Yıldırım açıklamasında şu bilgilere yer verildi: “Özel Öğrenme Güçlüğü (disleksi), zekâsı normal veya normalin üstünde olan çocukların yaşıtlarıyla aynı zamanda ve aynı öğretim sistemi içerisinde eğitim almasına rağmen bazı özel akademik alanlarda (okuma, yazma, matematik) öğrenme güçlüğü çekmesidir.
Özel Öğrenme Güçlüğü’nün alt dalları; disleksi (okuma bozukluğu), disgrafi (yazma bozukluğu) ve diskalkuli (matematik öğrenme güçlüğü) olarak isimlendirilir.
Okuma güçlüğünü işaret eden disleksi; matematik becerisinde yetersizlik anlamına gelen diskalkuli ve yazılı anlatım güçlüğü anlamına gelen disgrafi ile bir arada değerlendirilmelidir. Özel veya özgül öğrenme güçlüğü adı verilen bu yetersizlikler, bir hastalık değil bir farklılık olarak değerlendirilmeli ve bu paralelde teşhis ve tedavi edilmelidir.
Okumada yaşanan güçlük olan ve diğer öğrenme alanlarını da etkilediği için, genel terim olarak öğrenme güçlüğü ‘DİSLEKSİ’ olarak isimlendirilir.” Doğuştan gelen bir durum olan disleksinin etkisinin, ciddi ölçülerde azaltılabilmesi için erken yaşlarda tanısının konması ve buna yönelik tedavi yöntemlerinin uygulanması önemli bir etkendir.
DİSLEKSİNİN BELİRTİLERİ NELERDİR?
Psikolojik Danışman Koray Yıldırım, açıklamalarına şu şekilde devam etti: “Birçoğumuzda bu özelliklerin bir kaç tanesi bulunur. Bu durum, bizim de disleksili olduğumuz anlamına gelmez. Disleksili bir insan, bu özelliklerin birçoğuna çok uzun süre sahip olan ve bunlardan ötürü öğrenme güçlüğü çeken kişidir.
-Okumayı öğrenirken zorluk yaşama,
-Okuma hızının beklenenin altında olması,
-Yazarken harf atlama,
– Bozuk yazma,
-Okurken harf atlama,
-Okurken kelimeleri değiştirerek okuma,
-Okumakta zorlanma,
– Yazarken zorlanma,
-Harfleri birbirine karıştırma (b, d, p gibi),
-Rakamları ters yazma (3-6-9… gibi),
-“6-9″,”3-8″,7-4″ gibi rakamları birbirinden ayırt etmede zorluk yaşama,
-Okuduğunu anlama ve anlatmada zorlanma,
-Sıralı ezber gerektiren konuları ezberlemekte güçlük çekme (Ayların sırası, haftanın günlerini sıralama),
-Çarpım tablosunu ezberlerken veya ritmik sayarken zorlanma,
-Renkleri karıştırma,
-Sağı solu ayırt etmekte zorlanma,
– Kendini, bir konu hakkında fikrini iyi ifade etmekte zorlanma,
-Toplama ve çıkarma işaretini karıştırma,
-Ayakkabılarını bağlama gibi motor becerilerde zorlanma,
-Okula gitmek istememe,
-Yazarken sıra, satır atlama,
-İmla kurallarını uygun yazmakta zorlanma,
-Noktalı ve noktasız harfleri yazarken ve okurken birbirine karıştırma.”
DİSLEKSİ OLAN BİREYLERİN EĞİTİMİ
Disleksi olan bireylerin eğitimi; disleksi alanında uzman öğretmenler tarafından yapılmalıdır.
Disleksi eğitiminde temel amaç, çocuğun yaşıtları ile olan farkının kapanmasıdır.
Disleksi eğitimi, bir program dahilinde yapılmalı ve bu program bireysel olarak uygulanmalıdır. Disleksili bireylerin eğitimi farklı olup bu bireyler sınıf içi kullanılan klasik öğrenme metotlarıyla öğrenemezler. Her çocuğa uygulanan yöntem farklılaşabilir. Yöntem konusunda esnek olunmalı ve mutlaka çocuğun öğreneceği eğitim tekniği uygulanmalıdır.
