KORONA nedeniyle, yönetimlerin aldıkları önlemlerin ve çalışmaların çoğu tartışılıyor. Ama biri “pek” tartışılmıyor.
Pek sözcüğünü özenle seçtim. Çünkü, hemen hemen her ülkede tek tük sesini çıkaranlar var. Bizde konuyu iki kişinin; ATAOL BEHRAMOĞLU ile YAZGÜLÜ ALDIĞAN’ın tartıştıklarını biliyorum…
Tartışılmayan, kabul görmüş bu önlem, yaşlılara, DIŞARININ yasak edilmiş olmasıdır. Anlaşılan, dışarısı öyle önemli bir yer sayılmıyor.
Ama yanlış… İnsan dışarıyla “bütünleştiği” için yaşayabiliyor. Bu bütünleşmede, insan yalnız maddi dünyasını yaşamaz; manevi dünyasını da yaşar. Yani, coşkuyu da, sevinci de, hüznü de, hayranlığı da dışarıyla yaşar…
Dahası var:
Dışarısı, insanın; hak, hukuk ve değer kazandığı yerdir. Her uygar ülkenin insanı, bugünkü kazanımlarını evde oturarak elde etmedi: Dışarıda yürüyerek elde etti… Dışarıda çarpışarak elde etti… Dışarıda haykırarak elde etti…
Galiba ilk sıralar, korona’nın yaşlıların peşinde koştuğu (!) sanıldı. Yaşlıların hızlı koşamayacakları (!) düşünüldü. Ve evlere kapatıldılar. İlk uygulamayı, Batı ülkeleri yaptı. Ama görülen şu oldu: Korona sade yaşlıları değil, her yaştaki insanı seviyordu… Öylece yaşılar, Korona taşıyıcıları olmaktan kurtuldular… Batı şimdi de onları dışarıya çıkarma kararları alıyor…
Bizde yönetim, ilk günler, biz vatandaşlar gibi Korona’yı pek ciddiye almadı. Vahameti gördüğünde de, hemen yaşlıları evlere tıkmadı. Ama sonra Batı’yı örnek aldı. Artık yaşılar dışarıya çıkamıyorlar.
Ne var ki, yaşlılığı ölçüp biçmek ve işe yaramazlığını saptamak kimsenin hakkı değil. Hemen hemen her yaştaki insanın “gönlünde bir arslan yatar…”
RIZA CAN