“Sen
Bilir misin?
O dağları
Balam?
Ne karanlıklar çıkabilir doruklarına
Ne yıldırımlar inebilir eteklerine!
Yücelerinde tanrılar
Derinlerinde tanrılar
Öyle söylemiş tarihin kulağına
Tarihten önce
Tarihten sonra gelen çağlar...
Sen
Bilir misin?
O dağları
Balam”
İ.Z Eyüboğlu
Birçok medeniyete ev sahipliğini yapmış Dersim toprakları tarihi eserlerle doludur. Son yüzyıllara ait eserlerden biri de “Héniyo Sipe” dir (Beyaz Çeşme). Bu görkemli çeşme, Sako Dağı'nın kuzeyinde korkunç uçurumların bulunduğu vadiden geçen Nazımiye (Kısle) kazası, Körtan (Meşeyolu), Çukur Köyü ve Pahx nahiyesini birbirine bağlayan karayolu üzerinde bulunmaktadır.
Çeşme “Bone Yiv” denilen semtte küçük bir tepeciğin altında kalır. Sako Dağı, vadinin sağındadır. Zirvesi büyüleyicidir. Dağ ile gök, alınlarını birleştirmiş sevişen gelinle damat gibidir. Ordan, dört mevsimi görmek mümkündür. Yaz mevsiminde kızıl güneş, dağı kızıla boyar. Kızıllığı Körtan Köyü’nün üstüne düşer. Güzün dağ, kelaynak gibi sarı coğrafyanın ortasında durur. Kışın her yer kar altındadır. Dağın kuzey yamacında açılan belezer, nergiz çiçekleri baharın ilk gülümseyişi, kenger ve sıng ise ilk sebzelerdir. Bu ilk gülücükleri toplamaya, kırlara çıkardık. Keven, kenger, kırmızı, sarı papatya kümeleri, mor mor çiçeklerle doludur. Yeşil kunkor kümesi (dağ mantarını yeşil hali) vadiyi ve dağı pul pul kaplar. Bu güzel çiçeklere birde toprak kokusu karıştı mı o yüksek zirvede insan hoş olur.
Her kayanın üstünde boynu, kanatları nakışlı, ayakları kınalı, kırmızı gagası ile çimeni eşeleyen meri kekliğin "kâ kuburu, kâ kuburu, kâ kuburu kâ... kâ...kâ...” ötüşü, kuşların sesi, su sesi, rüzgârın meşelerle sohbeti, hepsi de bir ahenk içindedir. Yel alır o güzel gürültüyü, çeşmedeki şıpır şıpır akan suya karıştırır. Ala kuşların ötüşünü duymak, dağın zirvesinde yükselmeye başlayan kocaman güneşin parlak ışıkları, bulutlar, gökyüzünü kızıl bir renge boyadığını görürsünüz. Aşağı doğru uzanan yeşil otlar, güneşe karşı pırıl pırıl ışıldar. Beyaz bulut kümesinin vadiye doğru usulca inişini görmek mümkündür. Çeşmenin hemen altında kurumuş söğüt ağacının dalında rüzgârla sallanan karganın sesi, yaprakların kıpırdanışını dinlemek ne kadar güzel. Hesenek yokuşundan gece ay ışığında inip çıkarken, vadinin yarısı aydınlık, yarısına ise gölgenin düştüğünü görürsünüz.
Tarihi eserin tam, karşısında duran büyük taşın arkasında, Demenan-Alan aşiret kavgasında, Demenanlar’ın hısımı sandıkları "Yivrayime Samaliye Momid" yerine öldürdükleri yeğeni “Hese Murte Hemed”in hikâyesini anlatıkları çeşmede avuç avuç su içen yolcular, Pepug kuşunun,
"Peppo Kekko.
Kam kıst, mı kıst.
Kam şut, mı şut" diye öttüğünü duyarlar.
Manisi duygulu insanın öyküsüne öykü, derdine dert katar. Çocukluğumda gördüğüm çeşmenin kubbesi, yarım ay şeklindeydi. Üstü oyulan taştan su dolu dolu, hamur teknesine benzeyen yalağa akardı. Kurn bir buçuk metre uzunluğunda ve yarım metre derinliğinde, içi oyulan, yılların kirini taşıyan yalak siyahlaşmıştı. Yalağın yanı başına ellerini yıkamak isteyenler için, kürsü şeklinde iki beyaz taş daha oturtulmuştu. Sabun veya küçük eşyaları koymak için, küçük bir oyma takası bile vardı. Teknenin ve taş kürsünün üst kısmındaki tavan, usta ellerin işlediği nakışlarla süslenmişti. Pencerenin kemerine çeşmenin inşa ediliş tarihi, kimler tarafından yaptırıldığı eski yazı ve rakamlarla yazılmıştı. Yazıda, eserin “Rumi takvime göre 1227 (1811) yılında, Doğu Dersim beylerinden Şah İsmail zadelerden Kara Mehmet ve Khalman oğullarından Ali bey tarafından yaptırıldığı” yazılıdır. (Kimi belgelere göre, 366 köye sahip olan Pülümür Beylerinden Çe Şoğşen Beyler yapmış.) Bu konuda Sayın, Vecihi Timuroğlu, şunları aktarıyor: "Şah Hüseyin, 1861'de tutuklanmış, İstanbul üzerinden Vidine sürülmüştür. Bir fırsatını bulup Vidin'den kaçan Şah, 1893'e değin, Dersim egemenliğini sürdürmüş. Yerine oğlu Ali Bey geçmiş."
HIDIR DULKADİR