Aradan iki yıl geçmiş, dervişlerin köyünde Sılo Qız’ın elini öpüp merhaba demek istiyoruz. Kızı bizi içeri davet ediyor, dışarısı çok güzel burda oturalım diyoruz ve Sılo Qız geliyor. Yaşı yüzü geçmiş, köyünde vefakar kızıyla beraber yaşıyor, kızına Dersimliler olarak ne kadar teşekkür etsek az. Babasına bakmazsa bizlerde tarihimizle ilgili çok önemli yaşlı çınarı tanımıyacak, yaşananları doğru kanaldan öğrenemiyecektik. Yaşı yüzün üstünde olan Dersimin son çınarlarından ve en önemli kültür insanından her zaman çok şey öğrendik. Ne sorarsanız sorun hafızası çok berrak ve olayları iyi biliyor olması bizler için büyük şans.
Sohbetimize diğer bir bilge Hıdır amcada katılıyor, Hıdır amca Sılo Qız’a karşı çok saygılı davranıyor, bu eskiden Dersimde olan bir kültürdü, ne yazıkki saygıda son yıllarda kayboldu. Hıdır amca Sılo Qız’la ilgili çok bilgiye sahip bizde bu fırsatı kaçırmıyoruz onuda sohbetimize dahil edip, sorularımıza yanıt arıyoruz.
Uzun bir sohbetin arasında son günlerde 38 den sonra şehir merkezindeki kutlamalardaki fotoğrafın aslını soruyoruz, o resim nerde ve ne zaman çekildi, hikayesini birinci elden duymak istiyorduk. 1937 ile 1938 yıllarında büyük katliam yaşanmış ardından devlet egemenliği sağlandığında, törenler yapılmıştı buraya kadar tamamda Sılo Qız’ın orda işi neydi.Hıdır amcada bu olayı çok iyi biliyordu, hem kendisi hemde Sılo Qız olayı şöyle anlattılar.
Devlet yetkilileri bir tören yapıp sanatçılar arasında yarışma düzenlemek istemişler. Sılo Qız gibi sanatçıları kendi istekleri dışında toplayıp götürmüşler, fakat Sılo Qız kemanını çalamamış, çünkü telleri kırıkmış. Bir devlet yetkilisi Şögeyik’li sanatçı Hüseyin Doğan’ın elindeki kemanı alır ve birde bununla çalsın diye Sılo Qız’a verir, oda zazaca parçalar çalarak sanatını konuşturur.
Büyük bir katliamdan geçen Dersim’de yapılmak istenen töreni aslında yetkililer ellerine gözlerine bulaştırırlar çünkü Sılo Qız Türkçe bilmediğinden meramını Kırmancki olarak anlatır. Bu olayı kendisinden duymamız bizim için önemliydi, hazır sanatçılardan kendisiyle konuşmuşken en sevdiği ve yolunu takip ettiği büyük usta Sey Qaji’yide sormamızla Dersimi Dersim yapan parçayı Welat, Welat’ı söylemesi bizi hüzünlendiriyor.
Peki Sey Qaji’yle karşılaştımı diyoruz, tabi diyor Mazgirt, Bağın kaplıcalarında ilk defa gördüğünü belirtiyor. Özellikle doğu Dersimi, aşiretleri, yaşanan olayları tek tek hatırlıyor. Büyük kardeş kavgalarını anlatırken hüzünleniyoruz, birbirlerini acımasızca yok eden kardeşlerin ataları Khalmem'e dair anlattıklarına çok gülmekle beraber ne kadarda çalışkanmış deyip, tuttuğunu koparan inatçı yapısından dolayı saygı duyuyoruz. Hangi dağın hangi aşiret için kutsal olduğunu, Gağan, Xızır ve diğer kutsal aylardaki sıralamayı kendisinden tekrar öğreniyoruz. Gağan için bildiği Türkçe kelimeyi söylüyor, yılbaşı kutlaması.
