• BIST 9645.63
  • Altın 2945.307
  • Dolar 34.6343
  • Euro 36.3565
  • İstanbul 9 °C
  • Ankara 2 °C
  • Tunceli 0 °C

Tarih Bölüm Başkanından Özcan’a Gezi Tepkisi

Tarih Bölüm Başkanından Özcan’a  Gezi Tepkisi
Tunceli Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Ali Kemal Özcan'ın "Gezi'yi Selamlayamam" başlıklı makalesine Tunceli Üniversitesi Tarih Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Candan Badem "Gezi Olayları ve Sosyolojinin Sefaleti" başlıklı yazısı ile tepki verdi.

Tunceli Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Ali Kemal Özcan'ın "Gezi'yi Selamlayamam" başlıklı makalesine  Tunceli Üniversitesi Tarih Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Candan Badem "Gezi Olayları ve Sosyolojinin Sefaleti" başlıklı yazısı ile tepki verdi.

Gezi Parkı olayları öngörüsünde sosyologların bir çoğunun sınıfta kaldığını belirten Yrd. Doç. Dr. Candan Badem, değerlendirmelerde bulundu.

Makalenin tamamı şöyle:
Gezi Parkı olayları Türkiye'de sosyolojinin durumu hakkında da düşünmemizi gerektirdi. Öncelikle kabul etmek gerekiyor ki sosyologların birçoğu sınıfta kaldı, böylesi bir olayı öngöremediği gibi anlayamadı da. Şüphesiz bu olaylar daha uzun süre değerlendirilecek ve yorumlanacak. Tunceli Üniversitesi sosyoloji bölüm başkanı Ali Kemal Özcan'ın önce Halkın Sesi gazetesinde bu yönlü haberi ardından da Tunceli Emek gazetesinde makalesi yer aldı. Özcan haberde Gezi'de sol veya sosyalizm adına selamlanacak bir durum göremediğini, bu olayın kitleleri küçük gören, darbeci, ulusalcı, Ergenekoncu çevrelerin bir komplosu olduğunu yazmıştı. Sosyolojik analizin kıyısından bile geçmeyen, öznelci ve “gundice” bir komplo teorisiydi bu. “Mustafa Kemal'in Askerleriyiz” diye slogan atanlarla “Mustafa Keser'in Askerleriyiz” diye alay edip susturan ve çok çeşitli renkler barındıran bir topluluğu bir kalemde tektipleştiriyordu.

 Özcan ikinci yazısında kendi çıtasını yükseltmiş, “marjinal” dediği sosyalistlerle birlikte “çevre hassasiyeti” ve/ya “yaşamına karışılmaması” temelinde direnişi başlatan bir “yeni jenerasyon”un haklılığı ve masumluğu”na da inanamadığını söylüyor şimdi. Olabilir, biz argümanına bakalım. Neymiş bu geçlerin masum olmadığının kanıtı? “28 Şubat 1997’de “kreşte” olduğu söylenen bu “90 Gençliği”, Uludere’de devletin uçaklarından bırakılan bombalarının bir kısmının çocuk olduğu 34 sivil vatandaşı parçaladığı 28 Aralık 2011’de “genç” değil miydi?” diye soruyor Özcan. Görüldüğü gibi Ali Kemal Özcan'ın Uludere’de devletin uçaklarına emir veren ve ardından olayı örtbas edip sorumlularından hesap sormayan muktedirlerle bir derdi yok. Onlara yönelik bir eleştirisini okumadık. Ama Gezi gençliğinin neden Uludere'yi dert edinmediğini soruyor. Birincisi, Gezi direnişinin bileşenlerinden birçoğu örneğin gündemdeki Lice'yi dert edindi. İkincisi, evet gençliğin bir kısmı Kürtlerin dertlerini onlar kadar dert etmiyor veya hiç dert edinmiyor ama bu onları Uludere’nin suç ortağı yapmaz. Suçu işleyenler ortada dururken başka suçlu aramak suyu bulandırmaktır. Özcan'ın pek iyi bildiği ve kullandığı bir Kürtçe deyimle söylersek, ez dibejim hırç waye, tu dibeji reç waye.

Özcan'ın bu gençlere olan kin ve nefreti o denli gözünü karartmış ki bir akademisyen ve sosyologa yakışmayacak ifadelerle, Vakit türünden en müptezel dincilerin kullandığı bir dille saldırıyor onlara. Gençlerin “yaşamıma dokunma” hassasiyetinin “alkol almaları ve sokakta sevişmelerinin sınırlanması ile” patladığını yazıyor! Evet gözlerime inanamadım ama aynen böyle demiş: sokakta sevişmek!! Meğer gençler sokakta özgürce sevişmek istiyormuş da haberimiz yokmuş…

Bu sözlerin gençlerin sevgilileriyle el ele tutuşmasını bile ahlaksızlık olarak gören yobazların sözlerinden ne farkı var? Bunu söyleyen bir sosyolog ve bir Dersimli mi? Böyle ifadeler kullanan birinin edepten adaptan söz etmeye ne hakkı var?

Ali Kemal Özcan Sokrates'i pek seviyor ve ona özeniyor. İyi de Sokrates gençlere doğru diye söylenenleri sorgulamayı öğrettiği için gençliğin din ve ahlakını bozmakla suçlandı ve muktedirlere boyun eğmeyip ölümü seçti. Ali Kemal Özcan ise yeni statükonun kibirli temsilcilerine yaranmak için ne yapacağını şaşırmış bir halde. Son buluşu pek müthiş: Gezi olayları İngiliz emperyalizminin bir darbe denemesiymiş! Tersinden Kemalizm bu işte. Kemalistler Şeyh Sait isyanını basitçe İngiliz emperyalizminin bir oyunu olarak görürler, Kürtlerin bir sorunu olduğunu kabul etmezler. Sözde Kemalizme karşı olan sosyolog hocamız da aynı yöntemi kullanıyor. Faiz lobisi, Yahudi lobisi gibi iddialar yetmeyince hocamız imdada yetişti, meğer olay daha derindeymiş… Sosyolojik analizin derinliğine bakın. Afedersiniz ama kanıtınız nedir? İstihbarat kaynağınız nedir?

Esasen ülkemizde gerçekten demokrasi ve özgürlük diye bir derdi olanların çok iyi bildiği bir itirafçı psikolojisiyle karşı karşıyayız. Bu psikolojiye kapılanlar bir zamanlar karşısında mücadele ettikleri anti-demokratik düzene teslim olmuşlardır ve düzenin temsilcilerine yaranabilmek için eski arkadaşlarına saldırırlar. Ancak bu yeterli olmayıp iktidar sahiplerinden bekledikleri teveccühü göremeyince saldırının dozajını artırıp daha büyük, daha sansasyonel iftiralarla saldırırlar. Ali Kemal Özcan “akil adam” olmak için çok uğraştığını kendi ağzıyla söylemişti. Şimdi görünen o ki onca uğraşına rağmen akil adam yapılmayışının yarattığı hayal kırıklığı ile daha büyük bir sansasyon peşinde. Gezi olayları da vesile olmuş sadece...  

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 1971-2023 Dersim Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0 (428) 212 10 16 | Faks : 0 (428) 212 10 16 | Haber Scripti: CM Bilişim