Gazeteci Hrant Dink, öldürülüşünün 7. yılında Tunceli'de anıldı.
Sanat Sokağı'nda Barış ve Demokrasi Partisi İl Örgütü öncülüğünde düzenlenen anma etkinliğine ilde bulunan bazı siyasi parti ve STK temsilcileri katıldı.
Burada grup adına açıklamayı BDP İl Eşbaşkanı Leyla Akyıldız yaptı.
Akyıldız, konuşmasında şu ifadelere yer verdi: "Hrant Dink,”Ya ben tehlikeyi çok sevdim, ya tehlike beni. Ama inanılmaz derecede de masumdum” demişti. 19 Ocak’ta Dink’in masumiyetine kast edildi. Barış ve adaletin vicdanı Hrant Dink’in davasında yedi yıl boyunca failler gizlendi, adalet yerini bulmadı. 19 Ocak 2007 tarihinde uğradığı silahlı saldırı neticesinde katledildi.
Hrant Dink yaşamı boyunca, karanlık bir ülkeyi, cennete çevirmeye talip olanların vereceği mücadelenin, barış içinde bir arada yaşamın temellerini atacağına yürekten inanmış tedirgin bir güvercindi. Bu toprakların insanına bu toprakların hikâyesini anlattı; şiddetsiz bir coğrafyayı inşa edecek tohumları dört bir yana yaymak için çalıştı. Cinayeti işleyen devlet şebekesi ile delilleri karartanları, katiller ve azmettiricileri koruyan, terfi ettiren siyasi iktidar suç ortağı oldular. Bugün güç kavgası için bozulan ittifaklar, Hrant Dink cinayetinin aydınlatılması söz konusu olduğunda kılını kıpırdatmadı. Bu nedenle de Türkiye’de devletin bir suç mekanizması olmaktan çıkaracağına ilişkin umutlar bir türlü yeşeremedi. Yargısı, Polisi, Askeri, İstihbaratı, Bürokrasisi ve Siyasi kurumuyla devletin alnındaki kara leke öylece durmaktadır. Devletin tornasından çıkanların Hrant’ı korkakça arkasından vurarak katlettiğini ve katliamın faillerinin ellerinin kollarını sallayarak gezdiği herkesçe malumdur. Biz bu karanlığı ermeni, Rum, Süryanive Pontus katliamlarından biliyoruz. Yine biz bu karanlığı Koçgiri, Ağrı, Zilan, Dersim Özalp, 6-7 Eylül, Sivas, Maraş, Çorum Katliamlarından biliyoruz. Yine biz bu karanlığı Roboskide, Çoğunluğu çocuk olan 34 kürdün savaş uçakları ile bombalanarak paramparça edilmesinden biliyoruz Biz bu karanlığı Sakine, Fidan ve Leyla’nın katledilişinden biliyoruz.Başta başbakan Erdoğan olmak üzere, iktidar temsilcilerinin, farklı inanç, kültür, kimlik ve yaşama Biçimlerine yönelik aşağılayıcı, dışlayıcı, ayrımcı ve nefret suçu içeren söylemleri, güvenlik, bürokrasi ve yargının tutumunda da karşılığını bulmaktadır. Bu biçimiyle insan hakları savunucularının tehdit altında olduğu bir ülke iktidar barışın inşasını imkansızlaştıran bir işlev üstleniyor. Bu açıdan Kürt sorununun çözülmesi ve Türkiye'ye adil ve demokratik bir barışın gelmesinin diğer etnik ve dinsel toplulukların sorununun çözümü açısından da büyük bir adım olacağı açıktır."
Grup, açıklamanın ardından sloganlar eşliğinde dağıldı.