Sis ve Arayış, Dersimli yazar Hüseyin Çağlayan’ın yeni çıkan kitabı. Daha önce eserlerini Zazaca yazan Çağlayan son romanını Türkçe kaleme aldı. Çağlayan Türkçe yazmasının nedenini “Zazaca, sevdiğim bir evdir, içine girdiğimde huzur içindeyim, rahatım. Ama bu evi tanıyan ve eve uğrayan çok az ziyaretçi var. Onun için hüzünlüyüm. Sosyal bunalıma düşmemem için komşu eve sığındım” sözleriyle açıklıyor. Bunları dile getirirken insanların anadillerini öğrenmek konusundan tutuk davrandıklarını da aktarıyor. Zazaca yazdığı eserlere olan ilginin zayıflığını buna bağlayan Çağlayan, Sis ve Arayış’ı daha fazla okurla buluşmak istediğini dile getiriyor.
Hüseyin Çağlayan ile Sis ve Arayış’ı konuştuk... Romanın bir Dersim 38 kitabı olmadığını dile getiren Çağlayan “Sis ve Arayış, aslında bir aşk hikayesidir; bu aşk ilişkilerden doğan çelişkileri, kıskançlıkları, ihanetleri ele alır.” diyor.
Kitap, 38 “mağdurları”nın hayata tutunmasını da anlatıyor. Bir sürü ‘kargaşanın’ olduğu bu kitap bir Dersim 38 kitabı mı?
Ben Sis ve Arayış’ta 38’i anlatmak istemedim. Daha önce 38’i konu edinen çalışmalarım oldu ama bu kitabın asıl konusu değil. Sizin de bildiğiniz gibi 38 büyük bir travmadır. Yaşlılarımız 38’den bahsedince, “Gün ve ay durmuştu,” diye söz ediyorlardı. Bu coğrafyanın yaşayan bir bireyi olarak istesem de bu büyük felaketi teğet geçemem. Çünkü travması büyük ve hâlâ insanlar üzerinde izini taşıyor. Roman, çok katmanlı olduğu için Ali Haydar’la birlikte birçok karakteri barındırıyor. Şehriban ve Eşi Mevlüt’ün Ermeni komşularıyla olan ilişkisi, ailevi ve töresel baskı, dini baskı... Ailenin Ermeni komşularının topraklarına nasıl konduklarını... Ezidi Beşir’in etnik kimliğini gizlemek için Müslüman oluşu, yaşadığı acı, Türk-Yunan mübadelesi sonucu İphigenia ve ailesinin başına gelen acıları, Ermenice “Büyük Felaket” anlamına gelen “Meds Yeghern” olarak bilinen siyasi facia sürecinde “Ermeniler camiyi basıyor” kışkırtmasıyla yaşlı Ermenin başına gelen korkunç acıları konu edinmektedir. Sağın, sola düşmanlığı, kafası çivilenlerin hikayesi... Sis ve Arayış, aslında bir aşk hikayesidir; bu aşk ilişkilerden doğan çelişkileri, kıskançlıkları, ihanetleri ele alır.
Bu tür kitaplarda ideal kahramanlar seçilir. Ancak, sizin baş karakteriniz Ali Haydar, oradan oraya savrulan bir tip... Bazen devrimci, sıklıkla hovarda... Bazen de hayattan bütün ümidini kesmiş bir tip...
Ali Haydar, bir önceki soruda anlatmaya çalıştığım tüm bu ilişkilerin içinde bir tip. Yaşadığı siyasi toplum gibi inişleri çıkışları olan bir karakter. Başkahraman Ali Haydar’ın inişli çıkışlı bir yaşam serüveninin oluşu, bazen devrimci, bazen hovarda oluşu, ilişkilerde gelgitlerinin oluşu, içinde bulunduğu toplumun verdiği huzursuzluk, kaygı ve baskıdan kaynaklı. Psikolojik bunalıma girmesi, arayış içinde olması insani bir durum, Ali Haydar, dogmatik değildir, yaşadığı dünyada dünyasını belirtme, bulma gayretindedir. Yurtsuzdur, hayat, onu oradan oraya savurur.
Kitabınızın ismi ‘Sis ve Arayış’... Karakterlerin sürekli yeni bir ‘arayış’ içerisinde olduğu kıtanın başında sonuna görülüyor. Kitabın ismi neden ‘Sis ve Arayış’?
Türkiye insanı hep bir umut, huzur peşinde. Ne yazık ki bu umutlar hep suya düşüyor. Sık sık askeri darbeler yaşayan bir toplum ve bu toplum bulunduğu konumdan her defasında senelerce gerilere itiliyor. Siyasal olarak hep sisli ve puslu bir yaşam tarzı sürüyor. Şiddet, toplumun bir parçası haline gelmiş durumda. Şiddet, yalnız Ali Haydar’ı değil, toplumu da olumsuz etkiler. Ali Haydar da siyasi olarak sisli olan havayı teneffüs eder, ama yine de pes etmez, arayış içindedir; sisli havada bir arayış serüvenine girer: kendini, aşkı, sevgiyi, hoşgörüyü ve iyiyi arar ve bu değerler için mücadele eder.
Orhan KURUL