Rojava’da insanlık açısından yaşanan direniş, bölgede yeni bir edep ve vicdan arayışının da mücadelesidir.
Tüm insani değerlerden yoksun İŞİD çetesinin saldırıları karşısında direnen Kürtler, insanlığın edep ve vicdanını da oluşturuyor.
Önce başbakanın sonrada cumhurbaşkanın insanlığın yeni vicdan ve edep hareketinde halkı ile beraber direnen milletvekili Aysel Tuğluk’a yönelik saldırıları, Ortadoğu’da oluşan bu yeni edep ve vicdan hareketinin ne kadar zorunlu olduğunu göstermektedir.
Aysel Tuğluk edep, vicdan sahibi olan herkesin göstereceği bir refleksle, yaşanan barbarlığa karşı eli kolu tutan herkesin yapacağı şekilde bir taşla karşı durmuştur. Aysel Tuğluk’un attığı taş, Edward Said’in İsrail sömürgeciliğine karşı halkının yanında gösterdiği insani duruştan farklı mıdır? Bu soruya yaşanan barbarlık karşısında yüreğinde biraz insani duygu taşıyan kesinlikle hayır diyecek ve aynı duruşun sahibi olacaklarını belirteceklerdir.
Peki, halkının yanında vicdani ve insanlık edebi karşısında kendine yakışanı yapan Aysel Tuğluk’a karşı halef ve selef Türkiye’yi yönetenlerin saldırısını nasıl yorumlamalıyız? Öncelikle belirtmeli ki Türkiye’yi yöneten bu halef ve selef baylar, küfürbazlıkları ile karakterlerini gösteriyorlar. Eril kafaların halklara düşman, edepten vicdandan dan dan yoksun, densizce sarf etikleri bu coğrafyadaki egemen kültürün tipik karakteristik özellikleridir. Küfürbaz başbakan ve cumhurbaşkanın kendileri dışında gördükleri Kürde, devrimciye, kadına dönük bu saldırgan üslupları kişiliklerinin aynasıdır. Kürdü aşağılayan, kadını aşağılayan bu kafa insani anlamda bir edep sahibi değildirler.
Diğer yanıyla Davutoğlu ve Erdoğan’ın bu saldırganlığının altında yatan barbar IŞİD çetesiyle yapılan işbirliğinin açığa çıkması ile oluşan suçluluk psikolojisidir. Ortadoğu’yu adeta kan deryasına çeviren ve 21 yüzyılda görülmemiş bir barbarlık örneği olan IŞİD çetesini silahla besleyen yönetenler bu kirli ilişkinin açığa çıkmasından rahatsızlar, o yüzdende Kürt halkına ve vekillere pervasızca saldırıyorlar.
Başbakana sormak gerekiyor edepsizlik Rojava’da, Şengal’de, Güney Kürdistan’da kafa kesen IŞİD çetelerine karşı sessiz kalmak, ona her türlü desteği vermek midir yoksa bu barbarlığa karşı durmak mıdır? Davutoğlu bilmeli ki Kürtler egemenlerin halk düşmanı edep anlayışına karşı oldukları için, yaşadıkları her toprak parçasını kanıyla suluyor ve insanlığa yeni bir edep vicdan hareketi geliştirmek için direniyor. İnsani değer taşıyan herkes açısında edep, köleliğe karşı özgürleşme, etnik ve dini milliyetçiliğe karşı eşitlik ve özgürlük mücadelesi yürütmektir. Edepli olmak mazlum olanın yanında olmak, onunla ekmeğini, suyunu paylaşmaktır. Bu insani duygulardan nasibin alamamışlardan edep beklemek hayaldir. Yaşamlarını edepsizlik üzerine kurmuşlardan Kürtlerin onurlu direnişlerini anlamasını beklemesek de inançları açısından biraz olsun edepli davranmaları gerekmiyor mu?
Küfürbazlığın baş temsilcisi olan cumhurbaşkanı ise öğrencisini aratmayacak şekilde Aysel Tuğluk’a saldırıyor. ”Suriye’den gelen Kürtlere kucak açan Mehmetçik’e taş atma densizliği” diyor. Peki, ama sayın cumhurbaşkanı halkın ve dünyanın gözlerine bakarak açık açık yalan söylerken, sırf Kürt düşmanlığından dolayı Türkiye’yi adım adım savaşa sürükleme densizliğine ne diyor acaba. IŞİD barbarlığından kaçarak kendi topraklarına sığınan mazlumları, tank ve silah namlularıyla karşılayan “Mehmetçiğe” nasıl şükran duyulacak. Erdoğan, kardeşleriyle dayanışmak amacıyla her gün Suruç’ta bekleyen halkı gazlamak, coplamakla nasıl bir densizliğin içerisinde olduğunun farkında mıdır? Kasımpaşalı külhanbeyi edasıyla siyaset yürütme çapsızlığını her gün halkın gözlerine sokarken, yeni dönemde Davutoğlu, Akdoğan gibi yeni yetmeleri halkın karşısına dikme densizliğine ne demeli.
Kürtler Rojava’da,Şengal’de, Bakurda, bulunduğu her yerde yaşanan edepsizlik ve densizliklere karşı yeni bir ahlaki politik toplumu şekillendirirken büyük bir edep hareketi yaratıyor.Yaratılan bu edep hareketinin temelinde halkın vekilinin ,halkının yanında olması vardır.Halkı ile beraber coplanan,gazlanan,işkencelere karşı direnen vekil elbette zalimin zulmüne karşı taş ile direnmek hakkına sahiptir.Sembolik olarak sömürgeciliğe,barbarlığa ,köleliğe atılan taş kürdün yeni yaşama manifestosunun göstergesidir.Kürt artık bulunduğu her alanda direnecek ve zulme boyun eğmeyecektir.
O yüzden de Davutoğlu’nun sahte güllerine karşı özgürlük taşlarını atmaya devam edecektir. Kürt için erdemli olmak, edepli olmak zulmün karşısında o taşı atabilme yürekliliğini göstermektir. Kürt kendine karşı yaşatılan densizliklere, edepsizliklere karşı susmak yerine taş atmaya devam edecektir.