Tuncelili İş Adamları, İş Güvenliği ve İş Sağlığı konulu sunumda, İş Güvenliği Uzmanı Hüseyin Çiçek’in gerçekleştirdiği bilgilendirme toplantısında buluştu. “İdari para ceza yaptırımlarıyla iş sağlığı ve güvenliği kültürü oluşturulamaz”, “İş Güvenliği Uzmanı işvereni devlete şikâyet etmeye zorlanarak ispiyonlanması istenmektedir”, “Son yıllarda artan maden kazaları ve iş kazaları, yapı denetimlerinin yetersizliğine örnek ise hem deprem sonrasında hem de doğal afetlerde açık bir şekilde görülmektedir”, “Ücretlerini işvereninden alan uzmanlar riskli durumları işverenin arzusu yönünde kayıt altına aldığı, önlem ve alınacak tedbirlerde ise işverenin isteğine göre şekillenecektir. Ama yasal sorumluluk uzmanlarda olmaktadır. Uzmanlar işverenlerin kalkanları konumundadır” Sözlerine yer veren İş Güvenliği Uzmanı Hüseyin Çiçek sunumunda “İş Sağlığı ve Güvenliğinin ülkemizdeki tarihsel gelişimi, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunun gerekçeleri, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunun Kapsamı ve tanımlar, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunun Yükümlülükleri ve İdari Yaptırımlar” Konu başlıklarına yer verdi.
Tunceli İş Adamları, İş Sağlığı ve Güvenliği seminerinde buluştu
Merkezi İstanbul Kadıköy ilçesinde olan Tunceli Sanayici ve Girişimciler Derneği (TUSGİD) Üyeleri için düzenlediği toplantılar devam ediyor. 11 Mayıs 2013 Cumartesi günü Taksim HİLL Otel’de gerçekleşen toplantının açılış konuşmasını yapan TUSGİD Yönetim Kurulu Başkanı Musa Bulut bu tür seminer, toplantı ve bilgilendirmelerin devam edeceğini söyleyerek katılımcılara ve sunumu yapanlara teşekkür etti. Karşılıklı soru cevapların gerçekleştiği sunumda “İş Sağlığı ve Güvenliğinin ülkemizdeki tarihsel gelişimi, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunun gerekçeleri, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunun Kapsamı ve tanımlar, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunun Yükümlülükleri ve İdari Yaptırımlar” Konularını içeren sunum gerçekleştiren ve geniş bir bilgilendirme gerçekleştiren İş Güvenliği Uzmanı Hüseyin Çiçek’in tespitleri şöyle;
“En önemli beklentilerimden biri, mesleki bağımsızlık.Yıllar gösterdi ki ne teknik nezaretçi maden mühendisleri ne yapı denetim kuruluşları ne de iş yeri hekimleri ve iş güvenliği uzmanları mesleki bağımsızlığı ellerinde olmadığından işlerini layıkıyla yapamamaktadır. Örneğin, son yıllarda artan maden kazaları ve iş kazaları, yapı denetimlerinin yetersizliğine örnek ise hem deprem sonrasında hem de doğal afetlerde açık bir şekilde görülmektedir. Diğer taraftan ülkemizin istatistiki meslek hastalığı raporu da konu hakkında yeterli kayıtın olmadığını ve kayıt dışı çalışıldığı ve bu duruma bir anlamda göz yumulduğunu göstermektedir. Ücretlerini işvereninden alan uzmanlar riskli durumları işverenin arzusu yönünde kayıt altına aldığı, önlem ve alınacak tedbirlerde ise işverenin isteğine göre şekillenecektir. Ama yasal sorumluluk uzmanlarda olmaktadır. Uzmanlar işverenlerin kalkanları konumundadır. Mevcut durum üzüm yemek değil, direkt bağcıyı dövme noktasına gelmiştir”
“İşveren, iş güvenliği uzmanının raporladığı tehlike ve risklere karşı gerekli yatırımla tedbirleri almaması durumunda, İş Güvenliği Uzmanı işvereni devlete şikayet etmeye zorlanarak ispiyonlanması istenmektedir. Artan kazalar bu istenilen durumun işlemediğini göstermektedir. Halbuki Mesleki Bağımsızlık problemini; bakanlık eğer iş güvenliği hizmetlerine karşılık işyeri tehlike derecesi, çalışan sayısına göre Uzman çalıştırma asgari ücret skalasını belirler ve işverenlere bu ücreti kısa vadeli sigorta kolları için toplanan primlerden kaynak aktarılmak suretiyle, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından finanse ederse, hem uzmanlar ve işyeri hekimleri buradan ücretlerini alabildiği gibi özel sağlık sigortası, özel emeklilik gibi sosyal olanaklarla da geleceğini güvence altına alabilir. Bu şekilde mesleki bağımsızlığını kazanmış uzmanlar yeterli kontrol ve tedbirleri devlete hiç yük oluşturmadan alabilecektir”
