayburnu’ndan yükselen kokudur bu bende) Alırsınız siz de bu kokuyu muhakkak; kimisi buna rutubet yahut tarih diyor ama sadece rutubet ya da tarih olamaz; betimlemesi zor belki, bana hep hüzün veren bir kokudur bu… Karma bir kültüre açılan kapıdan aralanıp da içeri dalıyormuşuz gibi… Bu akşam üstünde, akşam sefası niyetine, Samatya’da “hoş geldiniz”i çeken ise balık ve anasonun sokağa yayılan şevklendirmesi oluyor Kapı önlerine oturmuş, günün kritiğini yapan semt sakinleri ve her şeye rağmen hâlâ ayaktayım diyen bir geçmişti beni karşılayan (Meraklısına not Samatya’nın adının kökeninde, kumluk anlamına gelen Psematia’dan geldiğini biliyor muydunuz? Eskiden kum deposu olan semte, sahilden çıkarılan kumlar nedeniyle bu ad verilmiş) VİTAMİN NİYETİNE… Batı cephesinde Yedikule, doğu cephesinde Yenikapı, kuzey tarafında Kocamustafapaşa’yla çevrilmiş küçük bir ada Samatya… Bizans’tan günümüze kadar ulaşabilen ender semtlerden biri olan Samatya’nın Kuleli’sinde ve sonrasında Forsa Balık’ında bu projenin baş mimarı, (eski turizm bakanı) TURAD Başkanı Bahattin Yücel’i beklerken dejavu oluyor sanki; üniversite yıllarında nasıl da buralara kaçıp, vitamin niyetine rakı-balık-roka takviyesi yapıp, bu dar sokakların sonunda Yenikapı’ya inip oradan denizi mis’lenip, soluğu Cankurtaran’da aldığımızı hatırlıyorum (Siz de yolunuz düştüğünde bu hissiyatla çeperleneceksiniz ki şaşırmayın-ız! Bu hissiyat bal-mış, tadını çıkarın, derim ben) Bu proje kapsamında, Samatya’ya dair tüm bilgilerin paylaşıldığı, özenle hazırlanmış bir kitapçığa bakıyorum elimde “Renkleri, Lezzetleri ve Nostaljik Dokusuyla Samatya” adını taşıyan… Umut ve emeğin dansında iyi bir iş çıkarmışlar 8 Aralık 2010 Çarşamba, Samatya meydan kahvesinde, öğlen saatlerinde bir hayale ve umuda yolculukla başlayan bu projede gelinen son noktada; emeği geçen, başta TURAD, Fatih Belediyesi ve sponsor Mey İçki’yi mütemadiyen saygılar kategorisinde selamlamakla başlamalı belki de Az sonra akşamımı şereflendirip, Samatya’yı yeniden şekillendiren yaratıcı da geliyor Samatya’daysak, ona yakışır şekilde muhabbeti demlendirmeli deyip, başlıyoruz neler olmuş ve neler oluyor bağlamındaki eylemlere… İlk başta altını çizmeden geçemeyeceğim ki; Bahattin Yücel ve proje ekibi çok iyi hazırlanmışlar Bir arkeoloji mezunu olan bana yeniden ders veren nitelikte bir tarih bilgisiyle karşımda oturuyor TURAD Başkanı Yücel Bu anlatımı ve enerjiyi görmemek ve hissetmemek imkansız Ve kıssadan hisse hesabı neden Samatya diye soruyorum B Yücel Aslında sorunun cevabı Samatya’nın tarihinde yatıyor… 1950’lere kadar başka bir kültür iklimi hakimdi buralara Türkler, Rumlar, Ermeniler ve Yahudiler’in yan yana sıralanmış evlerinden yükselen meşk, mahalle kültüründe hayat buluyordu Balıkçıları, deniz spor kulüpleri, Rum ve Ermeni ustaların leziz mezeleri ve meyhaneleriyle çok renkli bir semt olan Samatya; “İstanbul mozaği” tanımını sonuna kadar hak eden, nadir semtlerdendi Yıllarla oluşturulan komşuluklar, iç içe geçmiş kültürler, hangi kültüre ait olduğu unutulmuş gelenekler ve İstanbulluluk kültürü… Ve Samatya’da 1950’lere kadar hüküm süren bu hoşgörü ortamı, talihsiz 6-7 Eylül Olayları ile alt üst oldu Kentin azınlıklarına göç yolları görününce, Samatya ahalisi de payını aldı bu savruluştan Büyük çoğunluğu göç etti yahut ettirildi Ardından 1950’lerin sonunda inşa edilen 22 