Bugün tarihin en hüzünlü ve en görkemli günlerinden. Toprağa yüreklerimizden üç damla gözyaşının düştüğü gün...
Üç damla gözyaşının toprakta
üç fidana can verdiği gün.
Zalim bir düzenin kanı kanla yıkadığı, intikamın adalete hükmettiği gün...
Keşke gün doğmayaydı gözlerimiz görmeyeydi dediğimiz gün....
Üç yiğit insanı, üç namuslu devrimciyi, üç fidanı gözden yitirdiğimiz gün. Şu dertli sözleri Hüseyin’in Abdullah’a döktüğü kanlı gözyaşıyla ağladığımız gün;
Atlas olup yüklendiniz gamını Yunus olup yürüdünüz yolunu Hallac olup eriştiniz sırrına Bu dertli dünyaya, can olup yar oldunuz, Can verip ahu-zar oldunuz. Bugün görkemli bir gün: cesaretin ölüme diz çöktürdüğü gün... Yaşamın ölümde değil sonsuzlukta sürdüğü gün...
Metanetin yüreklerimizi ısıttığı, üç yiğit insanın üç aslan parçasının göklerde şehitlerin, devrimcilerin divanına oturdukları gün...
Spartacus, Selahaddin, Fatih, Che Guevera, Victor Jara, Claus Von Stauffenberg ve niceleri ile birlikte... Bu yaşamdan sonrakine göklerin ışığından toprağın rahmetine kavuşurken, Kerbela’daki şehitler kadar mazlum, Çanakkaledeki şehitler kadar metin, Dumlupınardaki yiğitler kadar coşkundunuz. Üç can, üç aslan parçası, dinmeyen üç gözyaşı, üç gencecik fidan...
Yeriniz Cennetin en güzel köşesi.. Bu çaresiz yaşamlarımızda biraz olsun onur biraz olsun umut aradığımızda sizi hatırlayacağız. Sizden güç bulacağız. Bu hayatta yaptıklarınız sonsuzlukta yankılanır... Sizler sonsuza dek yüreklerimizde yaşayacaksınız. Şehitler divanına binlerce selam olsun.