ÖZEL ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜNÜN DİĞER TÜRLERİ
DİSGRAFİ (YAZMA BOZUKLUĞU)
– Kötü ve yavaş yazma,
– Bakarak yazmakta güçlük çekme,
– Pasaklı ve düzensiz kağıtlar,
– Motor becerilerde zayıflık,
– Harfleri yazmak için gerekli el hareketlerini unutma,
DİSKALKULİ (MATEMATİK ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜ)
– Sayı saymakta sorunlar yaşama,
– Rakamları yanlış okuma,
– Matematik işlemlerini hatırlamada ve yapmada güçlük çekme,
– Matematik problemlerini bakarak yazmakta ve yazıları düzenlemede güçlük çekme,
– Birçok işlem hatası yapma,
– Matematik terimlerini ve kavramlarını akılda tutmakta güçlük çekme.
DİSPRAKSİA (MOTOR BECERİLERİNİ ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜ)
– Beden hareketlerini planlarken ve koordine ederken güçlük çekme,
– Sesleri çıkarmak için gerekli yüz kaslarını koordine etmede güçlük çekme.
NELER YAPILABİLİR?
Disleksili olan bireyler için okuma yapmak çok zordur. Sınıfta okuma yapmak istemezler ve özellikle tahtaya yazılanları hem okuyup hem yazmak onlar için çok zorlu bir süreçtir. Okuma bozukluğu olan (disleksi) çocuklarda okumanın hızlanması için eş zamanlı çalışmalar yapmak, ebeveynleri ile birlikte düzenli okuma saati alışkanlığı kazanmak, okulda okuma çalışması yapılacak olan parçanın önceden verilmiş olması oldukça önemlidir. Böylelikle, çocuk evde sık tekrar olarak çalışmış olacağı için sınıfta okumasını kolaylaştırır ve kaybolan öz güveninin yeniden kazandırılmasında yardımcı olur. Ayrıca evde yüksek sesle okuma çalışmaları yapmak, çocuğun bilgisi dâhilinde okumasını ses kaydına almak ve sonrasında takipli bir şekilde dinletmek kendi hatalarını kendisinin duymasını ve daha dikkatli okuma yapmasını sağlayabilir.
Yazma bozukluğu (disgrafi) olan çocuklarda, yine okumada olduğu gibi yazı çalışmaları yapmak ve okulda öğretmenin yazdırdıklarını diğer arkadaşlarıyla eş zamanda defterine yazması güçtür. Bunun için sınıfta ek süre verilmesi, işlenen konunun önemli yerlerinin renkli kalemlerle belirtilmesi ve konu ile ilgili özetin çocuğa verilmesi faydalı olabilmektedir. Evde yazı çalışması yaparken harflerin doğru yazılması için öncelikle her harf tek tek çalışılmalı ve harfler renkli kalemlerle büyük puntolu olarak yazılmalıdır. Yazı çalışması yapılan parçayı çocuk yazdıktan sonra anne ya da baba yazıyı tekrar yazmalı, daha sonra çocuğa verilerek her iki yazıyı da kontrol etmesi sağlanmalıdır. Bu çalışma ile çocuk kontrol edilmenin kaygısı yerine kontrol etmenin hazzını yaşar.
Matematik öğrenme güçlüğü (diskalkuli) olan çocuklarda, öncelikle çalışılması gereken alan dört işlem becerileridir. Problem çözmek için işlem yapabilme kabiliyetinin tamamlanmış olması gerekir. Bunun için küçük adımlarla işe başlanmalı, sayılar oyunlaştırılarak sevdirilmelidir. Evde çalışma yaparken sayıları ve matematik sembollerini renkli kalemlerle büyük puntolu yazmak ilgisini çekebilir. Tek adımlı toplama- çıkarma çalışmalarından sonra yine tek işlemli problem çalışmaları yaptırılırsa çalışılan konu pekiştirilir. Küçük adımlar atmadan, çok işlemli problemleri çözmeye çalışmak içinden çıkılmaz bir hal alır. Ortaokul ve lise öğrencileri ile matematik çalışması yapılırken de temel matematik kazanımlarının tam olup olmadığı kontrol edilip, seviyesine ve öğrenme şekline uygun eğitim verilebilir.
Önemli olan yapamadıklarımız değil, yapabildiklerimizin farkına varmaktır.
