“Pandeminin başından beri sağlık emekçilerinin sorunları her geçen gün artarak devam etmiştir. Çalışma koşullarının ağırlığı, riskin boyutu ve kapsamı, görev tanımlarının ortadan kaldırılarak angaryanın ve mobbingin sıradanlaşması, şiddetin, iş yükü ve hasta yoğunluğunun hiç olmadığı kadar artmasına rağmen sağlık emekçilerinin ücretleri artmayarak yoksulluk sınırının altında seyretmeye devam etmektedir.
Salgının yönetimi konusunda dünyanın geri kalmış ülkelerinden feyz alan hükümetimiz kendine özgü bir metotla salgın yönetiminin nasıl olmaması gerektiği konusunda özgün bir çalışma yürütmüştür. Bu tutumun daha çok pikler oluşturacağı gerçeği gün gibi ortadadır. Bu sorunlu tutumun sonucundan tüm emekçi kesimler etkilenmekle birlikte, sağlık emekçileri daha fazla etkilenmektedir. Yapılan yanlışları görüp, müdahil olmaya çalışıp dikkate alınmadıklarından; salgının bilimsel yöntemlerle yönetilmesi gerekirken siyasal ve ekonomik gerekçelerle yönetildiğini bildiklerinden, salgınla ilgili alınan her düzenlemeden hariç tutulduklarından, ölüme daha yakın riske maruz kaldıklarından, daha da yoksullaştıklarından dolayı sağlık emekçileri pandemiden daha çok etkileniyorlar.
Salgının başından beri tek dileğimiz pandeminin topyekûn bir mücadeleyle sönümlemesi için engellerin ortadan kaldırılması, sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin işyeri ve can güvenliğinin sağlanması moral ve motivasyonlarının arttırılması için gerekli düzenlemelerin yapılmasıydı. Bunun için sendikamız Sağlık, Aile ve Sosyal Hizmetler, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlıklarına ve YÖK'e defalarca yazı yazmış ve işyerlerinde verilmek üzere dilekçeler hazırlanmış, sorunların çözümü için çaba harcamıştır. İlgili kurumların sessiz kalarak, cevap vermeyerek, düzenleme yapmayarak takındıkları tutumlar sendikal hak ve özgürlüklere, taleplere değer vermediklerini, tarafı oldukları uluslararası sözleşmelere ve Anayasa aykırı davranmaktadır.
Bizler eşit işe eşit ve adil ücret demekten asla vazgeçmedik. Çalışanların eğitim durumu, kıdemi, mesleki bilgi ve beceri düzeyi, tecrübesi, sorumluluk yüklenme kapasitesi, çalışma koşullarının zorluğu gibi etmenler gözetilerek benzer fedakârlıklara katlananlara eşit ücret ödenmesi sosyal adalet yani nimet ve külfetlerin toplumda adil bir şekilde dağıtılması sağlanmalıdır. Sosyal adalet ve sosyal denge ile çalışanlar arasında hakça paylaşım yapıldığı konusunda genel bir tutum oluşturulması gerekmektedir. Şimdiye kadar yapılan ek ödeme genelgeleri emekçilerin refahını ve kazancını çoğaltmamakta, sağlık emekçileri arasında iş barışını bozmaktadır.
Pandemi dönemi birçok alanda vergi indirimi, yandaşa vergi affı getirirken hakkınız ödenemez dedikleri sağlık ve sosyal hizmet emekçilerine vergi indirimleri bile çok görülmüş bundan da hariç tutulmuşlardır.
Performansa göre ödeme iş yerlerimizi, ödemede riskli-risksiz alan olarak değerlendirirken pandemi dönemi performansa göre ödemede ise tüm alanlarımız riskli
hale geldiğinden Covid kapsamında/Covid dışında şeklinde bir ayrıma gidilmiştir. Performansa bağlı ödeme, sağlık hizmetlerinin basamakları arasındaki ücret farklılığı, unvanlar arasında ücret farklılığı, pandemi döneminde ise aynı unvan arasında ücret farklılığı oluşturarak ücret adaletsizliğini derinleştirmiştir. Performansa yönelik ödemede bazı hizmetlerin hiç kapsama alınmaması ise iktidarın emeğe bakış açısını yansıtmaktadır. Teknik hizmetler/Genel idari hizmetler/Yardımcı hizmetler/Sağlık işçileri başta olmak üzere birçok unvanın emeğinin yok sayılma eğilimi devam etmektedir.