km uzunluğundaki Sahil Yolu geldi Uzun yıllar denizle iç içe yaşayan, gündelik yaşamını denizden damıtan Samatya, sahil ile surlardan kimi yerlerde 50-60 km uzaklaştı Büyüyen kentin ulaşım olanaklarını geliştirmek kaçınılmazdı ama Sirkeci- Florya Sahil Yolu İstanbul’un Bizans’tan beri bozulmadan gelen doğal yapısının üzerinden geçti ve sadece tarihi değil, coğrafi özellikleri de geri dönülmeyecek biçimde yok etti Semtin yeniden evrilmesi ve biçim kazanması ise 20 yüzyılla birlikte gerçekleşti Günümüzde ise üç katlı ahşap, kagir evlerde yaşayan Samatya halkı geçmişinden damıttığı ortak bir dili yaşatıyor Bir de hüzünlü bir hikayesi var Samatya’nın… Tüm bu yaşanmışlıklar sonrasında, bugün bulunduğu konumu hak etmiyor sanki… “TURİZM ‘DENİZ, KUM VE GÜNEŞ’E BAĞLI YÜRÜTÜLMEZ” Örnek çalışma olmasının yanında kültür turizmini de ayaklandırmış olacaksınız bu projeyle… “Samatya İstanbul’un en eski parçası, özenle korumamıza rağmen, hâlâ günümüzdeki yerini almış bir semt Kültür turizmi kendiliğinden olmaz Bir şeyler yapmak lazım, sadece turistti çekmek yetmez, buradaki halk da buraya katkıda bulunmalı ki böylece yaşayan bir semt haline gelsin Bizim de amacımız bölgedeki sosyal yaşam ve turizm potansiyeline dikkat çekmek! Biz, bir örnek oluşturacak ışık yakmak istiyoruz Bu bir gönüllü hareketi Ülkemizde turizm sadece; “deniz, kum ve güneş” üçlüsüne bağlı olarak yürütülüyor Bunu değiştirmek için en ideal proje başlangıcı Samatya idi Bu projede karşılaştığınız zorluklardan bahseder misiniz? Türkiye’de bu tür projeleri yapmak çok da kolay olmuyor ne yazık ki… Kolay olmayacağını biliyorduk ama bu kapsamda Fatih Belediyesi’ne minnettarız, bizi her aşamada desteklediler Ama burada yaşayan halkı ikna etmek çok da kolay olmadı Bu bir geri dönüşüm projesidir, bir nevi herkes kazanacak; sucusundan peynircisine, manavından terzisine kadar Burayı aktif hale getirmeden önce oluşan normları yükseltmek için, kaliteli bir hizmetten bahsetmek gerekiyordu Bunun için de burada yaşayan esnafa, özel eğitimler verdik, üniversitelerden yardım aldık Sadece dış mekânları değil, iç mekânları da restore ediyoruz Sonuçta zor oldu belki ama artık bize artık inanıyorlar, bu da güzel “SİYASİ İDARE İLE OLMAZSA SİVİL İDARE İLE OLUR” Projeye başladığınız günden bu yana neler değişti? Yavaş yavaş değişecek her şey biliyoruz Öyle ki bu kadar kısa bir sürede artık onlardan talep geliyor İnsanlar standartlarını yükseltirlerse, daha iyi hizmet verirlerse, daha iyi iş yapacaklardır ve daha çok kazanacaklardır Artık bunu biliyorlar Bunun için de bu projeye dair “samatyameydancom” diye bir site kurduk mesela… Buraya yakın otellere gittik, anlattık, davet ettik onları ve ağırladık Acentaları getirdik, turlar düzenlettik Bu turların sonunda Vefa Zat da eski ve özlenen ritüelleri uyguladı Bu iş olmaz diyen, burun kıvıran esnaf, baktık ki günün birinde İngilizce tabelalar astı Demek ki turisti ağırlayabileceklerini de gördüler Bunun arkası da gelir dedik, ki öyle de oluyor Siz, belli bir kadrajdan gelen, misyonunuzu zamanında siyasi idare ile tamamlayan bir kişisiniz, şimdi sivil taraftasınız, işler burada nasıl şekilleniyor? Siyasi idareyle olmazsa, sivil idareyle olur diyerek bu projeye gönül verdik (Gülüyor) Ben sivil idare ile daha iyi olacağını düşünüyorum Biz buradaki hiçbir yerin özgün haline dokunmak istemiyoruz, sadece hepsi