Tunceli Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Ali Kemal Özcan'ın "Gezi'yi Selamlayamam" başlıklı makalesine Tunceli Üniversitesi Tarih Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Candan Badem "Gezi Olayları ve Sosyolojinin Sefaleti" başlıklı yazısı ile tepki verdi.
Gezi Parkı olayları öngörüsünde sosyologların bir çoğunun sınıfta kaldığını belirten Yrd. Doç. Dr. Candan Badem, değerlendirmelerde bulundu.
Makalenin tamamı şöyle:
Özcan'ın bu gençlere olan kin ve nefreti o denli gözünü karartmış ki bir akademisyen ve sosyologa yakışmayacak ifadelerle, Vakit türünden en müptezel dincilerin kullandığı bir dille saldırıyor onlara. Gençlerin “yaşamıma dokunma” hassasiyetinin “alkol almaları ve sokakta sevişmelerinin sınırlanması ile” patladığını yazıyor! Evet gözlerime inanamadım ama aynen böyle demiş: sokakta sevişmek!! Meğer gençler sokakta özgürce sevişmek istiyormuş da haberimiz yokmuş…
Bu sözlerin gençlerin sevgilileriyle el ele tutuşmasını bile ahlaksızlık olarak gören yobazların sözlerinden ne farkı var? Bunu söyleyen bir sosyolog ve bir Dersimli mi? Böyle ifadeler kullanan birinin edepten adaptan söz etmeye ne hakkı var?
Ali Kemal Özcan Sokrates'i pek seviyor ve ona özeniyor. İyi de Sokrates gençlere doğru diye söylenenleri sorgulamayı öğrettiği için gençliğin din ve ahlakını bozmakla suçlandı ve muktedirlere boyun eğmeyip ölümü seçti. Ali Kemal Özcan ise yeni statükonun kibirli temsilcilerine yaranmak için ne yapacağını şaşırmış bir halde. Son buluşu pek müthiş: Gezi olayları İngiliz emperyalizminin bir darbe denemesiymiş! Tersinden Kemalizm bu işte. Kemalistler Şeyh Sait isyanını basitçe İngiliz emperyalizminin bir oyunu olarak görürler, Kürtlerin bir sorunu olduğunu kabul etmezler. Sözde Kemalizme karşı olan sosyolog hocamız da aynı yöntemi kullanıyor. Faiz lobisi, Yahudi lobisi gibi iddialar yetmeyince hocamız imdada yetişti, meğer olay daha derindeymiş… Sosyolojik analizin derinliğine bakın. Afedersiniz ama kanıtınız nedir? İstihbarat kaynağınız nedir?
Esasen ülkemizde gerçekten demokrasi ve özgürlük diye bir derdi olanların çok iyi bildiği bir itirafçı psikolojisiyle karşı karşıyayız. Bu psikolojiye kapılanlar bir zamanlar karşısında mücadele ettikleri anti-demokratik düzene teslim olmuşlardır ve düzenin temsilcilerine yaranabilmek için eski arkadaşlarına saldırırlar. Ancak bu yeterli olmayıp iktidar sahiplerinden bekledikleri teveccühü göremeyince saldırının dozajını artırıp daha büyük, daha sansasyonel iftiralarla saldırırlar. Ali Kemal Özcan “akil adam” olmak için çok uğraştığını kendi ağzıyla söylemişti. Şimdi görünen o ki onca uğraşına rağmen akil adam yapılmayışının yarattığı hayal kırıklığı ile daha büyük bir sansasyon peşinde. Gezi olayları da vesile olmuş sadece...