Zeus Sunağı Topraklarına Geri Dönebilir!
Öğrenilmiş çaresizliğin bir yöntem olarak benimsendiği ülkemizde Zeus Sunağı'nın ait olduğu topraklara geri getirilemeyeceği düşünülmüştür yıllarca. Zeus Sunağı sadece Zeus için değil tüm tanrılar ve hatta tüm insanlık için inşa edilen bir tapınaktır. Zeus sunağının olduğu yerde bulunan çam ağaçları adeta rüzgarla geri dönmesi için haber salmaktadır ait olmadığı yere.
Zeus Sunağı’nın Bergama’dan Almanya’ya yasal olmayan yollarla gizlice götürülmesi ve 1870’lerden sonra Almanlarca keşfedilmesi Türk ve Alman kaynaklarında farklı terminolojilerin geliştirilmesini de beraberinde getirmiştir.
Zeus Sunağı ile ilgili Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Ali Sönmez sunağın o dönemdeki yasal olarak götürüldüğü iddiasını kitabında çürütmektedir. Almanların “Sultanın izniyle götürdük” savunmasına karşılık 1869 ile 1878 yılları arasında 9 yıl boyunca Humann’ın kaçak kazı yaptığı bu kitapla belgelenmektedir.
Bu çalışma, Bergama Zeus Sunağı’nın 19. yüzyılın ikinci yarısında Türkiye’den Berlin’e nasıl götürüldüğünü bilimsel verilerle ortaya çıkarmayı amaçlamaktadır. Batı Anadolu’daki antik kentlerden çıkartılan eserler, ciddi bir yasal prosedüre dayandırılmaksızın, kazıları yapan ülkelerin müzelerine taşınmıştır.
Sunak, 19. yüzyılın ikinci yarısında, yoğunluklu olarak 1870’li ve 1880’li yıllarda Alman arkeologlar, araştırmacılar, konsoloslar aracılığıyla aşama aşama sandıklarla Bergama-Çandarlı-İzmir güzergâhıyla Berlin Müzesine intikal ettirilmiştir.
OSMANLI ARŞİV BELGELERİ IŞIĞINDA BERGAMA ZEUS SUNAĞI’NIN BERLİN’E GÖTÜRÜLÜŞÜ HAKKINDAKİ ARAŞTIRMAYI BULACAKSINIZ KİTAPTA.
Yitik Miras Zeus Sunağı kitabının yazarı, Asar-Atika politikasına rağmen nasıl götürüldüğüne dair tarihsel, arkelolojik ve hukuksal sorulara cevaplar aramaktadır. Kitap ekim 2020 'de ideal yayınlarından yayımlanmıştır.
Zeus Sunağı‘nın nasıl ya da kimin tarafından kaçırıldığı önemli olmakla, bunun altında yatan sebepler daha da önemlidir. Zeus Sunağıyla birlikte, 18. ve 19. yüzyıllarda Anadolu’da bulunan pek çok tarihi eser batılılar tarafından kaçırılmıştır. 19. Yüzyılda Avrupa’ya hakim olmaya başlayan siyasi ve ekonomik sömürgecilik ve yayılmacılık politikalarıyla birlikte, Avrupa uygarlığının temeli kabul edilen eski uygarlıklara ait eserlerin aranması, Anadolu coğrafyasının söz konusu antik kentler ve tarihi eserler yönünden oldukça zengin olması gibi etkenler belirleyici ana sebep olarak değerlendirilmelidir.
Doç. Dr. Sönmez arşiv belgelerine bakarak bu satın almaları şöyle yorumlamaktadır: “Almanya açısından bu isteklerini elde etmesini sağlayacak şartlar 1878 senesine gelindiğinde oluşmaya başladı. O nedenle izin de bu tarihte verildi. Balkanlar’da birçok isyanla boğuşan, Rusya’ya karşı 1877-1878 (93 Harbi) savaşını kaybeden ve ekonomik olarak büyük sorunlar yaşayan Osmanlı Devleti bu tarihlerde, Almanya’nın iktisadi, siyasi, askeri ve kültürel nüfuz alanına girmeye başlamıştı.”
1869 yılında bugünkü Eski Eserler Kanunu‘nun temelleri o dönemde atılmış. Ancak bu yasa yabancıların Osmanlı topraklarında bulunan tarihi eserleri almalarını tamamen engellememiş, 6. maddede yer alan padişahın özel izniyle kısmen mümkün hale getirilmiştir.
