Onların gününde, onların bayramında onları yine ağlattılar. Soğuk havada ince giysileriyle saatlerce tören alanlarında tutulan çocuklar, soğuktan yine ağladılar.
Birinci sınıftaki bebeleri de bütün sınıflarla beraber, asker gibi uygun adımlarla yürüterek tören alanlarına götürürdük, bayramlık ince giysileriyle, tören alanlarında saatlerce ayakta beklerlerdi. Şiirler, konuşmalar, düzenlenmiş gösteriler, bitinceye kadar, soğuk Nisan yağmurlarında titrer dururlardı. Bu günkü kadar anne, babaların, çocuklarına titremediği, şemsiyelerin olmadığı koşullarda ıslanırlardı. Bazıları dayanamaz çevredeki dükkânlara çatıların altına kaçar sığınırlardı.
Korunaklı protokol da kalın giysileriyle oturan, devlet büyükleri, Vali, Milli Eğitim Müdürü, okul müdürleri, bütün bunları görmezlerdi. Onlar, düzenlenmiş programda, eksiklerin olup olmadığına, yaşanmadığına bakarlardı.
Yine bir, 23 Nisan Bayram törenleri sonrasıydı. Okul Müdürümüz öğretmenleri toplamıştı. Üzgündü. Törenlerde, öğrencilerimiz, asker gibi düzgün uygun adımla yürümedikleri için Vali ve Milli Eğitim Müdürü tarafından beğenilmemiş. Eleştirilmişti.
Çocuklara, hediye edilmiş, çocuk bayramında, çocuklar, çocukça oynayıp, gülerek, sevinçle, keyfine göre yürüyerek gününü, bayramını kutlamayacak. Asker gibi uygun adımlarla yürüyerek, protokoldekileri, Devlet büyüklerini, selamlayarak yürüyeceklerdi.
Evet, o günlerde, geçmişte, ilkokulların katıldığı 23 Nisan Çocuk Bayramı, böyle çocuklara işkence yapılarak kutlanırdı.
Bugün çok şey değişmiş olsa da, Dün kutlanan bayramda, tören alanlarında çocuklar, Yine üşüdüler. Yine ağladılar.
Bir türlü, aralarına katılmak istediğimiz uygar ülkeler gibi bayramları kutlamayı yapamadık. Uygar ülkeler gibi çocuklarımızı çocuk gibi algılayamadık. Onları bayramlarında reklam aracı gibi kullandık. Makam koltuklarına oturtarak makamların, reklamlarını yaptırdık.
Çocukların bayramını, bırakmadık çocuklr, çocukça, gönüllerince kutlasınlar.
Onları yine üşüttük. Yine ağlattık.
FİKRİ TAŞ