Sağlık Emekçileri Sendikası(SES) Dersim Şubesi, Dünya Sosyal Hizmetler günü nedeniyle açıklama gerçekleştirdi.
SES Dersim Şube yöneticisi Özkan Uç, tarafından yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Her yıl Mart ayının üçüncü Salı günü Dünya Sosyal Hizmetler günü. Yani yoksulların, ezilenlerin, dışlananların, ötekileştirilenlerin, yaşlı, çocuk, engelli gibi dezavantajlı grupların, kısacası bugünkü toplumsal sistemde “itilmiş ve kakılmışlar” ile onlara “hizmet” vermeye çalışan emekçilerin günü. Eşitsizlikler ve baskılar üzerine kurulu her sistem, işleyişinin “kurbanı” olanlara bir gün tayin ederek veya ilan edilmiş günlerinin içini boşaltarak adeta “gönüllerini” çalmak ister. Günü sahiplenenler ise örgütlülükleri oranında seslerini duyurmaya çalışır. Bu minvalde seyreden sosyal hizmetler gününde, ya gücümüz ölçüsünde sorun ve taleplerimizi haykırırız veya egemenlerin reva gördüğü methiyeleri dinlemekle yetiniriz.Şairin dediği gibi ekini eken, ürünü deren, hizmeti veren, sorunları yaşayanların söyleyecek sözü, eyleyecek duruşu olmalı. Sosyal hizmetleri, hizmet alanlar ve hizmet sunan emekçileriyle birlikte yaşadığı süreci açığa çıkarmakla başlamalı.”
Açlık sınırı altında yaşama tutunmaya çalışanların sayısı her geçen gün çoğaldığına dikkat çeken Uç, “Yönetenler ise zenginleri ve yoksullarıyla aynı anda övünebilecek kadar arsızlaşıyor. Yoksullara ve dezavantajlı gruplara hizmet vermekle yükümlü bakanlık, ayda bir milyarlık yeni bakanlık binasının kirasını mülk sahibi zengine ödemekte bir sorun görmezken yardım yaptığı yoksul sayısındaki artışı başarı olarak gösterebiliyor.Yoksulluğun ortadan kaldırılması değil de yardımların sürdürülmesi hedefleniyor. El koydukları toplumsal zenginliğin bir kısmını hak adı altında halka dağıttıkları dönemi aştıklarına inanan egemenler, hakları sosyal yardıma dönüştürerek ihtiyaç gruplarını insiyatiflerine bağımlı hale getirmekte beis görmüyor. Yoksullaştırılanlar yoksulluğunu ispat edip ya gıda paketlerine tamah ediyor veya temel ihtiyaçlarını dahi karşılamayacak yardımı alabilmek için sosyal hizmet çalışanlarının insafına sığınıyor. Yaşlı ve engelli bakımı, ekonomik bir soruna indirgenerek bir yandan evde bakım adı altında ailelerinin sırtına yükleniyor, diğer taraftan ise özel teşebbüsün kar elde etmesinin aracı kılınıyor. Bakıma muhtaç hale düşmüş çocuk ve gençler, toplumdan yalıtık merkezlerde(sevgi evleri) toplanarak ya hiçbir önlem alınmadan sorunlu aile ortamına veriliyor veya tarikat benzeri çevrelerin insafına bırakılıyor. Sayıları ve sorunları giderek artan sokaktaki çocuklara bir çözüm üretilemiyor. Suçluluğu yaratan nedenler devasa boyutlara çıkarken karakol ve cezaevleriyle sosyal olaylar kontrol edilmeye çalışılıyor. Kadınlara yönelik şiddetin kaynaklarından biri olan aile kurumu, çarenin başlıca adresi olarak gösterilmeye devam ediliyor. Kadın sığınma evleri adeta toplama kamplarını andırıyor, Şiddet Önleme ve İzleme Merkezlerinin ise konunun çözümüne ne kadar katkı sunabileceği ortada. Kısacası sosyal hizmet, ihtiyaç gruplarının sorunlarını asgari düzeyde de olsa çözmek yerine, bu sorunları yönetmenin ve farklı amaçlar için istismar etmenin aracına dönüştürülmüş bulunuyor. Muhafazakar toplum inşası hedefine koşulan sosyal hizmet kurumları, plansız ve programsız bir biçimde değişikliklere gidiliyor ve gelecekleri belirsiz kılınan sosyal hizmet çalışanlara adeta mobing uygulanıyor.”diye konuştu.
Uç, “Sosyal hizmetlerdeki uygulamalar bir ülkenin geleceğinin aynasıdır. Sağlık ve Sosyal Hizmet emekçileri olarak geleceğimizin karartılmaması için, emeğimizin karşılığını almak için, ulaşılabilir ücretsiz kamusal ve insan onuruna yaraşır bir sosyal hizmet için mücadelemiz sürecektir.”dedi.