HİTLER VE ZEUS SUNAĞI
Berlin'de haksız ve hukuksuz şekilde bulundurulan Zeus Sunağı, tarihi sömürgeciliğin bir sonucudur.. İngiltere, Fransa ve Almanya’da arkeolojik sit alanları olmamasına rağmen hepsi arkeoloji müzelerine sahiptir. Üstelik buralarda sergilenen eserler dünyada eşi benzeri olmayan eserler olup, binlerce parçadan oluşan koleksiyonlara ev sahipliği yapmaktadırlar. Rönasans’ın etkisiyle başlayan tarihi eserlere ilgi, Avrupalı kral ve generallerin dünyanın çeşitli yerlerinden eserler toplatılması sonucunu doğurmuştur.
Tarihi eser sömürgeciliğinin bu denli artmasının ardından 1820’de İtalya’da, 1827’de ise Yunanistan’da “tarihi eserlerin yurtdışına çıkarılmasını yasaklayan” bir yasa çıkarılmıştır.. Aynı zamanda dinsel ve kültürel nedenlerle, Avrupalılar hedefini savunmasız ve korumasız olan topraklara çevirmişleridr.
Conze ve Human'ın Almanya'ya götürmekte ısrar ettikleri eser, kutsal kitapta bahsedilen Zeus Tapınağıdır. O dönemlerde sömürgecilik, mühendis görünümlü ya da yol yapma amaçlı sömürme ziyaretleri ve arkeoloji meraklısı gezginler aracılığıyle yapılmıştır.
Hitler ve Speer’in asıl projeleri, Berlin’i dünyayı yönetmeye talip Nazi iktidarının başkenti –dolayısıyla, dünya başkenti– Germania’ya dönüştürmekti. Hitler fresklerin önünde yaptığı konuşmalar, bu hedeflerin provası niteliğindedir.
Savaş çıkınca Germania tasarısını gerçekleştirmek mümkün olmadı; dünya başkenti projesi çizimlerde ve maketlerde kaldı.
Hitler'inMimarı Albert Speer, Nürnberg’de inşa edeceği tören alanını temizlerken karşısına çıkan paslı yıkıntıları ve molozları görünce, parti binalarının inşasında beton ve demir gibi, ‘kötü’ eskiyerek hurda haline gelen modern malzemeler değil, kalıcılığı kanıtlanmış, ‘iyi’ eskiyen bir malzeme olan taş kullanmaya karar vermişti. İstediği, “yüzlerce, hatta binlerce yıl geçtikten sonra, yıkıma uğrarken bile az çok Roma harabelerine benzeyecek binalar” yaratmaktı. Speer uzak geleceğin yıkıntılarını tasarlamaya girişirken, “Ruinenwert” –harabe değeri– diye bir kavram icat etti.
Bergama Zeus Sunağı’nı örnek alarak tasarladığı, Nürnberg’deki Tribün Binası’nı “sarmaşıklarla kaplanmış, sütunları devrilmiş, duvarlarının orası burası çökmüş, ama ana hatları hâlâ belirgin” halde tasvir eden bir çizim yaparak Hitler’i etkilemişti.
1896 yılında İzmir’de hayatını kaybeden Carl Humann, Konak’ta yer alan Katolik mezarlığına defnedilmiş. İkinci Dünya Savaşı sonrası Almanya’nın ilk başbakanı olan Konrad Adenauer, 18 Mart 1954 yılında Ankara’yı ziyaret ettiğinde Başbakan Adnan Menderes’ten Humann’ın kemiklerinin Bergama Sunağı yanına gömülmesini rica eder ve 21 Mart 1954 tarihinde bu rica yerine getirilir. Böylelikle ortaya ilginç bir tezat çıkmış oldu. Zeus Sunağı’nı anavatanından kopararak kaçıran Humann, kaçırdığı eserin bulunduğu yerde yatmaktadır.
Alman devletinin tarihle izleri devam etmektedir.Zeus Sunağının Almaya'da tutulması ve kazıları halen devam ettiriyor olmaları bu zihniyetin devam ettiğini göstermektedir.
Carl Humann'ın mezarı..