Çıkarılan bu kanunun eksiklerinin bulunması, 1874 yılında Müze-i Hümayun’un (bugünkü İstanbul Arkeoloji Müzeleri) müdürü Alman Dr. Phillip Anton Dethier’in yeni bir yasa hazırlatması sonucunu doğurmuş. “Asar-ı Antika Nizamnamesi” ile henüz keşfedilmemiş eserlerin mülkiyetinin devlete ait olduğu belirtilmiş ve kazılar sonucunda elde edilen eserlerin üçte birinin kazı yapana, üçte birinin arazi sahibine, üçte birinin ise devlete ait olacağı belirtilmiştir.
İlber Ortaylı’nın Osmanlı İmparatorluğu’nda Alman Nüfuzu adlı eserindeki değerlendirmesi de önemlidir.
“Alman yayılmasının hedeflerini saptamak ve bu coğrafi yayılma alanını araştırmak için, Alman doğubilimcileri 19. yüzyılın ikinci yarısında hızla örgütlendi ve yoğun bir araştırma faaliyetine başlayarak kültürel zenginliklerin yağmasına giriştiler.Türklerin cehaletinden dolayı verildiği söylenen, gerçekte şantaj ve baskı yoluyla zorla alınan Bergama Zeus Sunağı ile sembolleşen bu yağmacılık hareketi, doğu bilimcilerin topladığı cemiyetler ve 1908’den sonra yoğun olarak faaliyette bulunan siyasi nitelikli Deutsche Vorderasien Komitee/Alman Önasya Komitesi tarafından yönetiliyordu.”
1938 yılında Adolf Hitler Nazi Almanya’sının gücünü tüm dünyaya göstermek amaçlı bir propaganda alanı yapıyor ve bu alanda yer alan Zeppelinfeld stadı Zeus tapınağından esinlenilerek tasarlandığı düşünülmektedir.
Soğuk Savaş sürecinin sonunda Alman birliğini sağlayan antlaşma 31 Ağustos 1990’da imzalandı. Antlaşmanın 35. Maddesi, arkeolojik tarihi eserlerin ve koleksiyonların yönetimini, bir zamanlar Prusya’ya bağlı olan ve daha sonra Doğu ve Batı olarak bölünen Alman devletlerine, Foundation of PrusianCultural Property/Stiftung Preubisher Kulturbesitz kurumuna veriyordu.
Zeus Sunağı ve diğer eserlerin bulunmasına yönelik alınan kazı izinlerini amacını aşarak kullanan Alman arkeologlar, kazılar sonucunda bulunan eserlerin niteliği ve niceliği ile ilgili bilgileri Osmanlı makamlarından gizlemişlerdir. Almanların bu eserlere gösterdikleri yoğun ilgi ve ülkelerine götürmek için kullandıkları yöntemler, Türk yetkililerin kararlarında belirleyici olmuştur. Türkiye’nin arkeolojik kazılardan çıkan eserleri, ortaya çıkaracak, antikaların Dersaadet’e nakli külfet ve masarifi mucib olacağı şeklinde naklini sağlayacak ve çağdaş anlamda müzelerde sergileyecek bilgi donanımına ve yeterli teknolojiye sahip olmadıkları gözden uzak tutulmamalıdır. Bütün insanlığın ortak mirası olarak kabul edilen evrensel değerlere sahip kültürel ve doğal varlıklarını dünyaya tanıtmak, toplumda söz konusu.
Evrensel mirasa sahip çıkacak bilinci oluşturmak ve çeşitli sebeplerle bozulan, yok olan kültürel ve doğal değerlerin yaşatılması için gerekli işbirliğini sağlamak amacıyla UNESCO’nun 17 Ekim – 21 Kasım 1972 tarihleri arasında Paris’te toplanan 17. Genel Konferansı kapsamında, 16 Kasım 1972 tarihinde Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleşme kabul edilmiştir. 14.04.1982 tarih ve 2658 sayılı Kanunla katılmamız uygun bulunan bu Sözleşme, 23.05.1982 tarih ve 8/4788 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla onaylanarak 14.02.1983 tarih ve 17959 sayılı Resmî Gazete’de yayınlanmıştır. Zeus Sunağı ile ilgili geliştirilecek politikalar bu kapsamda değerlendirilmelidir.
Yitik Miras Zeus Sunağı kitabı Avrupa'nın kıskacında Asar- Atika politikasını irdelemekte ve Anıtın bir zamanlar kendi ışık ve ortamında en etkileyici haliyle yükseldiği günlere dikkat çekmektedir.