Kalp dostlarım merhaba... Bu köşeden uzun zamandır size iyi oluş halimiz, yaşam kalitemiz için içimizde dişilin ve erilin denge ve şifalanmasına yönelik çok bilgi ve bilgelik paylaştım. Son günlerde büyük bir keyifle ve bir çırpıda izlediğim Zeytin Ağacı dizisinin de özellikle bu konuyu ele alan, önemini vurgulayan sahneleri beni oldukça mutlu etti. Sizlerde izledikten sonra içindeki derinliği pekiştirmek adına da özellikle bu yazıyla yorumlamak istedim.
Dizi özellikle insanın modern hayatın içindeki koşuşturmaların içinde kaybettiği kendi özüyle buluşması, dönüşüm yolculuklarına girmesi ve bu anlamda farklı ruhsal tekniklerle buluşması konusunu çok güzel ele almış.
Gerçek hayatın tam içinden örnekler oluşu bence çok yaşama dokunmak adına kıymetli olmuş. Özellikle bu alanlara zihinsel ve rasyonel yaklaşıp reddeden Ada profili ise yine çok sıklıkla karşılaştığımız bir karakteri canlandırmış. Her bir aslında kimlik de yine etrafımızda kolaylıkla benzerlerini bulabileceğimiz profillere örnek. Benzeri danışanlarım olduğu için dizinin bu yönünü de oldukça herkese uygunluğuyla hoşuma gitti açıkçası. İçimizden birileri...
İyileşme sürecine neden ihtiyaç duyuyoruz? Bazılarımız bir hastalıkla tetiklenip arayışa geçerken, bazılarımız ilişki sorunları ya da finansal sorunlarla ilgili çıkış yolları arayışına giriyorlar. Farklı sebeplerle de gelsek yol bizi içimizdeki o saf benlikle tekrar buluşturmaya doğru adım adım götürüyor. Hayatımızı, başımıza gelenleri, tekrar edenleri anlamlandırma yolu bu. Tabi, eğer izin verirsek...Günün sonunda, bilinç seviyesinde doğru kullanım ve rehberlik eşliğinde kişisel dönüşüm yolculukları için çok farklı teknikler kullanabiliyoruz. Dizide teknik örneği olarak aile dizimi kullanılmış. Tabi bu teknik içsel yolculuk için bize ışık tutabilecek tekniklerden biri. Ama bunun gibi daha pek çok farklı teknik olduğunu söylemeliyim. Tabi yeri gelmişken de bu yolculukların uzun, adanmış bir yol olduğunu da belirtmeden geçemeyeceğim.
Şimdi gelin biraz daha dizide de gayet iyi aktarılan bu yolculukta önemli bir yeri olan dişil ve erilin dengelenmesi, şifalandırılması konusunda derinleşelim..
İsterseniz dizinin adında da yer alan ve tüm dünya mitlerinde AĞAÇ kavramı ve İNSAN metaforunu ele alarak başlayalım önce... Ağaç, köklerini toprağın derinlerine doğru salarak, tıpkı insanlar gibi yukarı doğru büyür ve meyvelerini sunmak için bir başa ulaşma amacı güder. İnsanlar için kutsal sayılan ağaçların atası olarak kabul edilen, Hayat ağacı; türeme ile ilişkilendirilir. İnsanların yaratılışının bu ağaç sayesinde yaratıldığından çokça söz edilir. Hayat ağacının dünyanın yaratılışından beri var olan olduğuna inanılır.
İnanışa göre Hayat ağacı, dünyanın merkez noktasından, göğün yedi kat üzerine kadar uzanan, aynı zamanda köklerinin yeraltı dünyasına kadar inen, yer ile gök arasında ilişkiyi sağlayan kutsal bir varlıktır. Hayat ağacının ırkı, dini fark etmeksizin tüm milletlerde önemli olması, ağaç kültünün insanları birleştirme gücünü göstermektedir. Hayat ağacı, ebedi gençlik ve ölümsüzlük kaynağıdır. Buradaki ırkı, dini fark etmeksizin ifadesinin özellikle altını çizmekte yarar görüyorum. “Hayat Ağacı her zaman yeşil, her zaman çiçekli, her zaman meyve yüklü ve yiyeni ölümsüz kılan bütün ağaçları bünyesinde barındırır. ” (Ergun, 2004, s. 155) Yani herkesle ve her şeyle aslında bir bağlantı ve bütünlük halindedir. Tıpkı tüm dünya insanlarının aslında birbirine bağlı olduğu gibi..
Dizide özellikle dördüncü bölümde anlatılan zeytin ağacının köklerinin dişil yönümüzle olan bağlantısı tam da burada devreye giriyor. Ağacın köklerinin ilk bağlarını önce ailenden, aile büyüklerinden, atalarından tüm dünya ile kuruyor olmasından...