Pandemi süresinde tüm riskleri göze alıp mücadeleyi sürdüren sağlık emekçilerinin emeği Sağlık Bakanlığı, Üniversite hastaneleri olarak ayrıştırılamaz. Oysa bu düzenleme;
• Üniversite hastanelerindeki emeği ve emekçileri yok saymaktadır,
• Üniversite hastaneleri dışındaki sağlık emekçilerinin yarısını kapsamamaktadır,
• Tüm kurumlardaki idari hizmetlerde çalışan emekçileri yok saymaktadır,
• Yardımcı hizmetlerde çalışan personeli yok saymaktadır,
• 4/D kadrosunda çalışan sağlık işçilerini yok saymaktadır,
• Ekip anlayışını ve çalışma barışını bozmaktadır,
• Emekçiler görevlendirme ve çalıştırma esnasında pandemi bahanesi ile tüm kazanımları yok sayılırken, ödemede Covid kapsamında Covid kapsamında değil diye çalışma alanlarımızı kategorize etmektedir.
Sağlık emekçileri olarak hangi kurum ve kuruluşta olursa olsun görev bakımından birbiriyle aynı veya eşit kabul edilen işleri yapan emekçilere hiçbir ayrım yapılmaksızın eşit ücret ödenmesini istiyoruz. Üniversitede hastanesinde 3.seviye yoğun bakım servisinde Covid-19’lu hasta bakımı yapan hemşire ile Sağlık Bakanlığına bağlı bir eğitim araştırma hastanesinde 3. seviye yoğun bakımda Covid-19’lu hasta bakımı yapan hemşireye de aynı ücretin ödenmesini istiyoruz. Fakat 1 yılı aşkın süredir yapılan ek ödeme genelgeleri sağlık hizmetinin bütünselliğini, kapsayıcılığını göz ardı etmiş, sosyal adaleti ve dengeyi yerle bir ederek çalışma barışını ve huzurunu bozmuştur.
Çift maaşlarla, huzur haklarıyla şişirilen cüzdanlar, şehir hastaneleri patronlarına akıtılan paralar, sağlık emekçilerinin insanca yaşayacak ücreti alamamasının en önemli nedenlerindendir. Sayıştay raporlarına da yansıdığı gibi firmalara sözleşmeden daha fazla usulsüz ödemeler yapılırken, ülke kaynaklarını yandaşlara sınırsızca kullandırırken sergilenen cömertlik ve taraflılık sağlık emekçilerine gelindiğinde kırıntı seviyesinde sergilenmektedir.
Sağlık emekçileri performansa dayalı ücret sisteminin kaldırılarak adil ücret ilkesinin gereği olan eşit işe eşit ücret sisteminin uygulanmasını, aynı statü ve görevdeki çalışanların tamamının sosyal bakımdan eşit oranda ücret almasını ve bu ücretin de İnsan Hakları Evrensel beyannamesinde tanımlandığı gibi kendisinin ve ailesinin insanlık onuruna yetecek seviyede olmasını, emekliliğe yansımasını ve tek kalemde olmasını istemektedir. Beklentimiz ağzımıza bir parmak bal çalınması değil adil bir gelecek için adil bir ücretlendirme sistemine derhal geçilmesidir. Böylelikle bütün çalışanlar aynı ücreti alacağı için ücret farklılığından kaynaklı herhangi bir huzursuzluk oluşmayacak ve sosyal denge sağlanmış olacak sağlık emekçileri arasındaki ücret adaletsizliğini ortadan kalkacaktır.
Bizler sağlık emekçileri olarak; pandemi bitinceye kadar amasız, koşulsuz, ayrımsız, kesintisiz emeğimizin ve riskimizin karşılığında olağanüstü koşullara göre hesaplanan ve düzenlenen bir maaş tutarında seyyanen zam ve grev hakkıyla güçlendirilmiş bir TİS’le pazarlık gücümüzün arttırılmasını istiyoruz.
Pandemi koşullarında çalışma koşullarımızın zorluğu yanında sürekli olarak budanan ve verilmeyen haklarımız için bu güne kadar hep mücadele ettik. Defalarca kez işyerlerimizin önünden, yemekhanelerimizden, toplantı salonlarımızdan, kent meydanlarından, sosyal medyadan, Sağlık Bakanlığı önünden seslenerek sesimizi duyurmaya çalıştık. Bu genelgeye de sessiz kalmayacağımızı bir kez daha ifade ediyoruz. Bu gün buradan taleplerimizi bir kez daha haykırıyoruz .
-İnsanca yaşanacak çalışma koşulları.
- Yoksulluk sınırı üzerinde temel ücret.
OECD ortalamasında kadrolu güvenceli istihdam.
- Bir gece ansızın haksız hukuksuz şekilde görevlerine son verilen Sağlık Emekçilerinin görevlerine iade edilmesi.
-3600 ve 7200 arası ek gösterge, COVID-19’un iş kazası ve meslek hastalığı sayılması başta olmak üzere ekonomik ve özlük taleplerimiz için TİS sürecini hedefe koyan mücadele ve örgütlenme programımızı daha güçlü bir şekilde hayata geçireceğiz. Bu kapsamda tüm sağlık ve sosyal hizmet emekçilerini sendikamıza güç vermeye, yanımızda durmaya, birlikte ses çıkarmaya ve birlikte örgütlenmeye davet ediyoruz. “