birbirinden temiz olsun istiyoruz Düşünün ki zamanında buraya “küçük Paris” diyorlarmış, biz o günlerin geri gelebileceğini düşleyerek yola çıktık Ne yazık ki bugüne kadar hep geçmişle ilgili bütün izleri yok ettik, ediyoruz da Hatta zamanında bu cümle sarf edildi bu coğrafyada; “başka ülkeler yaptıkça güzelleşir, bizler yıktıkça güzelleşiyoruz” Bu zihniyet başka ülkelerde yok! Yeni sistem bunu getiriyor galiba Bu da beni çok rahatsız ediyor Tuhaf aslında, yanı başımızdaki Samatya’dan ya da diğer semtlerden bir haberiz… Elimizde veriler yahut arşiv bile yok! Geçmişte yaşadıklarımızı günümüze anlatama çabası harcanmamış O yüzden de bizler zorlanıyoruz Arşiv kültürümüz yok evet Samatya projesine başlarken de burada yaşayan insanlardan eski fotoğrafları aldık Başka elimizde hiçbir done yoktu, sadece anılar… Ama bu yaptığımız proje ile arşiv oluşacak, bu sevindirici Bu projeyle ilintili olarak bir de festival düzenliyorsunuz; “Zil ve Caz” Bu fikir nasıl doğdu? Bir sürü etkinlik başlatacağız ama bunlardan ilki bu müzik festivali oluyor Festival, İstanbullu zil ustası Zilciyanlar’ın anısına; Zil ve Caz adını taşıyor Zilciyan ailesi 17 yüzyılın ilk çeyreğinde, Trabzon'dan İstanbul'a göç ederek Samatya'ya yerleşmiş Ürettikleri ziller kısa sürede sarayın ilgisini çekmiş Öyle ki mehterana özel zil üretimi için ferman düzenlenmiş Aile, 20 yüzyılın başında ikiye ayrılmış İstanbul'da kalan Avedis Usta, zil üretimini Samatya'daki eski imalathanede sürdürmüş (Dünyanın büyük senfoni orkestralarından cazcılara ve pop sanatçılarına kadar aralarında U2, Deep Purple ve Madonna’nın yer aldığı birçok isim, bu markayı özellikle tercih edenler arasında) Onların izini bulduk Zil imalathanesi olarak kullanılan yer şimdi çamaşırhane olmuş Bu arada bu zillerin neden böyle efsunlu olduğunu da bilen yok, ustaya sorduklarında da verdiği cevap, son çekici vurduğumda tamam diyorum oluyor Alamet-i farikası kulağında olan Zilciyan ustanın anısına düzenlediğiniz ilk festivalin konukları kimler ve tarihi nedir? Bir de bu festivalin yanında yaptığınız bir proje daha var; sosyal sorumluluk projesi, çok da şık bir proje! Son olarak da bu projeden sonraki rota neresi? 29-30 Haziran ve 1 Temmuz’da, Samatya Meydanı’nda, halka açık yapılacak festivalin konukları; Kerem Görsev, Arto Tunçboyacıyan ve Leman Sam Sosyal sorumluluk projesine gelirsek de; bu aslında çok anlamlı bir proje Yerel ekonomiye katkı için ne yapabiliriz diye düşündük Ev hanımları için bu projeyi hazırladık Halk Eğitim Merkezi’nden destek aldırdık Sonrasında Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde yarışma düzenledik Ekip, Samatya’dan esinlenerek naylon uygarlığına karşı file ve şişe kılıfı tasarladı Sonuçta ortaya çok güzel tasarımlar çıktı 1 Temmuz’da da sonuçlanacak yarışmadan sonra bu fileleri Samatya Meydanı’nda sergileyeceğiz ve Samatya’da bulunan büfelerde, sonrasında da büyük marketlerde satışa sunacağız Öyle ki Mey İçki, Samatyalı ev hanımlarının yaptığı bu filelere destek olmak için “biz alırız” dedi ve bu fileleri şişelerine giydirecekler Samatya’dan sonra ise sırada Kadıköy var Orada da Samatya’da olduğu gibi güzel bir serüven bizi bekliyor

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 1971-2023 Dersim Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0 (428) 212 10 16 | Faks : 0 (428) 212 10 16 | Haber Scripti: CM Bilişim