Peki ağaç ile dişilin şifalanmasının bağlantısı nedir? Aslında metaforu burada şöyle detaylandırmak gerekir. Yerküreden beslenen ağaç köklerini toprağın derinlerine kadar uzatır. Bu uzama erişebildiği yere kadar devam eder. Toprağın önemi kadar, köklenmeye olan eğilim önemlidir tam bu noktada. Yerküre, doğa, toprak yine tüm kadim bilgeliklerde dişili temsil eder. Gökyüzü ise erili... Bu ikisinin dengesinde ağaç gibi insan da bir varoluş hikayesi yaşar aslında. Ne kadar yere köklenirse o kadar dalları güçlenir, yeşerir, gökyüzüne doğru yükselir... Gerçek dengeyi ise için bu benzetmenin içinde yaşam sürdürebilmek getirir.
Tam bu noktada insanın dönüşümü, yaşamının kalitesi için önemli bir fikre varabiliriz. Yerküreden sağlıkla aldığın dişil enerji ve gökyüzünden aldığı eril enerji arasındaki dengeyi bulmak oldukça önemli...
Dişil enerji bizim durağan halimiz ve bu durağanlığın içindeki yaratıcılığımız, şefkatimiz, dönüşüm gücümüz, bütünselliğimiz, bolluğumuz, süreç içindeki gözlem ve katkı yeteneğimiz. Dişil köklerimizi anne ve anne soyundan alıyoruz. Eril enerjimiz ise eylemsel halimiz, aktifliğimiz, vizyonerliğimiz, sonuç ve hedef odaklılığımız, bereketimiz, karar vericiliğimiz. Eril yönümüzü ise baba ve baba soyundan alıyoruz. Yani her iki yönümüzde yin ve yang benzetmesi gibi birbirini tamamlayan, hatta iç içe geçen halimiz. Anne ve babamızın soy ağaçlarının anne rahmimizde birleşip bizi bu dünyaya getirmesi süreci bu. Bir başka deyişle; anne ve anne soyundan ilişkileriniz, bolluğunuz size akarken, baba ve baba soyundan bu ilişkilerdeki istikrar ve finansal alana da bereketiniz geliyor. Demek ki bu iki kanallardaki ruhsal bağlarımızın dengeli olup, onurlandırılması önemli.
Peki ne oldu da biz bu iki doğal parçamızı zaman içinde dengesizleştik hatta kaybettik?
Gerek kendi geçmişimiz, deneyimlerimiz, küçük ya da büyük travmalarımız, algılarımız, gerek kollektif toplumsal miras aldığımız davranışlar, ataerkil yanılgılar, evrimleşmemiz bizi farkında olmadan bu dengeden uzaklaştırdı. Sonuç ve bedelleri ise ağır oldu. Dizide de örnekleriyle anlatılmaya çalışıldığı gibi fiziksel hastalıklar, ruhsal esaretler, kendi potansiyelini yaşayamayan, başkaları için yaşanan yaşamlar...
Peki bunu nasıl aşacağız? Nasıl sağlığımıza, dengemize kavuşacağız? Tıp ve hekimlerin çalışmalarının yanında biz neler yapabiliriz?
Son on beş yıldır tamamen bu odakla çalışıyorum. Veri, bilgi, kaynak, araştırma sonuçları topluyorum. Dünyada bu konuyla ilgili pek çok uzmandan eğitimler alma şansım da oldu. Doğu, batı, farklı uzmanlar ve her seferinde büyük farkındalıklarla buluştum. Akademik çalışmalarla ortaya çıkardığım FEM-HEAL tekniği ile ortaya çıkardığım yol haritasını ve sentezi de hem Yeni Dişil kitabıyla hem de Goddess Aplikasyonunda uygulamalarla sizlerle buluşturmaya çalışıyorum. Çok yakında çıkacak Yeni Eril kitabının gayesi de yine bu alanda bilgileri açığa çıkarmak... Kolektif bilince hizmet adına ben ve ekip arkadaşlarımın dokunabildiği her ruh, her yolculuk bizi öyle çok mutlu ediyor ki...
Bu anlamda hayatımıza sahip çıkıp, yolculuğa bize iyi gelen bir rehber bulmakla işe başlamalıyız. İnanın bana bu çok önemli. Sizi anlayan ve donanımı yüksek bir rehber olmalı bu. Sonra ise önyargı ve yanılsamalardan çıkıp, tamamlayıcı tekniklere kendimizi açmalıyız. Dinlemeliyiz. Farkındalığımızı tamamen açık tutmalıyız. Yüzyıllar boyu var olan şifanın gücüne inanmalıyız. Bütünsel bakış açısı artık her fiziksel ve ruhsal soruna böyle yaklaşıyor. Sonsuz kaynaklara bağlanabilmenin ilk ve en önemli adımı bu... Bugün Kanada'da pek çok fiziksel hastalık sonrası hastanenin yanındaki klinikte tamamlayıcı tekniklerle hastanın tedavisi devam ettiriliyor. Dünya zaten geçmişte de doktor, şifacı birliğinde bulunan çarelere geri dönüyor...
Çünkü insanın aslında her şeyden önce kendinin en iyi iyileştirebileni olduğu bilgisi bir gerçek. İnsanın kendisi zaten bir mucize. Mucizeyi yaratabilen de yine eril ve dişil gücün dengeyle birleşmesi. Bir bebeğin meydana gelmesi gibi. Kendi içindeki eril ve dişil ile dengeyle BİR olabilmek de mümkün.. Ve bunun sonuçları da yine kim bilir her birimizde ne mucizeler yaratabilir.