“İdari para ceza yaptırımlarıyla iş sağlığı ve güvenliği kültürü oluşturulamaz”
“Diğer yandan İş Güvenliği hizmeti işverenlere ekstra bir yük oluşturduğu da bir gerçektir. Halbuki iş güvenliği hususundaki tüm yükümlülüklerini layıkıyla yapan işyerine daha güvenli çalışma koşulu sağladıkları için sigorta primlerinin düşürülmesi, bankalardan daha uzun ve düşük krediler sağlanması, Kısa vadeli sigorta prim oranları daha uygun oranlar sağlanması, iş güvenliği uzmanı, işyeri hekimi ve hemşiresi bünyesinde bulundurma maliyetlerin düşürülmesi, iş güvenliği hizmetleri verme üzerindeki vergilerin düşürülmesi gibi teşvikler sağlanmalıdır. Böylece işveren iş güvenliği hususundaki yükümlülüklerini yerine yetirirken yapacağı masraflar, Avrupa’da olduğu gibi yükümlülükleri yerine getirdiğinde alacağı teşviklerle sağlanmalıdır. Doğruda böyle olmalıdır. Daha güvenli bir işyerinde sigorta primleri bu oranda düşürülmelidir. Sigorta şirketlerinde risk analistleri iş güvenliği olma zorunluluğu getirilmesi yerinde bir karar olacaktır. İdari para ceza yaptırımlarıyla iş sağlığı ve güvenliği kültürü oluşturulamaz”
“Diğer önemli beklentim, şirket bazında iş güvenliği kayıtları ve raporlamanın devletçe hazırlanmış online bir platformla çözümlenmesi. Bunun için İSGGM kontrolünde web tabanlı bölgesel server ağları oluşturulabilir. Her uzman e-devlet şifresiyle sisteme girilir hale getirilecek güvenli bir ortam oluşturulabilir. Entegre Yönetim Sistemiyle İş Güvenliği yönetim sistemi beraber çalışacak şekilde formlarla, kaza ve mesleki hastalıklar vs (daha detaylandırılabilir) sanal olarak kayıt edilebileceği ve raporlanabildiği bir sistem oluşturulabilir. Bu çözüm hem işverene kalite, çevre ve iş güvenliği için yönetim sistemini sanal icloud sistemle sunması, hem mesleki bağımsızlığını kazanmış uzmanla sistem kontrol altına alınabildiği ve işyerlerinde iyileştirmeler yapılabildiği gibi hem de devlet kontrol elemanlarına daha effektif kontrol sağlayabildiği güvenilir bir veri alt yapısı olmuş olacaktır. Bu çözüm devlete ekstra yük getirmeyecektir. Bu şekilde ülke bazında daha sağlıklı sonuçlar ve raporlar alınabilecek ve proaktif tedbirler için bölgesel ve ulusal stratejik önlem planları yapmaya yardımcı olacaktır. Devlet bölgesel serverlar kurarak ve bu programları geliştirerek kendi standardını rahatlıkla oluşturabilir. Böylece uluslararası arenada mesleki hastalıklarla ilgili raporlarımız reel tabana oturarak karizmamızı düzeltebileceğiz”
“Diğer önemli beklentim, İş Güvenliği Uzman olma kriterlerin düzgün belirlenmesi. İş Güvenliği Uzmanlığı adayı olma koşullarında en az 5 yıl sektör deneyimi aranmalıdır. İş Güvenliği alanının layıkıyla yapılması için geçer koşulun deneyimli mühendislerle başlanmalı, yoksa geçmişte olduğu gibi yaptım oldu mantığı devam edecektir. Tartışma Platformlarında görüldüğü üzere risk analizleri sektörel bazda kopyala/yapıştır mantığıyla yapılanlarda artış gösterecek ve iş güvenliği alanında alınan önlemler reelde kendini hissettiremeyecektir. Ayrıca Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu ve Lisans düzeyinde İş Güvenliği alanının devlet tarafından izin verilerek açılması tamamıyla siyasi bir inatlaşma sonucundan doğmuştur. İş Güvenliği alanı; tıp, hukuk ve mühendislik ana meslek dalların ortak alanını ilgilendirdiğinden ve ağırlıklı olarak fen bilimleri tabanlı oluşundan dolayı, sosyal bilimler tabanlı olarak üniversitelerde böyle bir başlangıcın yanlış olduğunu ilerde ciddi sıkıntılara meydan verebileceğini düşünüyorum. İşveren örgütleri, sivil toplum örgütleri, TMMOB ve TTB ile ortak görüşle oluşturulacak tüzük ve yönetmeliklerle tüm bu sıkıntıların çoğu giderilebilir”