Disleksi hastalık değil, öğrenme şekillerindeki farklılıktır…
ÖĞRETMENLERE ÖNERİLER
Öğrenciniz, muhtemelen kapasitesinin çok altında başarı göstereceği için bu durum onu ve ailesini hayal kırıklığına uğratacak ve belki onun okula gelirken mutsuzluk duymasına neden olacaktır. Öğretmenin dikkatini çekebilmek için veya başarılı olan arkadaşlarını kıskanacağı için çevresine rahatsız edici davranışlarda bulunabilir. Bu durumda aile işbirliğine geçilmesi, ayrıca çocukla yeterli iletişim sağlanarak kendiniz için önemli olduğunu çocuğa hissettirmeniz çocuğun okula bağlanması için önemlidir. Öğrenciye, yönergeler verilirken kısa ve net konuşulmalıdır. Çabuk unuttuğu göz önüne alınarak evde de değişik materyallerle dersin tekrarı için aileye bilgi verilmelidir. Güçlük yaşadığı özel öğrenme türüne göre egzersizler aileye verilerek öğrencinin çalışması sağlanabilir. Sınıfta ön sırada, dikkatinin dağılmayacağı bir tarafta oturtulmalıdır. Arkadaşları ile zaman zaman grup çalışmaları yaptırılmalıdır. Öğrencinizin ihtiyaçlarına göre yaratıcılığınızı kullanarak hazırlayacağınız egzersizler belki de onun okul yaşamının yönünü etkileyecektir.
VELİLER NELER YAPABİLİR?
Psikolojik Danışman Koray Yıldırım: “Eğer çocuğunuz okumada güçlük çekiyorsa ve bu yukarıda anlatılan özelliklerden birçoğuna sahipse, bu konuda uzman olan kişiler tarafından bir an önce disleksi vb. bozukluklarla ilgili bir eğitsel değerlendirmeye alınması gerekebilir.
Disleksili vb. durumlarda olan bireyler, uygun eğitimle okumayı ve düzgün yazmayı öğrenebilir ve diğer problemlerden kurtulabilirler.
Disleksili bireylerin aslında öğrenme kapasiteleri olmasına rağmen kendilerine uygun öğrenme yollarına ulaşamadıkları için okuma, yazma, heceleme, imla ve/veya matematikle sorunları vardır. Disleksili bireyler bunları öğrenebilir, ancak genellikle bu problemlerin üstesinden gelmek için özel eğitime ihtiyaç duyarlar. Yetenekli ve üretken zihinlere sahip bu bireylerin, öğrenmelerinde bir farklılık söz konusudur.
Disleksili çocukların tedavi süreçlerinde onlara en büyük desteği ebeveynleri verir. Disleksili çocuğun diğerlerinden farklı bir geleceği olmayacağına ikna olan anne babalar, okuldakinden farklı yeni öğretme stratejilerinden faydalanmalı ve bu noktada üzerlerine düşen sorumluluğu kabullenmelidir.”
Disleksi ile ilgili ilk bulgular, 1896 yılında bir İngiliz doktor olan W. Pringle Morgan tarafından elde edildi ve British Medical Journal’da yayımlandı. Morgan makalesinde, 14 yaşında olan Percy adındaki erkek çocuğunun her zaman akıllı ve zeki bir tutum içinde olduğunu, yaşıtlarıyla kıyaslandığında oyunlarda hızlı olduğunu ve arkadaşlarından geride kalan hiçbir yönü olmadığını, ancak okuyamadığını belirtiyordu. Bu dönemlerde disleksinin görme sistemiyle ilgili olduğu düşünülüyordu.
Çünkü, disleksinin en belirgin özelliklerinden biri, harflerin ve kelimelerin karıştırılması ve tersten algılanmasıydı. Bu bakış açısından yola çıkan bir düşünceyle, disleksiyle baş etmek için göz eğitimleri yaptırılıyordu. Daha sonra yapılan çalışmalar ise, disleksinin görmeyle ilgili bir bozukluk olmayıp dil sistemiyle ilgili bir bozukluk olduğunu ortaya koydu. Bugün, göz eğitiminin disleksiyle yaşamayı kolaylaştırmadığı da artık kesinlikle kabul gören bir gerçek.
Avrupa Disleksi Derneğine göre disleksinin tanımı: “Disleksi; okuma, heceleme ve yazma becerilerini edinmede nörolojik kökenli bir farklılıktır.”