Dini geleneklerimizle ilgili Hıdır amcanında çok önemli aktarımları oluyor, iki bilge karşımızda ve biz çok mutluyuz, sürekli anlatıyorlar ve biz bilgiye çok açız. Hıdır amcaya Duzgi diye sormaya başlıyoruz, o da hemen elini öpüp başına koyuyor. Nedenini soruyoruz , çünkü Duzgi çok kutsaldır onun isminin geçtiği her yerde bu işlemin yapıldığını aktarıyor, tamam diyoruz, peki diğer kutsallar için neden elinizi öpüp başınıza götürmedinizde sadece Duzgi için diyoruz. Bak diyor bütün peygamberler Allah katında birdir, hiç biri diğerinden üstün değildir, bizdede böyle Anafatmaya kadar bütün kutsallarımız aynıdır, farklılık olsada sonuçta hepsi tanrı yolundaki yolumuzdur diyor.
Ama neden sadece Duzgi denilince her kes gibi sizde elinizi öptünüz diye tekrar soruyoruz, Duzgin Bava Dersimliler için çok önemlidir, bu kutsal mekan bizim için tanrıya en yakın olduğumuz yerdir. Oraya gidip üç gün kalıp, dua edip ve rüyalarımızı görmeden ibadetimizi tamam saymayız. Duzgin Bava’nın adını ne zaman duysak elimizi öpüp başımıza koyarız, çünkü Duzgin Bava'nın maneviyatı sadece mekanında değil her yerdedir demesi bizler için yeterliydi.
Sadece Duzgin Bava ismin duyduklarında bu ibadeti yapan Dersimlilerle ilgili daha çok araştırma yapılmalı diye düşünüyoruz. Katliamdan sonra Sılo Qız başta Sey Qaji olmak üzere Dersimli ustaların parçalarının her yerde seslendirdi, ağıtlar yaktı, hikayeler anlattı, kasetlere alınan çok sayıda kayıtlarda Dersimliler vatanlarına gelmezseler bile onun sesinden, sürgünde, gurbette welat, welat diye büyük özlemi hep içlerinde tuttular. Burda özellikle toplum bilimcileri araştırmalara davet ediyoruz, Sılo Qız Kırmancki türküleri, ağıtları, masalları söylemeye devam etmeseydi ne olurdu sorusu iyi analiz edilmeli.
Her şey şova dönüşüp, büyük çoğunluk birbirlerini kandırmakla meşgulken, Kırmancki’nin son çınarı için neden bir şeyler yapmıyoruz diye söyleniyoruz, uzun sohbetin ardından bizi yemeğe davet eden köylülerinede dileklerimizi iletiyoruz. Sılo Qız yaşayan bir efsane mutlaka hayattayken bir şeyler yapmalıyız, köylüleri çok haklısınız ama Seyit Rıza’nında heykelini yaptılar bazıları pek memnun olmamış gibi bir durum içindeler diyor. Çok çabuk unutuyoruz, insanlar artık eski değerlerinde değil, yozlaşmayla beraber varlık nedenlerimizdende bi haber yaşıyoruz ve en kötüsüde bu olumsuzluklar çok olağan oldu, tehlikeli olanda bu.
Sılo Qız’ın Dersim kültürüne katkısından dolayı Unesco’nun yaşayan insan hazinesi listesinde olması gerekiyor, sadece Dersimliler içinde değil, evrensel bir değer ama farkındamıyız diye sormak istiyoruz. Dersim coğrafyasına bir daha bu zenginlikte bir bilgenin gelmesi imkansız, bilinen en önemli tarihi kırılmaların tanığı. Yarın olmadan hemen bir şeyler yapalım, hiç birşey yapamıyorsak köyünde bir küçük müze yapabiliriz belediye bir caddeye ismini verebilir diye düşünüyoruz, yeterki bilge insan aramızdayken ona ve tarihimize saygı gösterdiğimizi hissettirelim.
Bazı şeyler vardırki gerçekten tefarruattır, son ustanın 106 yaşında kemanını çalıp welat, welat demesinin bizlerde, Dersim Vatan'dır unutulmaz karşılığı bile ömre bedeldir.
sosmunzur