Dersim Soykırımı’nın devamında 1938 yılında Erzincan Zini Gediği’nde katledilen yurttaşlar için 8 Ağustos tarihinde Kılıçkaya Köyü’nde anma yapılacak.
1938 yılında Erzincan Zini Gediği’nde katledilenler için 8 Ağustos tarihinde Kılıçkaya Köyü’nde anma yapılacak. Zini Gediği İnisiyatifi tarafından yapılan anma etkinliğinde katliamı unutmamak için yapılan anıt mezarın da açılışı yapılacak.
Dersim Soykırımı’nın devamında, 1938 yılında Erzincan ve Dersim arasında bulunan Zini Gediği’nde 95 yurttaşın katledilmesinin üzerinden 76 yıl geçti. Tıpkı Dersim katliamında olduğu gibi gerçeklerin üzeri örtülerek gizlenmeye çalışıldı. Zini Gediği katliamı da hafızalarda birikerek bugüne gelen ve yine Dersim vahşeti gibi hukuki girişimlerde “asayiş sorununa ilişkin bir olay” olarak kayıtlara geçti.
Zina Gediği İnisiyatifi tarafından yapılan anma etkinliği çağrısı ise şöyle:
Zini Gediği: Kulaklara fısıldanarak bugüne ulaşan bir katliamın öyküsü ve anma etkinliğine davet
1938 yılı Yaz ayları; köylülerin ifadesiyle Harman Zamanıdır. Dersim kırımını yapacak askeri komutanın bir ayağı Erzincan’a bağlı Surbahan/Kılıçkaya Köyü’nde üslenmiştir. Surbahan’dan ve çevre köylerden toplanan ve hepsi de Alevi ve erkek olan 100’e yakın masum köylü üç gün Eyüp Ağa’nın ahırında tutulur. Aralarında şehir esnafından Yağcı Ali, Murtaza Ali, şoför Şükrü, ortaokul öğrencisi Hüseyin Gökdemir, Rüştiye Mezunu Süleyman Gökdemir, köyün muhtarı Halil İnce, (İnço Halil) dahil, her yaş ve meslek grubundan insanlar vardır. İplerle birbirine bağlanarak askerlerin gözetiminde dağa doğru başlatılan bu yolculuk 3200 metre yükseklikte Ovacık sınırlarında “ıssız” bir yer olan Zini Gediği’nde son bulur. Getirilenlerin hepsi burada öldürülür. Cesetler açıkta, tozun toprağın içinde öylece bırakılır. Yasak bölge olduğu için yıllarca kimse gidemez oraya ve ancak 1950’li yılların başlarında Zini Gediğine ilk gidenler orada üst üste yığılmış kemikleri bulurlar.
Bu katliamla ilgili mekânlar, resmen Erzincan’a bağlıdır. Ne var ki bölge Osmanlı Devleti’nin haritalarında da görüleceği gibi aslında “Dersim” sınırları içerisindedir. 1935 yılında “Tunceli Vilayeti Hakkında Kanun”la birlikte idari sınırları yeniden çizilen Dersim, Erzincan’ın, Erzurum’un, Elazığ’ın, Sivas’ın ve Bingöl’ün ve hatta Muş’un bazı ilçelerini kapsamaktadır ve aslında bu sadece fiziki değil, aynı zamanda kültürel bir sınırdır. Katliama maruz kalan köyler (Mollaköy, Surbahan, Kismikor, Balıbey, Mağaçur ve Girlevik) hem bu sınırlar içinde kalmaktadır hem de katledilenlerin tamamı yaklaşık 200 yıl önce Pulur’dan (Ovacık) gelip buraya yerleşenlerden oluşmaktadır.
Bu ıssız dağlarda 100’e yakın köylü katledilirken, aileleri de bilemedikleri bir yolculuğa; sürgüne zorlanmışlardır. Hangi suçun cezasını ödedikleri bilgisine hiçbir zaman ulaşamayan ailelerin her biri Batı illerinin köylerine, on yıl yeni ikamet mekanlarından çıkmamak koşuluyla yerleştirilmişlerdir.
Söz konusu olan bir fiziki ve kültürel imhadır. Surbahan, Balıbey, Girlevik, Kismikör, Mağaçur köylerinin her birinde 1935-1940 Genel Nüfus Sayımı sonuçlarına göre nüfus yaklaşık % 40-50 oranında azalmıştır ama nüfus işleriyle ilgili kurumlar bu dramatik nüfus azalmasıyla ilgili dair tek bir cümle etmemişlerdir.
Şimdi bu kırımı hatırlamak ve hatırlatmak, Türkiye’yi iktidarıyla ve toplumuyla geçmişiyle yüzleşmeye davet etmek ve katledilen atalarımızı anmak üzere ilgili/duyarlı herkesi 8 Ağustos 2014’de Erzincan, Surbahan/Kılıçkaya’da düzenleyeceğimiz anma etkinliğine davet ediyoruz.
Katliam 2012’de AİHM’e taşınmıştı
Katliamda babasını kaybeden Canpolat Yakar tarafından avukatı Cihan Söylemez aracılığıyla Erzincan Başsavcılığı’na 9 Eylül 2011 tarihinde bir müracaatta bulunuldu. Müracaatta, “Toplu mezarların açılması ve naaşlar üzerinde DNA tetkiki yapılıp ailelere naaşının teslimi” talep edildi. Erzincan Savcılığı, üzerinden 75 yıl geçen Zini Gediği Katliamı hakkında soruşturma açtı ve jandarmadan bölgede mezar bulunup bulunmadığının tespitini istedi. Aradan 20 gün gibi kısa bir zaman geçtikten sonra Erzincan Savcısı Mehmet Can Mıhçı, yapılan müracaata ilişkin olayın Dersim Katliamı’nın “asayiş sorununa ilişkin bir olay” olduğu, soykırım denemeyeceği ve zaten zamanaşımına girdiği nedeniyle 28 Eylül 2011’de takipsizlik kararı verdi. Canpolat Yakar’ın avukatı Cihan Söylemez, iç hukuk yolları tükendiğinden dolayı davayı 2012’inin sonunda AİHM’e taşımıştı.