Yolsuzlukların üzerine gitmek, açığa çıkarmak, gazeteci olmanın ötesinde, insan olmanın vicdanlı olmanın ifadesidir. Kamuoyunun gözü kulağı olarak tanımlanan gazeteci olarak bunun mücadelesini vermeye çalıştık. Bize ulaştırılan, belgeli, gerçek olan kanunsuzlukların yolsuzlukların, üzerine sorumluluğumuzun gereği gitmeye çalıştık.
Aynı duyarlılığı, yolsuzlukları soruşturacak, kurumlarında yerine getirmesi beklenir. Ne yazık ki ülkemizde bu yeterince yerine getirilmemektedir. Hakkında yolsuzluk iddiası olanlardan halkın tanımı ile torpilliler hep korunur. Haklarında soruşturma açılmasına izin verilmez. Savcılığın başlattığı soruşturmanın sürmesine, Memuri Muhakamet Kanununun yetkili kıldığı yakın amirleri olan yetkililer izin vermez. Yolsuzluğu yapanın yolsuzluğu yanına kar kalır. Üstü örtülür. İleri sürülen iddiaların doğruluğu ancak yapılacak soruşturma ile açığa çıkacağından, soruşturulmasına izin verilmediğinden aklanmaz. Aksine hakkındaki şüpheleri artırır.
İleri sürülen iddialar, gerçek değil iftira ise, suçlanan kişi iddia edilen yolsuzluğu yapmamışsa, Vicdanen rahat ise, hakkında soruşturma açılmasını, engellememeli, aklanması için soruşturma yapılmasını kendisi ısrarla istemelidir. Kendilerinin suçsuz olduğuna inananlar, haklarında soruşturma açılmasını kendileri istemişlerdir. İddialara muhatap kişi, İleri sürülen, kendisini suçlayan iddiaların, soruşturulmasını istemiyorsa, Bu, ileri sürülen iddialarda haklılık payının olduğu şüphesini doğurur. Kişiye daha çok zarar verir. Sürekli töhmet altında kalmasına yol açar.
İbrahim Korkmaz isimli kişi, Mazgirt İlçesi Milli Eğitim Müdürlüğünde, şube müdürlüğüne atanmış. Bir müddet sonrada geçici görevle merkezde görevlendirilmiş. Görevi ile birlikte Tunceli merkeze taşınmış. Kendisine lojman tahsis edilmiş. Çocukları okullara kaydedilmiş. Tunceli’deki görevine, asaleten atanıncaya kadar, Mazgirt’te oturduğunu iddia ettiği ailesinin yanına gidip gelme ücreti olarak yaklaşık 6000 TL. Harcırah aldığı. Ailesi Mazgirt’te olmadığından Mazgirt İlçesine bir gün bile gitmediği, bunu yalan beyana dayandırdığı, lojman tahsis tarihi ile Çocuklarının okula kayıt tarihlerinin, kayıtlarda olduğu, belgelerinin, Tunceli Milli Eğitim Müdürlüğünün dosyalarında mevcut olduğu iddiaları bize geldi. İddiaları, Milli Eğitim Müdürlüğü yetkililerinden sorduk. Araştırdık. İleri sürülen iddialarla ilgili belgelerin dosyalarında olduğu bilgisini alarak, iddiaları, gazetecilik sorumluluğumuzun gereği köşemize taşıdık. Kamuoyunu bilgilendirdik.
O günlerde zamanın Milli Eğitim Bakanının başdanışmanı beni telefonla arayarak gerekenin yapılacağını ifade etmiş, Tunceli’de normal teftiş için bulunan bakanlık müfettişlerinden gerekli soruşturmanın yapılması istenmişti. Soruşturmanın yapılması, o günün yetkilileri tarafından engellenmiş, müfettişler soruşturma yapmadan gitmişlerdi.
İleri sürülen iddialarla ilgili olarak Bakanlık Müfettişlerinin soruşturma açmasına izin verilmediği gibi, Savcılarında soruşturma açmasına Memuri Muhakamet kanununun yetkili kıldığı yetkililer tarafından izin verilmemişti
Başka bir ile tayini yapılan İbrahim Korkmaz, Tunceli’de görevde bulunduğu süre içinde, hakkında ileri sürülen iddiaları, köşemde birkaç kez dile getirdiğim halde, hakkımda her hangi bir hukuki bir başvuruda bulunmadı. Dava açmadı. Gittiği ilde, hakkımda temyiz süreci olmayan, soruşturma izninin verilmeyişini, gerekçe göstererek tazminat davası açtı.1500 TL. nin altındaki tazminat davaları temyize, Yargıtay’a götürülmediğinden, bunu kendisi için bir fırsat olarak kullanarak, haklılığına güvenmediğinden, Yargıtay sürecini, onayını, göze alamadığından, 1250 TL tazminat davası açtı. Mahkeme davacının, iddialardan dolayı aklandığına dair belgesi olmadığını dikkate almadan, avukatımın, bütün kanuni itirazlarına rağmen, ileri sürülen iddialar için, soruşturma izninin verilmemesini, hukuki dayanak alarak, temyizi, yargı tayı, olmayan bir kararla, suçu, ileri sürülen iddiaları, gazetecilik sorumluluğu gereği dile getiren gazeteciye yükleyerek, beni 1250 TL tazminat ödemeye mahkûm etti.
Ben bir gazeteci olarak bana iletilen, belgeli olduğu ileri sürülen bir yolsuzluk iddiasını, gazetecilik sorumluluğum gereği dile getirdim. Kamuoyunun bilgisine sundum. Devletin hakkını hukukunu korumaya çalıştım. Devletten haksızca alındığı iddia edilen haksızlığı, yolsuzluğu dile getirdim. Hak edilmeden alındığı ileri sürülen paranın devlete iadesi için yazdım. Devleti, savundum. Adaletin, hukukun yerine gelmesini isteyerek yazdım. Ben doğrudan kimseyi suçlamadım. Belgeli olduğu iddia edilen, ciddi bir iddiayı dile getirdim.
Benim ödülüm mahkeme kararı ile hak etmediğim bir tazminata mahkûm edilmek olmamalıydı. Hukukun, adaletin, görevi, iddia edilen yolsuzluğu açığa çıkarıp aydınlatmak, devletin zararını önlemek olması gerekirken, Ciddi bir iddiayı dile getiren kamu görevini yapan gazeteciyi cezalandırmıştır. Bu kararla da gazetecilerin haksızlıkların, yolsuzlukların üzerlerine gitmeleri bir nevi engellenmek istenmiştir.
Halkın duyarlılığını, ileri sürülen ciddi iddiaları, dile getiren, benim ödülüm, aydınlık isteyen gazetecilerin ödülü, bu olmamalıydı.
*****
24 Kasım Öğretmenler günü her yıldan farklı olarak, Van depreminin üzüntüsü içinde, buruk kutlandı. Depremde kaybettiğimiz 73 öğretmenimizin acısı, üzüntüsü,24 Kasımı âdete matem gününe çevirdi. Onlar, doğuya, mahrumiyet illerine, Vana, Erciş’e, öğretmenlik yapmak için gitmişlerdi. Aydınlatmak için gitmişlerdi. Hazreti Âlinin köle olurum dedikleriydi. Hepsi gencecikti.
Öğretmenler gününde, emekli bir öğretmene çiçek getiren Milli Eğitim Müdürü onları kaybetmenin acısı, üzüntüsü içindeydi.
Fikri TAŞ